big bang

    3.
  1. 15 milyar yıl önce boşlukta bulunan çok çok küçük bir noktanın çok çok kısa bir zaman içinde birden bire patlayarak genişlemesiyle; ileride taş,toprak,çiçek,böcek,manken,siyasetçi vs olacak moleküllerin sağa sola fırlaması olayıdır.
    14 ...
  2. 7.
  3. içinde yaşadığımız evrenin yaklaşık 15 milyar yıl önce tek bir noktada meydana gelen büyük bir patlama ile ortaya çıktığı ve genişleyerek şimdiki şeklini aldığı, bugün bütün bilim dünyasının onayladığı bir gerçektir. Uzay boşluğu, galaksiler, gezegenler, Güneş, Dünya, kısaca evreni oluşturan tüm gök cisimleri, "Büyük Patlama" ya da diğer adıyla "Big Bang" adı verilen bu patlama sonucunda meydana gelmiştir.

    Patlamalar her zaman maddeyi dağıtır ve düzensizleştirir.
    Burada çok büyük bir sır vardır: Big Bang bir patlama olduğuna göre, beklenmesi gereken, bu patlamanın ardından maddenin atomlar ya da atom altı parçacıklar halinde uzay boşluğunda "rastgele" dağılması olacaktır. Fakat öyle olmamış, tam aksine, son derece sistemli ve düzenli bir evren ortaya çıkmıştır. Bu rastgele dağılan maddenin evrenin belirli noktalarında birikip galaksileri, yıldızları ve yıldız sistemlerini oluşturması bilim adamlarının benzetmesiyle, "bir buğday ambarına atılan el bombasının, buğdayları toplayıp, düzenli balyalara sarıp üst üste istiflemesi" kadar hatta bundan çok daha "olağanüstü" bir durumdur.

    Big Bang teorisine uzun yıllar karşı çıkmış olan Prof. Fred Hoyle, bu durum karşısında duyduğu şaşkınlığı şöyle ifade eder:

    Big Bang teorisi evrenin tek ve büyük bir patlama ile başladığını kabul eder. Ama bildiğimiz gibi patlamalar maddeyi dağıtır ve düzensizleştirirler. Oysa Big Bang çok gizemli bir biçimde bunun tam aksi bir etki meydana getirmiştir: Maddeyi birbiriyle birleşecek ve galaksileri oluşturacak hale getirmiştir.

    Elbette ki evrenin tüm maddesini içeren böyle muazzam bir patlamadan sonra bu derece hassas dengeler üzerine kurulu bir sistemin ve düzenin oluşması ancak "mucize" tanımıyla açıklanabilir. Astrofizikçi Alan Sandage da bu gerçeği şöyle ifade etmektedir:

    Böyle bir düzenin kaostan gelmiş olduğunu oldukça imkansız buluyorum. Tanrı'nın varlığı benim için bir sırdır, fakat varlık mucizesinin de tek açıklamasıdır.
    Bilim adamlarının da ifade ettiği gibi, bir patlama ile birlikte atomların en uygun şekillerde biraraya gelmeleri, sonsuz düzenlilikteki evreni, evrenin içindeki milyarlarca yıldız barındıran milyarlarca galaksiyi, trilyonlarca gök cisimleri arasındaki hiçbir aksaklık barındırmayan dengeyi oluşturması büyük bir mucizedir. Bu mucizeyi gerçekleştiren ve bizlere gösteren sonsuz kudret sahibi Allah'tır:

    Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir. O'na mülkünde ortak yoktur, herşeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir. (Furkan Suresi,
    14 ...
  4. 110.
  5. Büyük patlama teorisi olarak geçen ve şu zamana dek evreni en çok meşgul eden konulardan biridir.

    Varoluşun temelleri bu konuya dayanır ve bu konu olabildiğince hassastır. Titizlik ve kesin bilgi olmazsa olmazdır.
    8 ...
  6. 2.
  7. Büyük patlama acaba ne derece doğru bir teorem;

    Evet bilim ispatlara dayalıdır ve bana göre en mükemmel ispatı da aşağıdakilerdir...

