başınıza gelecekse kendinizi ondan alıkoyamacağınız bağımlılık durumudur. acı tarafı bağlanılanın bağlanana her zaman ihanet etmesidir. en acı ve güzel tarafı ise bağlananın ihanete ve acıya uğrayacağını bile bile bahse konu olan şahsa bağlanmasıdır.
gün gelir kendine bile zarar verirsin. gün gelir tüm dertlerini bile içine atarsın. gün gelir çok zor durumlarda kalırsın ama ona hiç bir zarar vermezsin, veremezsin o senin herşeyindir. dünyayı onun için döndürürsün.
kimi zaman çok ağır gelen , yüreğinizden taşan , sizi yoran , ama bir gülüşüyle bitip tükenmez bir güç veren can parçasının , tek damla göz yaşına ömrünüzü değişebilmenizdir...
sonu gelmeyecek ıstırabın başlangıcıdır. hayırlı olsundur. onsuz yapamamak, ama onsuz rahat edeceğini düşünmek. rahatlamak, ama her saniye onu düşünmek, merak etmek. paranoyak olmak, herşeyde onu hatırlamak, en ufak şeyde hüzünlenivermek... uzar da gider...
böyle bir şey mümkün değildir. Evrimsel olarak zaten mümkün olamaz. Bir kişiyi kendinden çok seven gerizekalı çok sevilen kişinin hayatını kurtarmak için kendini feda ederse o hıyarın genleri bize geçmez. Bu işlem sonucunda da hepimiz bencil oluruz. Çünkü bencil olmayanın doğa kanunlarına göre hayatta kalması mantıklı değildir. bu sebeple kapitalism en gerçekçi ve insan evrimi için en gerekli sistemdir. Başkasını birisi kendinden çok sevdiğini söylüyorsa ya çok güzel kolpa sıkıyordur ya da şöhreti canından çoks seviyordur. *
bir insanı kendinden çok sevmek elde olmadan ona bütün benliğini vermektir. baktığınız her yerde onu görür, aldığınız her nefeste onun kokusunu hissedersiniz. elleri ellerinize değmediğinde yüreğiniz buz keser üşürsünüz, geceleri onun hayalleriyle uykuya dalar, gündüz onu yaşarsınız. eğer oda sevginize karşılık veriyorsa aşktan ve mutluluktan ayaklarınız yerden kesilir. ama aşkınıza karşılık yoksa ölsem daha iyi dersiniz.
elektrik ocaklı yufka pişirme sacı, asansör kabini, uzatma kablosu, kendi ve kendinden çok sevdiğini söylediği insan.
hazırlanışı:
elektrik ocaklı yufka pişirme sacı, çevresinde boşluk kalmayacak şekilde asansör kabinine yerleştirilir. uzatma kablosu ilkin yufka pişirme sacına daha sonra asansör kabini üzerindeki topraklı prize takılır. kendi, kendinden çok sevdiğini söylediği insanı kucağına almak ve yufka sacının üzerine çıplak ayakla çıkmak suretiyle asansör kapısı kapatılarak her hangi bir kat butonuna basılır. çıkış esnasında dur butonuna basılarak asansör kabini kat arasında durdurulur. elektrikli yufka pişirme sacının 'on' düğmesine basılarak sacın ısınması ve testin başlaması sağlanır.
pişme süreci:
yufka sacının ısısı arttıkça önce, çöl sıcağında yürüyen kertenkele misali bir ayak kaldırılıp diğeri basılmaya başlanacak ve nihayet dayanım sınırları aşıldığında şuna dikkat edilecektir;
a.)kendi, kucağında kendinden çok sevdiğini söylediği kişiyi bırakmadan kendini; kızgın sac üzerinde pişmeye mi terk etmştir.
yoksa,
b.)kendi, kucağındaki, kendinden çok sevdiğini söylediği kişiyi, kızgın saça serip üzerine mi çıkmıştır.
