bugün

Yalnızlığı tercih eden her insanın nedeni ayrıdır.

Kimi yorgundur, kiminin bir başkasına ayıracak Zamanı yoktur, kimi sadece kendiyle mutludur, kimi yaralar almıştır ve ürkmektedir...vs.

Buddha öğretisi der ki;
Eğer birlikte yürüyecek, iyi bir yoldaş bulamıyorsan,
Ormanda gezinen bir fil misali, yalnız yürü.
ilerlemene engel olacak biriyle olmaktansa, yalnız olmayı tercih et.

Doğru mu iki gözüm?!
Deli misin, sonuna kadar.
Kazık yememek için.
''yalnızlığın dezavantajlarından birisi vardır ki, bilincine varılması ötekiler kadar kolay olmaz. bu dezavantaj; sürekli evde kalmak yüzünden, dış etkilere karşı çok duyarlılaşan bedenimizin en küçük bir hava akımında bile hasta olmasıdır. sürekli köşeye çekilmişlik yüzünden ruhsal durumumuz öyle duyarlı olur ki, en önemsiz olaylar, sözcükler ve hatta salt tavırlar yüzünden huzursuz olur, hastalanır ya da inciniriz. oysa sürekli kalabalığın içinde kalan biri, bunları dikkate almaz bile.''

(bkz: arthur schopenhauer)
Çevresindeki boş kalabalıktan yorulmuş olabilir.
sahteliklerden, incelikten uzak tavır ve düşüncelerden usandığı için. içini döktüğü her insanın, içindekileri kırıp dökmesinden yorulduğundan yalnızlaşır insan.

bir şükrü erbaş şiirinden devşirerek anlatmak gerekirse, insanın içini dökmekten vazgeçmesi yalnızlık !

'' Senin korkularını,
benim inceliğimi doldurup yüreğime,
Bıraktığın boşluğu yonta yonta
binlerce heykelini yapacağım ''

(bkz: senin korkularını benim inceliğimi)
bu hususu cem adrian güzel tanımlamıştı.

"yalnızlık, garip bir hastalık ya da bağımlılık gibi bir şey. pek kurtulamadığım. her zaman çok şikayet edebilecek ama ondan asla vazgeçemeyecek kadar büyük bir ruh hastalığı."

seçmekten ziyade insanın kendisinden bağımsız gelişen bir olgu olsa gerek.
iç huzurunu sağlamak için yalnızlığı seçmekten başka bir alternatifinin kalmaması olabilir.
kafa dengi insan bulamadığındandır..
Insanlara güvenini kaybetmistir.
Herşeyin farkına vardığı Zaman yalnızlığı seçer ve kolay kolay o yalnızlığı bırakamaz.

(bkz: canım kendim ve ben).
kişiden kişiye değişiyor ama bütün hikayelerin içindeki ortak duygunun yorgunluk olduğunu düşünüyorum.

bazı duyguları çok ama çok hızlı tüketen bir çağdayız. bence bu içimizdeki tüm samimiyeti ve güzellikleri öldürüyor.
"insanlar temel olarak yalnızlığı seçmez, yalnızlığa mahkum edilirler." diye cevaplayacağım soru. Muhsin, sen bilmezsin ama biz insanlar sosyal varlıklarızdır. Yani toplumla var oluruz. Evet savaşırız, ölürüz, öldürürüz ama birlikte savaşır, birlikte öldürür, birlikte ölürüz. Hiç mi iyi bir şey yapmayız? Yaparız tabi. Severiz mesela. Arkadaşlarımızı, ailemizi, kadınları/erkekleri severiz. Ama artık sevemiyorsak daha doğrusu sevmemize izin verilmiyorsa yalnızlığa mahkum ediliriz muhsin. Nasıl mı? Bak muhsin. Hiçbir bebek, ben buradan tek çıktım, yalnız yaşayacağım çekin memenizi bayan demez annesine. Biz daha meme emerken birlikteliği anlarız. Daha başlangıçta bir başkasından doyarız yani. Bu doyma ileride ruhsal bir doyuma dönüşür. Ama muhsin eğer artık ruhumuzu başkaları emiyorsa, yalnızlığa mahkum ediliriz. Anladın mı muhsin? Anlamadın mı? Doğru nasıl anlayacaksın ki muhsin, anlasan burada ne işin olurdu?
görsel
Çünkü insanlar kötü.
bunu kişinin etrafındakilere sormak lazım ne yaptınız da bu adam yalnızlığı seçti diye.