gördüğü sarı kart dolayısıyla final maçını kaçırdığını* maç sonu* röportajı yapan patavatsız spikerden öğrendiği andır. canım yaaee... bak duygulandım tekrar.
örneğin aydın yılmaz. oynarken hiç kimse beğenmez ama adamın ayağı kırıldığında herkesin canı yandı sanki. keşke öyle bir şey olmasaydı dedik hep birlikte.
ne kadar oyun stilini beğenmesem de inşallah çabuk döner takıma.
kartlık bir hareket yaptıktan sonraki andır. hakem belki kart göstermez diye masumlaşır, gider özür diler faul yaptığı futbolcudan falan. centilmen tavırlara bürünür. ama her şey hakemin kartı göstermesine kadardır. tekrar agresifleşir, itiraz eder. takım arkadaşları araya girmeye çalışır. ortam karışır.
kaleci için golü yediği an, forvet için boş kaleye golü atamadığı, defans için adamla karşı karşıya kaldığı halde ayağı takılıp yere düştüğü, ortasaha için ise "defansa mı döneyim yoksa ileriye mi çıkayım" düşüncesi altında kafasının karıştığı andır.
dağlara taşlara orta açtıktan sonra, suratındaki ''yine olmadı lan'' ifadesiyle saçlarıyla oynayan sabri sarıoğlu bu duruma kesinlikle örnektir. onun o masum halini gördükten sonra, ''olsun olum yaa biz biliyoruz da mı oynuyoruz'' demek geliyor içimden.
ama bi dakika lan? biz bilmiyoruz ama oynamıyoruz. hasss...
hakemin eli kırmızı karta gittiği anda, futbolcunun tip olarak içerisinde bulunduğu andır.
"ben bi şey yapmadım "moduyla gelirler hakeme hep ve yüzlerinde şok olma tip kayıklığı vardır.
golü kaçırdığı için yere kapaklanıp ağladığı andır. bi maçta Cristiano Ronaldo da bu şekilde ağlamıştı kendisini sevmem aslında ama o an gözüme pek bi masum göründü hayta.