Rivayet'e göre, Hz. Bilâl, Ümeyye Bin Halef'in kölesiydi. Ama Hz. Bilâl müslümandı. işte bu sebepten Ümeyye ona eziyet ederdi. Güneş iyice kızardığı zaman onu çıkarır ve Mekke şehrinin taşlı geçidinde onu sırt üstü yere atardı. Sonra da büyük bir kaya getirilmesini emreder ve kaya getirilerek, Hz. Bilâl'in göğsü üzerine konurdu. Sonra da ona:
"Ya ölünceye kadar böyle kalırsın, ya da Muhammed'i inkâr edersin." derdi.
Hz. Bilâl, bu durumdayken yine: "Birdir, birdir" derdi. Hz. Bilâl'e bu işkenceler çektirilirken, Hz. Ebu Bekir ona uğradı ve Ümeyye'ye, "Bu zavallıya böyle yaparken, Allah'tan korkmuyor musun?" dedi.
Ümmeyye de ona: "Onu bana kışkırtan ve isyan ettiren sensin. Şimdi onu, gördüğün bu durumdan kurtar." dedi. Bunun üzerine, Hz. Ebu Bekir, Hz. Bilâl'i ondan satın alıp, serbest bıraktı.
Bunun üzerine müşrikler şöyle dediler: "Ebu Bekir'in Bilâl'e minnet borcu olduğu için onu serbest bıraktı."
Bunun üzerine de şu ayetler indi: "Onda, hiç kimseye karşı bir minnet borcu yoktur. O, yüce Rabbinin rızasını istediği için verir. Böylesi hoşnut olacaktır." (Leyl Suresi/19-20-21)
Resulullah efendimizin kuran ile bizi ferahlat ya bilal buyurduğu büyük sahabenin ismidir. Efendimiz ahirete teşrif buyurunca medine'nin her yerinde onun hatırası ile karşılaştığı için dayanamamış ve medine'den ayrılmıştır. Hasret ile yanmış bir gönül sahibidir.
hz. Ömer'e, Mekke'nin fethinden sonra, ezan okunması gerektiği anın önceki gününde, Allah'ın rüyasında göstermiş olduğu islam aleminin ilk müezzinidir.
çağrı filminde, karnına ağır taş koyup işkence edilmişti ya, yine de kelime-i şahadet getirmişti. hep aklıma o sahne gelir. bunlar Müslümansa ben neyim sorusunu sorarım kendime, kendimden utanırım.
cahiliye döneminde ''kara kadının oğlu'' olarak isimlendirilen sahabedir. hatta mekke'nin fethinden sonra bile ezanı bilal okuduğu için ''muhammed bu kara kargadan başkasını bulamadı mı?'' denip aşağılanmaya devam edilmiştir, cahiliye aklı hiçbir zaman ölmemiştir çünkü. kendisi habeşlidir, habeş ise kelime manası itibarı ile derisi sıkı ve kavruk olan manalarına gelir. nitekim araplarda semiz hayvanlara ''habeş'' dendiği de olur. kendisi somalili değil, etiyopyalıdır. etiyopyanın o gün ki adı habeşistan'dır, daha doğrusu arapların taktığı isim budur.
hikaye edilir ki bilal ezanı okuduğunda ''şın'' harflerini çıkaramıyordu, çünkü habeş dilinde ''şın'' sesi yoktur, ayrıca bilal'in arapçası da fasih değildir. ''eshedu'' dediği için sahabelerden birinin peygamber'e şikayet ettiği anlatılır. hikaye odur ki peygamber ''bilal'in sın'ı allah katında şın'dan hayırlıdır'' dediği anlatılır.
ayrıca sabah namazlarındaki '' essalatu hayrun minnen nevm (namaz uykudan hayırlıdır)'' bilal-i habeşi'nin, kamete yani davete eklediği bir sözdür. çünkü ezan sıradan bir davettir.
peygamber'in ölümünden sonra çoğu kişinin yaptığı gibi şam diyarına gitmiş ve orada vefat etmiştir, ayrıca tarsus'ta da kendisinin ismini taşıyan makam vardır.
--spoiler--
Medineye hicretten sonra ilk ezanı okuyan ve müezzinliğe devam eden Hz. Bilal r.a ., Rasul -i Ekrem s.a.v.in vefatından sonra cemaate ezan okumayı bırakmıştı. Halife Hz. Ömer r.a. zamanında ise cihad için izin isteyerek Suriyeye gitti. Halife bir ara Şama gidince, şehir dışında Bilal-i Habeşî r.a. Hazretleri onunla buluşmuş, Hz. Ömerin ricasıyla yeniden bir ezan okuyunca herkes ağlamıştı.
--spoiler--
gerçek iman sahibi, büyük bir sahabe'dir. öyle büyük bir imanı vardı ki ne kızgın çöl kumları, ne de türlü işkenceler, onun bu imanı göğsünden söküp atmaya yetmemiştir.(Rahmetullahi aleyh).
habeşistan kökenli çok değerli bir sahabedir. islam'ı ilk kabul edenlerden olup, bu nedenle çok ağır işkencelere maruz bırakılmıştır. ayrıca ilk müezzin olmuştur.
hz. muhammed'e aşk ile bağlı olan şahsiyet. peygamber vefat ettikten sonra, ''o toprağın altındayken ben bu toprağın üstünde yürüyemem'' diyerek oraları terk-i diyar etmiştir.