insanın aklına gelmesi çok da kolay olmayan bir yığın maddenin cirit attığı uludağ sözlük'te bile bu zamana dek adına madde açılmasına gerek görülmemiş olduğu göz önüne alınırsa, demek ki hakikaten ülkemizde ırgalanmayan edebiyat dalıdır.
hoş, sadece edebiyatın değil, hollywood sinemanın da nimetlerinden fazlasıyla faydalandığı bir alandır. jules verne, isaac asimov, philip k. dick gibi baba yazarlara sahip olduğu gibi, unutulup gitmiş yüzlerce isim tarafından da pekiştirilmiştir.
bilimin kurgulanması ve yeni gelecek motiflerinin irdelenmesi mantığıyla işlenen konular kah geleceğin dünyasında, kah uzayda geçer. fantastik edebiyata yakındır, ancak bir eserin bilimkurgusal ölçekte değerlendirilebilmesi için artalanda bilimsel gerçekliklerin yer alması beklenmektedir.
yani, kabaca, bir adam büyü yardımıyla zank diye ortaya çıkıyorsa o eseri fantastik; ha yok ışınlanarak, efendim bir zaman girdabına kapılarak -ya da hadi biraz daha kasayım- boyutlar arasında dolaşarak ortaya çıkıyorsa bilimkurgu diye nitelendiririz.
gelecekte geçen veya günümüz teknolojisinin çok ilerisinde bir teknolojinin hakim olduğu bir dünyayı anlatan fantastik filmlere verilen genel isimdir.
(bkz: starwars)
(bkz: stargate)
(bkz: kurtlar vadisi)
Edit : sadece film olarak değil yazılı ve görsel yapıtlar olarak değerlendirilmedir diye aklıma geldi birden.
en temel kitaplarından biri frenkenştayn ve modern prometus olan tür. frenkenştayn ilk teknoloji ve insan yapımı bir canlıdır. bu kitap derin psikolojik tahliller ve insan davranışları hakkında incelemeler içerir. bilimkurgu severlerin okuması gereken başlıca eserlerdendir.
mary shelley (1797-1851) 1818 yılında yazdığı frankenstein adlı kitabıyla bilim kurgu'nun anası sayılırsa, jules verne (1828-1905) ve h g wells (1866-1946) de babaları sayılabilir.
bu iki yazarın ilk göze çarpan farkları, jules verne "ay'a seyahat", "denizler altında 20000 fersah", ve "seksen günde devri alem" romanlarında olduğu gibi gerçekleşmesi teknolojideki gelişmelere bakan hayaller (veya hedefler) kurarken, h. g. wells'in "görünmez adam", "zaman makinesi", ve "dünyalar savaşı"nda olduğu gibi yepyeni ihtimaller üzerinde durması olmuş.
verne bu türün "bilim" kısmı üzerinde dururken, welles "kurgu"da harikalar yaratmış. verne'in ayakları dünya'ya ve görünürdeki ay'a sağlam basarken ve hatta daha derinlerine inmeyi hayal ederken, wells zaman ve mekan frenlerini boşa almış.
ama ikisi de en az birer kez diğerinin tarzını denemiş.
jules verne'in "dünya'nın merkezine seyahat"(*) hayalinin mümkün olmadığı bugün biliniyor. aşağı indikçe sıcaklık ve basınç artıyor. insanevladı kabuğu geçebilse bile gezegenin merkezi güneş kadar sıcak, oraya gidene kadar arada mağma tabakası var. zor bile değil yani.
h. g. wells'in bilimi yakaladığı, veya bilimin wells'i yakaladığı nokta ise "doktor moreau'nun adası"nı mümkün kılacak genetik bilgi. insan+hayvan birlikteliği denenmiş midir bilmiyorum, fakat en azından farklı hayvanların göz dna'larının birbirleri üzerinde denendiğini belgesellerden duyduğumu hatırlıyorum. mümkün yani.
ama belki de bilimde gelinen nokta yüzünden artık wells'in imkansız kurguları her fırsatta pek yakında sinemalarda.