bir Lacan önermesidir. lacan bu formülünü ilk kez dile getirdiği zaman, eğretileme (metaphore), düzdeğişmece (metonymie) dilbilimsel kategorilerine göre söylemelerin bilinçdışı zincirini anlıyordu. Daha sonra, yine bilinçdışının dilsel yapısını yöneten yasaları daha kesin olarak kurmak için, Lacan biçimsel mantığın kavramsal aracına başvurmuştur.
--spoiler--
"lacan’a göre çocuk doğduğunda, toplum, sahip olduğu kültürel ve sosyal değerleri yeni doğmuş olan insan yavrusuna “dil”i kullanarak anlatacaktır. Çocuğun gelişim süreci içinde, kendini arayan çocuk, libidosunu narsistlik (narcissisme) bağlamında, kendisini temsil eder gördüğü her şeye yükler. ilk olarak 6 ile 8 aylar arasında bebek, bir aynada gördüğü görüntüsü aracılığıyla bedeninin bütünselliğini ve bir varlık olarak kendini kavrar. insanın birey olarak oluşumunun çeşitli evrelerinde görülen ve içerden (benden, kendi'den) dışa (simgesel alana girmiş olan özneye) yönelen bağın (çemberin) kopuşu, bir bölünme ve yabancılaşma dramıdır. Nitekim çocuğun, simgesel düzeye geçişi, aile ve toplum tarafından kabullenişi demektir ve bu, ayna devresinden sonra gelen Oidipus döneminde gerçekleşir kabaca. Lacan'a göre, toplumun (anne ve babadan başlıyarak en büyük toplum katmanlarına kadar hepsi) kültürel ve sosyal yapısı çeşitli simgeler ve dil kullanılarak ifade edilmiştir. Bu kültürel yapı çocuk daha doğmadan önce kurulu bir düzen halinde mevcuttur ve bu toplumsal düzen (yani simgesel Dil'in düzeni) çocuk daha içine girer girmez, toplum tarafından, topluma özgü yapılar tarafından biçimlendirilmeye başlar ve zaman içinde bu düzene tamamen entegre olur.
Dilin ve toplumun simgesel düzeni ise, keskin bir dolaylı anlatımlar düzenidir. imleyenden (dolaylı anlatan) ve imlenenden (dolaylı anlaşılandan) oluşan imde, imleyenlerin dizisi, imlenenlerin dizisiyle, ancak imleyenlerin tümünün dolayımı aracılığıyla (dolayımından geçerek) ilişki kurabilir (onlara ulaşabilir)."
--spoiler--