"Bilim olanı ile bilim olmayanı ayrıt edici çizgi ölçütünü Popper, yanlışlamacılık/yanlışlanabilirlik
olarak ortaya koymustur. Popper'i meshur eden kavramlardan birisi hiç kuskusuz yanlıslamacılık
prensibidir. Birçok kişi, doğrulanabilirlik ilkesinin doğru olmadığını, asıl doğru olanın
yanlışlamacılık ya da yanlışlanabilirlik olduğunu duyduğunda, yanlışlananın nasıl bilimsel
olabileceğini düşünebilmektedir.
Doğrusu Popper, kendinden önce yaygın bir şekilde kullanılan "doğrulanabilirlik" ve
"tümevarım" ilkelerine/yöntemlerine getirdiği köklü eleştiriyle bilim felsefesinde iz bırakmıştır.
Doğrulanabilirlik ilkesi çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Bir önermenin doğru olup olmadığını
belirleme olanağı yoksa bu önermenin bir anlamı yoktur. Gerçek (anlamlı) bir önermenin kesin
olarak doğrulanabilmesi gerekir. Bu tanımlar, mantıkçı pozitivizmin genel gelişme çizgisini
yansıtır.
Popper tam anlamıyla bir pozitivist olmadığı gibi tam bir pozitivist-ötesi düşünür de değildir.
Popper, pozitivistler gibi bilimselliğe bir ölçüt bulma çabası içinde olmuştur; fakat Popper'in
ortaya koymuş olduğu ölçüt, pozitivistlerin ölçütünden farklıdır.
Yanlışlamacılık, bir önermenin bilimselliğinin, sözkonusu önermenin muhtemel gözlemlerle
yanlışlanabilir bir biçimde formüle edilmiş olup olmaması ile belirlenebileceğini ileri sürer. Buna
göre bir ifade (teori, tahmin) eğer yanlışlanabilir ise deneysel bilimlere bağlı olma statüsüne
sahiptir. Bu anlamda yanlışlabilirlik, bilimsel sonuca/genellemelere ulaşma yöntemidir.
Popper, bilime sınır çizme ile ilgili olarak mantıksal pozitivistlerle aynı kaygıyı paylassa da,
anlamlılık-anlamsızlık ikilemini reddetmiştir. Popper için sınır çizme ölçütü, mantıksal
pozitivistlerin yaptığı gibi anlamlı olanı anlamsız olandan değil, bilimsel olanı bilimsel
olmayandan ya da diğer bir ifadeyle metafizikten ayırmaktır. Bu düsünceye göre bilimsel olmayan
önermeler de anlamlı olabilir.
Popper'a göre, bilimselliğin ölçütü doğrulama değil yanlışlama olmalıdır.
Fakat şunu da kabul etmek gerekir ki, bilimsel teorileri fiilen yanlıslamak her zaman kolay
değildir. Bir önerme, hiç olmazsa bir potansiyel yanlışayıcıya sahip olmalıdır. Yanlışlamaya
elverişli olmayan, diğer bir ifadeyle sınanamayan önermeler sözde-bilimin önermeleridir.
Popper'a göre, bilimsel kuramların olgularla uygunluk içinde olmaları, olgular tarafından
doğrulanabilmeleri gerekir; fakat bir kuramın bilimsel olma niteliği kazanabilmesi için, kuramın
olgu tarafından yanlışlanmaya açık olması gerekmektedir.
Örneğin; yanlışlama imkânı olmadığı için Marksizm ile Freud ve Adler'in görüşleri bilimsel
değildir. Yine test edilebilir olmadığı için de Darwinizm bilimsel değil metafizik bir düşüncedir;
fakat eleştiriye açık olduğu için doğruya ulasmada bir çıkış noktası olusturabilir. Popper, modern bilimde yaygın olarak kullanılan tümevarım yöntemine karşı çıkar.
Popper'a göre, pozitivist bilim mantığının dayandığı klasik ampirist bilgi kuramı, kendisi de radikal ampirist olan David Hume tarafından yıkılmıstır. Geleceğin şimdiki gibi olacağını
varsayan tümevarım ilkesi mantıksal ve psikolojik bir yanılsamadır. O, büyük bir felsefe problemi
olan tümevarım problemini çözdüğünü ileri sürer. Popper'a göre, tümevarım ve doğrulabilirlik
ölçütü ile yapılan genellemeler, doğadaki düzene olan inançlarımızdan kaynaklanmaktadır.
1960'lara gelindiğinde Popper'in düşünceleri başkaları tarafından takip edilmeye başlanmıstır. Bu
akımın önde gelen temsilcileri arasında Joseph Agassi, Hans Albert, Imre Lakatos, `Alan
MusgraveveJ.W.N. Watkins` sayılabilir."