    Telefon iletişimlerini bilirsiniz.Bunların da tarihine bir gözatacak olursak ilk telefon şirketi bell telephone'dur!18yy'da bu telefon şirketi ilk kurulduğu yıllarda radyo frekans sinyalleri,yani radyoların iletişiminin geniş bölgelere veri iletebilmesi için çalıştığı bir projede radyo sinyallerini aktarabilemek için yaptıkları büyük bir iletken balon sayesinde iyonosferdeki iyonlar yardımıyla daha fazla bir iletim gücü düşünüyorlardı.Bu balonun etrafı ince bir aluminyum katmandan oluşuyordu.amaç sinyalleri iletmekti.ilk denemelerinde büyük bir üzüntüyle karşılaştılar.Sedece parazit yani hışırtı tarzında sinyaller alabilyirolardı.ve büyük bir hummalı çalışma içerisine girerek çeşitli fizik adamları arasında bu olay duyulmasından sonra.Bing bang üzerinde çalışan bir bilim adamının bu olayın üstüne gitmesiyle çok büyük bir keşif tarihe geçmişti...

    Bu keşfimiz neydi peki;duyulan parazitler yani hışırtılar sadece büyük patlamanın ayak izleri yani uzayda dağılan bitmeyen sesiydi...
    Bugün bu paraziti yada sesleri;her radyo ayarladığımızda ve her televizyon kanalını ayarladığımızda radyoda hışırtı televizyonda ise karınca olarak görebiliriz...

    Bu kadar basit ve günlük hayatımızın bir parçasında evrenin izlerini görebiliyoruz.eminim ki bu yazıyı okuduğunuzda bu hışırtı ve parazitlere bakış açınız değişecektir...
    7 ...
  8. 26.
  9. tanrının sıkıntıdan patlaması.
    6 ...
  10. 120.
  11. 76.
  12. 10 üzeri -143 saniye içersinde gerçekleştiği kabul edilir.

    Bilmeyenler için açıklayalım 10 üzeri -143 sayısı nasıl bir sayı.

    0 yaz virgül koy yanına 143 tane 0 yaz ve sonuna 1 koy.

    işte bu kadar kısa sürede gerçekleştiği bilim dünyası tarafından kabul edilir.

    Zamanın başladığı andır ayrıca. Zaman ezeli diyenleri göt eden olgudur. Zaman izafidir. Big bang öncesi bilinmez.

    "Ol" dedi oldunun kanıtıdır.
    6 ...
  13. 22.
  14. mustafa akyol- 17.09.2008-star gazetesi
    http://www.stargazete.com...nden-sakininiz-128475.htm

    "isviçre'deki Avrupa Nükleer Araştırma Kurumu CERN'de geçen hafta başlatılan ve dünyada epey yankı uyandıran deney, kuşkusuz önemli. Ama tüm evreni var etmiş olan Big Bang'in (Büyük Patlama'nın) yanında, bu minik tekrarının esamesi bile okunmaz. Ve, hazır söz açılmışken, Big Bang hakkında bir şeyler dememek de olmaz.

    Bilim dünyasına 1930'lı yıllarda girdi Big Bang teorisi. isim babası ise, aslında bu lafı teoriyle alay etmek için ortaya atan ingiliz astronom Fred Hoyle idi. Hoyle, bir ateist ve materyalist (maddeci) idi. inandığı felsefe, evrenin bir başlangıç anına sahip olmamasını gerektiriyordu. Çünkü ilahi dinlere göre Allah ezeli ve ebedidir; materyalizme göre ise madde.

    Ama Hoyle'un sevmediği Big Bang, üstüste gelen destekleyici verilerle sonunda fizik dünyasında hakim teori oldu. Hala da öyle. Bu teori uyarınca, içinde var olduğumuz evren, 15 ila 17 milyar yıl önce bir patlama ile yokluktan var hale geldi. Sadece madde değil, zaman da sıfırdan başladı.

    Peki Big Bang'den önce ne vardı? Bu soruya bilimin verebileceği bir cevap yok, çünkü bilimin gücü sadece fiziksel dünyayı incelemeye yetiyor. Onun ötesine eli ulaşamıyor. Ancak bu, söz konusu soruyu anlamsız kılmıyor. Aksine, bununla birlikte, bilim, fizik ötesine (metafiziğe) bir kapı açmış oluyor. Bu yüzden Big Bang'den yola çıkan pek çok fizikçinin yaratılış kavramına ve Allah'ın varlığına ulaştığı bir sır değil.

