bugün

"nasılsın?" sorusu bana hiçbir zaman bir anlam ifade etmedi zaten. sorulması gerektiği için sorulan samimiyetsiz bir soru. ama o an bahsettiğim o an diğer tüm kavramlar gibi o da anlamını yitirmişti. nasıl desem aykırı bir andı işte. yelkovan akrebe özenmişti, dünya karmaşadan bunalmış falan bir anda her şeyin anlamı değişmişti ve bu yeni sisteme zihnim ayak uyduramıyordu.
"nasılsın?"
-piştt nasılsın?
+ooo, bi dakika ya sen şeyde değil miydin? ne ara döndün buralara?
-ya bir ara buldum işte kaçtım geldim. burada mı çalışıyorsun?
+he ya ama öylesine işte. zaman geçiriyorum. amelelik yapmak bana iyi geliyor. sömürüldükçe kendime olan saygım artıyor falan.
-nasılsın soruma cevap vermedin? gerçi iyisindir sen.
"gerçi iyisindir sen" derkenki samimiyetsizliği rahatsız etti beni. ona bağırıp çağırıp oradan uzaklaşmak istedim ama yapamadım.
+iyiyim işte. olanları biliyorsun. yeni yeni toparladım kendimi sayılır.
-sen güçlü adamsın. kolay toparlarsın kendini.
ona o anda oracıkta "sikeyim beni de gücümü de" demek istedim. gerçekten istedim. ama onu da yapamadım.
+hayat devam ediyor bir şekilde. bunlar da varmış kaderimizde bea.
-kader ha? ahaha sen kadere falan ....demek yaşadıkların inancını da tazeledi.
bir şey söylemedim. muhabbet gittiçe samimiyetsiz ve zoraki bir hal alıyordu. o yasak kelimeleri yine bir araya getirdi.
-neyse, ben gidiyorum.
+şişttt sarılmayacak mısın bana? gel bakayım buraya.
onu oracıkta kendime çekip sıkı sıkı sarıldım. şaşırdı çok. karşılık bile veremedi. tahmin etmiyordu sanırım. ah şakacı ben...yine şaka yapıyorum sanmıştır. saçlarının kokusunu son kez içime çektiğim andı o an bunu biliyordum ama bunu düşünmeden o anı doya doya, yakıcı bir şekilde yaşamaya çalışıtım. gülümsedi sonra ve şöyle dedi "senden adam olmayacak be".

olaylar daha derindi tabii. derin dediysem boğulup gitmeme izin vermeyecek kadar da sığ. kulaç attıkça yoruluyorum o kadar.
kaybetmek...
o an yanımda uyurken o ilk kez bir şeyi fark ettim. sağlam bir insan nasıl hasta olmayışının değerini bilemezse sevdiğimiz insanların da değerini kaybetmeden bilemiyoruz. daha birkaç saat önce çok şiddetli bir kavga yaşamıştık ama o yine de göğsümde uyumak istemişti. ben kadınlarımla kolay kolay bu kadar şiddetli bir kavga etmem. bir şey eğer ondan önemli değilse bunu hissettirim. ve eğer bir şey benden değerli değilse bunu göstermesini isterim. ben ondan hiçbir zaman sevgisini göstermesini bile istemedim. tek istediğim eğer tartıştığımız konu benden önemli değilse benim söylediğimin geçerli olmasıydı. ona "ben şunu yaptım" falan da demedim. ne yaptıysam, ne ettiysem onu için yaptım ve onun yüzüne hiç vurmadım. ona ne kadar kızsam da birkaç dakika sonra geçiyordu. şaşılacak şey... babası ile neredeyse 2 sene konuşmamış olan bir adam için büyük bir şeydi yani. ama o hiç bilmedi bunu. sevgimi belli edemedim mi? sanırım... ama o anlarda belli ediyormuşum gibi geliyordu işte.
…
kopuş...
-sabrımı mı sınıyorsun benim? kendinden soğutmaya mı çalışıyorsun beni kızım!?
+bunlar nasıl lafla ya! sen iyi misin? neyini büyütüyorsun bunun?
-kaç kere daha konuşacağız bunu anlamıyorum ki? o kadar ima ettim sana rahatsız oluyorum diye. illa yapmayacaksın diye emir mi vereyim sana? bunu mu istiyorsun he?!
+konuşmuyorum seninle rahat bırak beni.
-ne demek konuşmuyorum ya? salak mısın sen? en az 2 ay görüşemeyceğiz he?
+lütfen rahat bırak beni. git diyorum sana. git!
-hey allahım ya! neden her şeyi zora sokuyorsun? salak mısın? beni üzmek mi istiyorsun? ne yaptım ben sana ne!
+uffff... yeter ya! ben gidiyorum!
-o yüzüğü çıkart öyle git o zaman. birkaç ya daha senin o salak triplerini onarmaya çalışamam telefonda. bıktım ulan bıktım. siktin hayatımı yeter be!

sonrasında parmağından yüzüğü zorla çıkartmaya çalıştım. canını da yaktım. offff..
ne erkekmişim be. sert, haşin. o an kendimde değildim aslında. sinirden titrediğimi çok iyi hatırlıyorum. yarın sabah gidiyordu işte en sağlam, en yakıcı gidiş. sanırım bir daha böyle bir gidiş daha yaşayamam. öyle bir gidiş ki tüm hücrelerimde patlamalar bırakan. "gitme" desem... bir gün, bir hafta, bir ay bir şekilde düzelirdi yine aramız. biz hep kavga ederdik zaten. aklınızın alayacağı kadar çok hem de...ama diyemedim. o büyük erkeklik gururu gidiyorum demişti kız. hiç erkek adam "kal" der miydi?
başlangıç.

