Gözden çıkardığımız mıdır yoksa gözümüzden sakındığımız mı ?
Niye emanet eder ki insan ?
Fazla geldiğinden mi, zarar vereceğinden korkmasından mı ?
Ya iki ucu boklu değneğe ne demeli!
Ortasından da tutulmuyor ki hayat.
Nasip mutlu etmiyorsa, başkalarının nasipsizliği mutlu ediyordur belki.
O da büyük namussuzluklardan.
Şeker bayramlarında öğrendim bunu. Komşu çocuğu 2 kilo topladıysa şekeri senin topladığın bir kilonun önemi kalmaz. Zaten ikinizden başka umursayan da olmaz. Sikeyim öyle komşu çocuklarını. Hep onlar değil mi felaketimizi hazırlayan. Belki de biz hazırlamışızdır onların felaketini.
Değneğin tek tarafı bokludur umarım.
Çok uzun zaman oldu sorgulamaya başlayalı.
ilkini hatırlamıyorum ama hatırladığım ilk şey: zevkti.
Nasıl oldu, neden oldu bilmiyorum. Dedim ya ondan öncesini hatırlamıyorum.
Polyanna'nın erkek ve piç versiyonu olmamda en büyük neden bu zevk duygusuydu.
Sonra yetemedim bir gün. Seçmem gerekti iki doğrudan birini. En doğru olan neydi?
Hatırlayamayız, zorlamayın. Öyle kolay hatırlasaydık her şeyi ilk seferinde, hiç yaşamamış sayılırdık.
Paralel evren diye bir şeyden bahsetti bir arkadaşım. Ama açıklayamayacağım. Diğeri ne yapıyor bilmek isterdim. Diğer doğruyu seçeni.
" Sorgulamak güzel de, çok mu erken başladım ?" Diye çok sordum kendime.
Neden diye sormamalıydı, kesirleri bilmeyen bir çocuk. Yoksa yüzde elli ile başlayacak hayata.
Ve Ayakta geçecek bütün yolculuk.
Anlamak, güzel şeydi de geç anlamak...
Gördüğünü, yazdığını değil yaşadığını geç anlamak. Öğrenmek, diyorsunuz siz ona ya da daha basitçesi çözmek.
Ya öğrenilmemesi gerekilen şeyleri öğrenmeye ne demeli! Onun sonucu yıkılan amaçlar, hayaller ve en acısı hatıralar.
-Sarsmaz mı ?
-sarsar.
-Yıkar mı ?
-sana kalmış.
Amaç mı ?
Tanrı aşkına jack okuma yazma öğrendiğinde bunu öğrenmiş olman gerekiyordu. hem öğretmenin ilk derste dediği ilk şeyi hatırla: sormak istediğiniz şeyleri yalnızken kendinize yüksek sesle sorun. Çünkü deliler böyle yapar.
Sevmediği çobana emanet etmez hiç kimse koyununu.
Ediyorsa seviyordur, güveniyordur.
Mecbur değildir çoğu kimse çoğu şeye, ölüm hariç tabiki.
Öleceksek eğer
Ve eğer bilmiyorsak;
Geveze bir çocucuğu bir daha duyup duymayacağımızı.
Yaşamalıyız öyleyse özgürce
Ve elbette insanca.
Çözülmesi gereken şeyler çözüldü birer birer.
Sorgulamaya ara verdi müneccim. Şimdi tam zamanıydı tohumları ekmenin.
Yoksa hasat bir sonraki bahara kalacktı.
Yalnızdı, hatta yapayalnız..
En dibindekiler bile anlayamazdı, adamlığın en dibindekiler bile.
Kızgın değildi hele kırgın hiç değil.
Alışkındı sadece.
sonunda tuttuğu balıkları bir bir dizdi ızgaraya.
Ateşi yaktı ve her şeyi ateşe bıraktı.
Çevir kazı yanmasın demiş, geçmişte yaşamış biri.
Sanki söylemesi gereken son sözü söyler gibi.
Sonra onun da kellesini vurdular zaten yavşaklığın modası değilmiş o zamanlar.
Balıklar ne oldu sahi balıklar!
Tutamadınız mı?
Düşünce
Düşmekten mi türer yoksa Düşlemekten mi ?
Düşünmeyle halledilecek kadar Basit midir ki karar vermek en doğru olanlarından ?
Yoksa Düşmek mi gerek en afillisinden lağım çukurlarına ?
insanların gözünde yol gibisinizdir.
Bitince ayrılırsınız.
Bir merhabayla gitmek ve bitmek arasında bir yola başlarsınız.
Kim bilir !
Belki de ekvator sarmaşıkları sarar dört bir yanını.
Belki de rüzgardır, eser dağıtır bitmeyen efkarını.