    Ancak Big Bangin ateizmi zora sokan ve teizmi (Allah inancını) güçlendiren yönü, önce ne vardı sorusuyla sınırlı değil. Daha da garip bir şey var bu patlamada: Patlama sonrasında ortaya çıkan evrenin düzenliliği&.

    Bunu anlamak için önce Big Bangden bugünkü evrene varan sürece değinmek gerek. Fizikçilere göre bu patlama sonrasında ortaya çıkan ilk şeyler, atom altı parçacıklar’dı. Yani o ilk anlarında, evren atomdan çok daha küçük parçacıklardan ibaretti ki, buna radyasyon da diyebilirsiniz.

    Garip olan şu: Başta sadece radyasyondan ibaret olan madde, nasıl oldu da ‘organize olup atomu oluşturdu? Oluşan ilk atom olan hidrojen, sonra nasıl oldu da helyumu, oksijeni, karbonu ve giderek demir gibi ağır elementleri meydana getirdi?

    Bu çok önemli, çünkü eğer evren radyasyondan ibaret kalsaydı, bırakın katı cisimleri, gazlar bile var olmaz, yıldızlar, gezegenler, taşlar, topraklar hiçbir şekilde oluşamazdı. Siz ve ben de asla var olamazdık.

    Kuşkusuz başlangıçtaki radyasyonun katı maddeye doğru bir evrim geçirmesi, büyüyle olmadı. Evrenin yine ilk anlarında ortaya çıkan dört temel kuvvetin üçü (güçlü nükleer, zayıf nükleer ve elektromanyetik kuvvet), atom altı parçacıkları atomlara dönüştürdü. (Dördüncü kuvvet olan yerçekimi, çok sonra devreye girecekti.)

    Şimdi, bakın, burada meselenin püf noktasına gelmiş bulunuyoruz. Ve bu da, 1970lerde, Cambridge Üniversitesinden teorik astrofizikçi Brandon Carterın sorusuyla doğdu: Evreni düzenleyen bu temel kuvvetlerin şiddeti biraz daha farklı olsaydı, ne olurdu? Bu soru üzerine hesaplara girişen Carter ve diğer bilim adamları vardıkları sonuçlara epey şaşırdılar. Çünkü fark ettiler ki evrenin temel kuvvetlerinin herhangi birisi biraz bile farklı bir değerde olsaydı, atom oluşmayacak ve radyasyon sonsuza kadar hüküm sürecekti.

    Hesaplar ilerledikçe pek çok fizikçi evrende bir insancı ilke (Anthropic Principle) olduğu, yani evrenin fiziksel kanunlarının, insan yaşamına izin verecek bir hassas (fine tuning) ile belirlendiği kanısına vardı. Bilim yazarları Augros ve Stancui şöyle diyordu: Kopernikin gösterdiği gibi, evrenin fiziksel merkezinde değiliz. Ama galiba evrenin AMACININ merkezindeyiz.

    Bu amacı kimin belirlediğini soran pek çok fizikçi de, buradan Yaratıcıya varmakta zorlanmıyor.

    NOT: Bu konuyu merak edenlere, Dr. Caner Taslaman'ın Big Bang ve Tanrı adlı titiz çalışmasını tavsiye ederim."
    5 ...
  15. 40.
  16. patlamadan sonra gördüğümüz evrenin oluşmasına kadar bir çok dönemden geçilmiştir. bunlar:

    planck dönemi: çekim gücü dahil elektromanyetizma, güçlü ve zayıf çekim gibi bütün güçlerin henüz tek bir formda bulunduğu ve kuantum etkisinin geçerli olduğu sürece verilen isimdir. planck sabitinden yola çıkılarak 10^-43 saniye kadar sürdüğü tahmin edilmektedir.

    büyük birleşme dönemi: patlamadan sonra 10^-43. saniyeden başlayıp 10^-36. saniyede biten dönemdir. sıcaklık hala 10^27 kelvin gibi çok yüksek düzeylerdedir. çekim gücü bu dönemin başında diğer güçlerden ayrılmışsa da henüz bildiğimiz anlamda madde varolmadığından, kütle ve yük gibi kavramlar anlamsızdır.