onu ilk gördüğümde "lan sınıfta bir tane mi güzel kız olmaz" diye geçirmiştim içimden. iticiydi...ama gülümsemesindeki bir detay bir şey çekiyordu beni. hoca herkes kendisini anlatan bir kompozisyon yazsın dediğinde o gülümsemesini yakalamaya çalışıyordum. o gülümeseme o gülüşten ilham devşiriyordum. onunla hiçbir zaman aramız iyi olmamıştı o zamanlar. hatta sevmezdim de... itici gelirdi bana çoğu zaman ama güldüğünde ona bakmaktan kendimi alamazdım. en yakın arkadaşım ile en yakın arkadaşı çıkmaya başlayınca biraz daha muhabbetimizi genişletmiştik. ama yine de hiçbir şey olmamıştı aramızda. çocuktum zaten o zaman... bir gülüşten ilham alabilecek kadar temiz kalpli bir çocuk.
rastlantı...
yağmur yağarken elinde şemsiye olan insanlar daha şanslıdır zaten... ama benim kıl olduğum nokta elinde şemsiye olan insanların "şemsiyem ıslanmasın" tripleridir. ben hayatım boyunca şemsiye kullanmadım. o gün de yağmurda ıslana ıslana o lanet yokuşu çıkıyordum. üniversite öğrencisi özgürlüğü" wuwwww". özlemiştim oraları. sonra birden bir şemsiye koruması altına aldı beni. ahahaa oydu. kadınım... şimdilerde adını anmaya korktuğum kadın! sonrasında o şemsiye muhabbeti üzerinden facebook geyikleri ve kaçınılmaz yakınlaşma. bir gün ona sevgilim derken buldum kendimi. şaşılacak şey... ben öyle uzak mesafe ilişkilerine falan da karşıyımdır ha. oldu bitti işte... bu kadar canımın yanacağını bilseydim facebookumu yıllar önce dondururmuşum sanırım. neyse... kader işte.
my perfect li(f)e... owwww....
bana benzemiyordu zaten. sevgi sözleri, romantik laflar ağzımda eğreti durur benim. o neşelidir " gezer tozar ohhooo" canlı müzik falan. inanın beni sikseler ben oturup bir mekanda canlı müzik falan dinleyemem. arkadaşlarının bir kısmına hiç kanım kaynamamıştı zaten. neyse.
elinde başka bir elle, sanki bana nispet yaparcasına geçti gitti önümden. şaka gibi.
canımı nasıl yakacağını bilmiyor muydu acaba? yoksa canımı bilerek mi yakmak istemişti? geçti gitti öylece. ben işimin başına dönmek zorundaydım. bizim patrona "moralim bozuk, bana bugünlük izin ver" desem "ya sen benla dalga mıh geçyon?" diye karşılık verirdi. zaten acımı belli etmem ben. benim o...paylaşılır mı lan bu? aldığım nefesi bile gereksiz milyonlarca insanla paylaşmak zorundayım amına koyayım. bunu içimde doya doya yaşarım. herkesin kendinde bulamayacağı bir erdem. ayrıca bence şaşılacak şey.

işte dün gece ağlayabilmek için hatta ne bileyim gözlerimin yaşarması için bile her şeyimi verirdim. dediğim gibi o kızı kaybedene kadar kendimi zeus sanıyordum. zeus ya "herakles"in babası. işte böyle el ele tutuşmuş iki sıradan insan bir tanrıyı bitirebiliyormuş. ama en azından bunca olaydan sonra bir konuda hemfikir olduğumuzu görmek güzel...evet benden adam olmaz be. hoşça kal bugün kadınım..
-nere gidiyon amk.
+anneme be gerizekalı.
-haa tamam.
götü güzelse önemli olmayan dürüm.
Bende geleyim senle sıkıldım.
Sorun degildir. Bir kadin içinde erkegin gitmesi sorun degildir.
20li yaşlardayken bir kadınla ilişkim vardı bir türlü onaylanmayan kabul görmeyen bir ilişki gencim tabii tanrı gibi tapıyorum. yatıyor kalkıyor kadın bana köpek çekiyor.rolleri değiştik bildiğin bekaretini kaybetmiş bir kadınım iki dudağının arasından çıkacak bitti kelimesi cehennemim olacak. ten uyumu yüksek dozlarda alınan bir zehir tek panzehir onda. yatakta da dengesiz 2 gün kendime gelemiyorum.acemilik gençlik heyecan kaburgalarım ağrıyor. neye çıldırdığını da kestiremiyorum bir şeye sinirlendi mi bittim ben. çoğu zaman tek bir hamlede boynundan tutup gözlerindeki ölüm korkusunu telaşını izledim son anda vazgeçtim.
çoğu zaman bitti dedi çekip gitti zile basıp taksi parası istediği bile olurdu manyak karı.alışmıştım kudurmuştan beterdim taksi parası da atardım eve gittin mi diye de arardım ne kadar tatlıyım. tahtam eksik kafadan kırığım böyle karılar için aklım çıkar. değişmedim ama yoruldum.
her şey biter bir şey bitmez.
bitti...
Bir şeyler ters ya da eksik ruhum acıyor düzelt demek isteyen kadındır. Gidecek olan gidiyorum demeden gider zaten şimdi klavyeyi bırakın ve terslikleri düzeltin