- yanıt 'a' ise seviyordur. 'b' ise sevmiyordur. yüzde yüz kesinlikte sonuç veren bir testtir.
o kendinizden bile fazla cok sevdiginiz kisi gittiginde bittiginde hayatta yapmam tarzım degil dediginiz tum olayların bir bir gerceklesmesine yol acacak durum.
bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
'o olmazsa yaşayamam.' demeyeceksin.
demeyeceksin işte.yaşarsın çünkü.
öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
çok sevmeyeceksin mesela.
o daha az severse kırılırsın.
ve zaten genellikle o daha az sever seni, senin onu sevdiğinden. çok
sevmezsen, çok acımazsın çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...
hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
senin değillermiş gibi davranacaksın.
hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
çok eşyan olmayacak mesela evinde.
paldır küldür yürüyebileceksin.
ille de bir şeyleri sahipleneceksen,
çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
gökyüzünü sahipleneceksin,
güneşi, ayı, yıldızları...
mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
'o benim.' diyeceksin.
mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin...
mesela gökkuşağı senin olacak.
ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
mesela turuncuya, yada pembeye.
ya da cennete ait olacaksın.
çok sahiplenmeden,
çok ait olmadan yaşayacaksın.
hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, hem de hep senin
kalacakmışgibi hayat.
ilişik yaşayacaksın. ucundan tutarak.
hayatın kalan kısmını formalite maçına çeviren bir atraksiyondur. hayatının hatası da denemez aslında yapan kişi için, çünkü ondan sonra doğru düzgün bir hayatı olmaz. kazalı bir araba gibi, anakartı yanmış da yerine alakasız bir başkası takılmış bilgisayar gibi kalır ortalık yerde. deli derler, soğuk derler, ezik derler. dalga geçip eğlendiklerini sanırlar. siz siz olun sakın böyle yapmayın, az biraz piç olun. olmadı vurup vurup kaçın. yoksa itibar göremezsiniz başka türlü..
hatadır. hemde büyük bi hatadır. 'yaşamazsan nah öğrenirsin olm' diyen arkadaşları gördüğüm yerde alınlarından öptüğüm gibi, 'sen kahin misin' diyip allah ne verdiyse artık.
biraz küçük emrah moduna girerek, başka bi şehirdeki sevdiğim kızı görmek için para biriktirmeye karar vermiş idim. günde 4 üçgen peynir 1,5 ekmek yiyerek mükemmel bi şekilde para biriktiriyordum. hangi akla hizmet ama. 1 hafta sonunda bi baktım vuu 75 ytl gibi bi para olmuş, birazda önceden vardı, hadi yarın gider biletimi alırım. sabah daha uyku sersemliğimi atmadan öğğhhöö öğğhhöö * böğğoo ** hadi aynı hızla hastaneye. sağlık karnem yenilenmediği içinde özele tabi. şu topladığım 75 ytl vardı ya ? he işte o yarım saat sonra özel hastane sayesinde yok olacak. filmin sonunu da söyledim yani şimdi. evet burda bitirsem kimse kaybetmez.
ya$adigim ve ya$adigim icin hic pi$man olmadigim durum...
yillar gecse bile ustunden,
"olm ben bi keresinde cok sevdim lan...du$un bi, cidden bir $ey oldu ve ailenden yakin birisinin ya$amasi icin o 5 dakika icinde ölmen gerek...ben hep du$undum bunu, ailem icin tereddute girerdim dedim, onun icin ise asla giremezdim...5 dakikayi da beklemezdim o an elimde ne varsa gecirirdim bir tarafima ve;
du$unmeden verirdim canimi...
kac yil gecti aradan...$imdi bile bi haberi gelse uzaklardan, o'na bir $ey oldu deseler...
"eğer hayatım, kırılacak bir eşya, bir bardak ya da bir vazo, ne bileyim öyle bir şey olsaydı eğer, bunu tutması için o'na verirdim. ondan başka herkes, bir dalgınlık anında onu bir yere bırakabilir, düşürebilir, bir acı duyduğunda elinden atabilirdi ama o, hiçbir zaman, hiçbir şartta onu elinden bırakmazdı.." *
mesele şu o halde; önemli olan seni kendinden çok seven birini bulduğunda yola devam etmek mi, kendinden çok seveceğin birini aramaya devam etmek mi?