    elektrozayıf dönem: bu dönemde patlamadan 10^-36 saniye sonra başlayan, sıcaklığın henüz elektromanyetik ve zayıf nükleer güçlerin birarada durup elektrozayıf kuvveti oluşturmasına yetecek kadar sıcak olduğu bir dönemdir. ancak sıcaklık güçlü çekirdek kuvvetinin oluşmasına yetecek kadar düşmüş ve bu da kozmik enflasyon denen ve henüz genişlemeye başlayan evreni yoğun bir kuark-gluon plazmasıyla dolduran olaya yol açmıştır. parçacıklar arası etkileşimler o kadar güçlü ve enerjiktir ki bu dönemde w, z ve higgs bozonları gibi birçok egzotik parçacığın ortaya çıktığı düşünülmektedir. ancak 10^-12. saniyeye gelindiğinde etkileşimlerin gücü azalmış, egzotik parçaların üretimi durmuş ve olanlarda çabucak yokolmuştur.

    kuark dönemi: 10^-12. saniyeden itibaren elektromanyetizma, güçlü ve zayıf çekim kuvvetleri ve yerçekiminin birbirinden ayrılarak bugün bildiğimiz formunu aldığı dönemdir. ancak sıcaklık henüz kuarkların birleşerek hadronları oluşturmasına izin vermeyecek derecede yüksektir. bunu yerine, bir önceki dönemde oluşan kozmik enflasyonun etrafa saçtığı yoğun kuark gluon plazmasındaki, mezon ve baryonların oluşmasına bile izin vermeyecek derecede yüksek enerjili çarpışmalar olmaktadır.

    hadron dönemi: 10^-6. saniyeden başlayarak artık iyice düşen ısıyla birlikte kuarkların birleşerek hadron-anti hadron çiftlerini oluşturduğu dönemdir. halen yüksek olan ısı bir süre bu çiftleri birbirlerini yoketmekten alıkoymuşsa da, bir süre sonra düşerek hem hadron üretiminin durmasına hemde bir süre önce ısıl dengede olan karşı partiküllerin birbirlerini yoketmesine yol açmıştır. sonuçta geriye çok yüksek enerjiler ve başta ortaya çıkan hadron miktarının çok azı kalır.

    lepton dönemi: patlamanın 1. saniyesi dolduğunda, bu sefer bir önceki reaksiyondan geriye kalan hadronlar birleşerek lepton-anti lepton çiftlerini oluşturmaya başlamıştır. sıcaklık dahada düşünce ısıl denge yine bozularak karşıt paartiküller geriye sadece bir miktar lepton kalacak şekilde birbirlerini tekrar yoketmişlerdir. 10. saniyenin sonunda evren artık fotonlarla doludur.

    foton dönemi: 10. saniyeden itibaren azalmaya başlayan ısının, foton yoğunluğunu azaltıp ilk nükleosentez sonucunda ve bir kaç dakika içinde nötron, proton ve electronların ortaya çıkmasına ve serbest elektronlarla artık çok sık reaksiyona girmeyen fotonların serbest kalarak evreni 'transparan' kılmasına neden olduğu dönemdir. ancak sıcaklık hala atom çekirdeği ve elektronların birleşerek atomları oluşturmasına izin vermeyecek kadar yüksektir.

    karanlık çağlar: foton döneminden sonraki 380.000 yıl içinde sıcaklık düşmüş ve hidrojen atomu oluşmuş ancak reaksiyona girmeyerek sıcak ama ilerideki 400 milyon yıl boyunca tamamen karanlık bir evren oluşturmuşlardır.

    hidrojen reiyonizasyonu: bu dönemde (patlamadan 400 milyon-1 milyar yıl sonrası) yaklaşık 1 milyar dereceye düşen sıcaklık hidrojen atomlarının reiyonize olmasının önünü açarak onları bugün bildiğimiz anlamda yıldızlar ve çok yüksek enerjili quasar galaksileri biçiminde yoğunlaşmaya itmiş, böylece o zamana kadar herhangi bir enerji kaynağının yokluğu yüzünden karanlık olan evren bu ilk yıldızların ışımasıyla aydınlanmıştır. zaten sonrası önce yıldızların sonrada galaksilerin oluşması ve sıcaklığın bugünkü düzeye (-270 derece) düşmesine kadar yaklaşık 14 milyar yıllık süreçtir.
    3 ...
  17. 6.
© 2025 uludağ sözlük