bilimde yanlışlamacılık

entry1 galeri0
    1.
  1. (bkz: karl popper)

    "Bilim olanı ile bilim olmayanı ayrıt edici çizgi ölçütünü Popper, yanlışlamacılık/yanlışlanabilirlik
    olarak ortaya koymustur. Popper'i meshur eden kavramlardan birisi hiç kuskusuz yanlıslamacılık
    prensibidir. Birçok kişi, doğrulanabilirlik ilkesinin doğru olmadığını, asıl doğru olanın
    yanlışlamacılık ya da yanlışlanabilirlik olduğunu duyduğunda, yanlışlananın nasıl bilimsel
    olabileceğini düşünebilmektedir.

    Doğrusu Popper, kendinden önce yaygın bir şekilde kullanılan "doğrulanabilirlik" ve
    "tümevarım" ilkelerine/yöntemlerine getirdiği köklü eleştiriyle bilim felsefesinde iz bırakmıştır.
    Doğrulanabilirlik ilkesi çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Bir önermenin doğru olup olmadığını
    belirleme olanağı yoksa bu önermenin bir anlamı yoktur. Gerçek (anlamlı) bir önermenin kesin
    olarak doğrulanabilmesi gerekir. Bu tanımlar, mantıkçı pozitivizmin genel gelişme çizgisini
    yansıtır.

    Popper tam anlamıyla bir pozitivist olmadığı gibi tam bir pozitivist-ötesi düşünür de değildir.
    Popper, pozitivistler gibi bilimselliğe bir ölçüt bulma çabası içinde olmuştur; fakat Popper'in
    ortaya koymuş olduğu ölçüt, pozitivistlerin ölçütünden farklıdır.

    Popper, Einstein'ın izafiyet kuramından etkilendiğini, Marks'ın tarih, Frued'un psikanaliz ve
    Alfred Adler'in 'bireysel psikoloji' kuramlarına ilgi duyduğunu söyler. Popper, Einstein'ın `izafiyet
    kuramı` ile diğer üç kuramı karşı karşıya getirmiştir.

    Popper denince ilk akla gelen şey, ünlü "yanlışlanabilirlik" veya "yanlışlamacılık" kuramıdır.
    Bilimdeki hipotez ve önermelerin her zaman yanlışlama tehlikesine maruz kalabileceğine ilk
    dikkat çekenlerden birisi Carl G. Hempel ise de yanlışlamacılığı bilimsel bir metot ve felsefi bir
    temel olarak Popper kullanmıştır.

    Yanlışlamacılık, bir önermenin bilimselliğinin, sözkonusu önermenin muhtemel gözlemlerle
    yanlışlanabilir bir biçimde formüle edilmiş olup olmaması ile belirlenebileceğini ileri sürer. Buna
    göre bir ifade (teori, tahmin) eğer yanlışlanabilir ise deneysel bilimlere bağlı olma statüsüne
    sahiptir. Bu anlamda yanlışlabilirlik, bilimsel sonuca/genellemelere ulaşma yöntemidir.

    Popper, bilime sınır çizme ile ilgili olarak mantıksal pozitivistlerle aynı kaygıyı paylassa da,
    anlamlılık-anlamsızlık ikilemini reddetmiştir. Popper için sınır çizme ölçütü, mantıksal
    pozitivistlerin yaptığı gibi anlamlı olanı anlamsız olandan değil, bilimsel olanı bilimsel
    olmayandan ya da diğer bir ifadeyle metafizikten ayırmaktır. Bu düsünceye göre bilimsel olmayan
    önermeler de anlamlı olabilir.

    Popper'a göre, bilimselliğin ölçütü doğrulama değil yanlışlama olmalıdır.
    Fakat şunu da kabul etmek gerekir ki, bilimsel teorileri fiilen yanlıslamak her zaman kolay
    değildir. Bir önerme, hiç olmazsa bir potansiyel yanlışayıcıya sahip olmalıdır. Yanlışlamaya
    elverişli olmayan, diğer bir ifadeyle sınanamayan önermeler sözde-bilimin önermeleridir.
    Popper'a göre, bilimsel kuramların olgularla uygunluk içinde olmaları, olgular tarafından
    doğrulanabilmeleri gerekir; fakat bir kuramın bilimsel olma niteliği kazanabilmesi için, kuramın
    olgu tarafından yanlışlanmaya açık olması gerekmektedir.

    Örneğin; yanlışlama imkânı olmadığı için Marksizm ile Freud ve Adler'in görüşleri bilimsel
    değildir. Yine test edilebilir olmadığı için de Darwinizm bilimsel değil metafizik bir düşüncedir;
    fakat eleştiriye açık olduğu için doğruya ulasmada bir çıkış noktası olusturabilir.
    Popper, modern bilimde yaygın olarak kullanılan tümevarım yöntemine karşı çıkar.

    Popper'a göre, pozitivist bilim mantığının dayandığı klasik ampirist bilgi kuramı, kendisi de
    radikal ampirist olan David Hume tarafından yıkılmıstır. Geleceğin şimdiki gibi olacağını
    varsayan tümevarım ilkesi mantıksal ve psikolojik bir yanılsamadır. O, büyük bir felsefe problemi
    olan tümevarım problemini çözdüğünü ileri sürer. Popper'a göre, tümevarım ve doğrulabilirlik
    ölçütü ile yapılan genellemeler, doğadaki düzene olan inançlarımızdan kaynaklanmaktadır.

    1960'lara gelindiğinde Popper'in düşünceleri başkaları tarafından takip edilmeye başlanmıstır. Bu
    akımın önde gelen temsilcileri arasında Joseph Agassi, Hans Albert, Imre Lakatos, `Alan
    MusgraveveJ.W.N. Watkins` sayılabilir."
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük