Görmedi gözlerimiz senden başka bir aşkı
Yıllardır dilimizde her zaman aynı şarkı
istersen döndürürüz bu dünyayı tersine
Sen yoksan Beşiktaşım herşey boş bize
gibi onlarca yüzlerce tezahürat yapılan aşkından bir nevi deliye döndüren başarılı görmek istesekte başarısız olduğunda bile her zaman destek olduğumuz türk milli takımını temsil etme şerefine ulaşmış * bu sayede logosunda Türkiye Cumhuriyeti bayrağını kullanmasına izin verilmiş tek türk takımı *.
iki kişinin kafa kafaya verip toplanmasının bile suç sayılacağı bir dönemde, koskoca bir cihan imparatorluğunun son günlerinde temelleri atılan, kurtuluş savaşı esnasında milli mücadele için aktif rol almış, gücünü ait olduğu semtin dünya üzerinde başka hiçbir yerde rastlanması muhtemel olmayan inanılmaz bütünlüğü ve takım ruhundan alan, taraftarlarınca bir takım bağlılığından çok aidiyet duygusu ile sevilen, tapılan, bir spor kulübünden çok öte bir şey.
türkiye birinci liginde 46 maç yenilmezlik rekoruna ve 10-0 lık adanademirspor galibiyetiyle en farklı galibiyete sahip olan takım,gönüllerin şampiyonu olarakta bilinir.
Diger büyük(!) takim taraftarlarinca verilen ayarlari takmayan, aslinda Besiktas'indan baska hic bir seyi takmayan tek derdi biricik aski Besiktas'i olan taraftarlarin ugruna ölecegi takim degil yasam felsefesi..
edit: Evet, anlatım çok korkunç. Noktalama işaretleri desen; eser yok. Fakat o zamanlar 19 yaşında olan bir gencin saf aşkının kanıtı bu entry. O yüzden orjinalini bozmuyorum. istediğiniz kadar kötüleyin. *
ugruna izmirlere ankaralara bursalara ve bilimum sehirlere gitmek bir yana basketbol voleybol tekerlekli sandalye basketbol gibi takimlari da destekleyip yeni zevkler kazanmami saglayan, maçlarında kapali tribunde yerimi almak suretiyle can-i gonulden desteklemekten hicbir zaman sikilmadigim her zaman her yerde gururla taraftari oldugumu soylemekten cekinmedigim takimimdir.
ozellikle son yillarda tipik ozellikleri on plana cikmis "carsi" adli taraftar grubuna sahip, diger takim taraftarlarinin "keske bizim taraftarlarimiz da onlarinki gibi olabilseydi" isyanina sebebiyet veren halkin takimi.
forvete, sol kanada ve de orta sahanın ortasına birer yabancı aldıktan sonra futbol takımı 2006 - 2007 sezonu için gerçekten iddialı duruma gelecek olan spor kulübü.**
futbol takımı, avrupa kupaları'nda oynadığı toplam 110 maçta 33 galibiyet, 25 beraberlik ve 52 mağlubiyet almış olan, bu sene de birinci turdan katılacağı UEFA kupası'nda en azından 4. tura çıkması gereken, türkiye'nin ilk spor kulübü.
Batı Trakya'da Fenerbahçeliler ve Galatasaraylılar derneklerini kurmuş, fakat Yunan hükümeti, Beşiktaşlılar'ın dernek kurmasına izin vermemiş. Gerekçe ise şu: Beşiktaş'ın ambleminde ay yıldız var!
Yunan Hükümeti'nin Beşiktaşlılar'a karşı olumsuz tutumunu öğrenir öğrenmez, kütüphanemin tarih bölümüne yöneldim ve "Fuat Balkan'ın Hatıraları"nı elime aldım.
Fuat Balkan, ilk Türk komitacısı olarak biliniyor. Görevi, düşman topraklarında veya işgal altındaki yerlerde karışıklık çıkarmak, müfrezeler kurarak düşman kuvvetlerini üzerine çekip oyalamak... Bu ünlü komitacımızın ilgi alanı önce Makedonya, sonra Batı Trakya'dır. 1908 - 1923 yılları arasında, Balkan Harbi'nde ve Birinci Dünya Savaşı'nda aralıksız olarak komitacılık yapmış, en önemli, en gizli görevlerde bulunmuş, Yunanlıların başına olmadık işler açmıştır.
Kurtuluş Savaşı sırasında da ismet inönü ve Fevzi Çakmak'ın emriyle Yunan işgali altındaki Batı Trakya'ya sızmış, hemen seferberlik ilan etmiş, Türkler'den müfrezeler oluşturmuş, Yunan hedeflerine, askeri konvoylara saldırmış, köprüleri ve demiryollarını tahrip etmiştir. Sınırsız yetkilerle donatılan Fuat Balkan'ın görevi, Anadolu'ya geçmeye hazırlanan Yunan kuvvetlerini Yunanistan'da karışıklık çıkararak alıkoymaktır. Hatıratının 112. sayfasında kendi kendine şöyle seslenir: "Fuat, diyordum; melun Yunanlıların değil kıtalarını, bir tek neferini dahi Anadolu yolundan geri çevirmekle, oradaki kardeşlerine yapacağın hizmeti düşünüp vazifenin ne kadar önemli olduğunu anlayarak çalış..."
işte Fuat Balkan'ın bir günlük icraatı: "21 Kasım 1922 gecesi hareketle, şafakla beraber Şahin-Mahkova-Çalaperdi köyleri sarılarak, üçüncü Yunan Tümeninin Altıncı Alayı bölgesi basıldı. Şahin köyünde yüzden fazla nefer öldürülerek, askeri barakalar yakıldı. Mahkova-Ilıca köylerinde subaylarıyla birlikte altı nefer haklanarak, iyice sarılan Alayın Birinci Bölüğünün bulunduğu Çalaperdi köyünde de bölük efradı, kamilen imha edildi. Çalaperdi köyü gayet iyi sarıldığından, bölükten kimse kurtulamadı. Yunan bölüğünün iki Hoçkis makineli tüfeği ve bomba tüfeği ile cephane, silah, telefon dahil 16 mekkaresiyle, yükleyebildiğimiz askeri malzemesi iğtinam edildi."
Fuat Bey'in birkaç icraatı daha: "Dedeağaç kuzeyinde Doğanhisar ve Derbent köyleri müfrezelerimin geçit noktaları olduğundan, Yunanlılar'ın bu noktaları elde tutmak amacıyla muhtelif mahallere karakol ikame ettiklerini öğrenince, bu postaları imha etmek üzere üç dört yerden büyük bir kuvvetle 1922 senesinin Kasımının üçünde Çilkaya mevkii sarılıp bunlar kamilen imha edilerek dağıtıldı. 1922 senesi 19 Kasımı'nda istruma nehri Bük istasyonu ile Nusretli köyü arasındaki Kozlukköy civarında hareket halinde olan trene tüfek ve bombalarla taarruz edilerek zayiat verdirildiği gibi, telgraf hatları da tahrip edildi. Kasımın 22'sinde Meriç havzasında Yedekli - Merhametli istasyonları arasında şimendifer köprüsünü tahrip ile aynı ayın 26'sında Dedeağaç yakınında Hırka istasyonundaki askeri tren uzun bir zaman ateş altına alınıp içindekilerden yirmiden fazlası öldürülmüş, aynı gece iskeçe'nin batısında Yassıören köyünde istirahatte bulunan bir Yunan kıtasına baskın yapılarak bir hayli zayiat verdirilmiştir."
Yunan Hükümeti onun başına ödül koymuş, arananların birinci sırasına yerleştirmiş, fakat kimse ona ihanet etmemiştir. Ayrıca, Anadolu'dan getirilip Batı Trakya'daki Türk köylerine yerleştirilmek istenen Rumlar'ı da ciddi şekilde engellemiş, böylece Batı Trakya'nın daha fazla Türk, daha fazla Müslüman kalmasını sağlamıştır.
Ve Balkan savaşı patlak verir. Savaş, Osmanlı Devleti'nin mağlubiyetiyle neticelenir ve Balkanlar elimizden çıkar. Savaşın kaybedilmesinin ardından, kırmızıbeyaz olan kulübün renkleri, bir yas alameti olarak siyahbeyaza dönüştürülür. Balkanlar geri alınana kadar siyah rengin kullanılacağına, kırmıza dönülmeyeceğine dair yeminler edilir.
Kurtuluş Savaşı sırasında, Fuat Balkan'la birlikte üç Beşiktaş sporcusu da gönüllü olarak Batı Trakya'ya geçer, Yunanlılar'a karşı savaşır. Fuat Balkan, hatıratının 58. sayfasında, "Onlara, memleketin bilhassa bu buhranlı zamanında asıl sporculuğun, düşman topraklarında yapılacak mücadele ile olacağını anlattım" diye yazar.
Lozan Barış Antlaşması'ndan sonra ortalık sakinleşince, Ankara Hükümeti Fuat Balkan'a bir takdirname gönderir ve sonsuz hizmetleri için teşekkür eder. Batı Trakya'ya yakın dursun diye Edirne mebusu yapılır. Bu durum, Yunan Hükümeti'ni fena halde rahatsız eder. Zaten amaç da budur!
Bütün bunları okuduktan sonra, Yunan Hükümeti'nin Beşiktaşlılar'a karşı olan hassasiyetini anlayabiliyoruz. Beşiktaşlılar Derneği kurdurmuyorlar diye onları kınayamam, yadırgayamam. Adamlar, yüksek bir tarih şuuruna sahipler, olan biteni unutmuyorlar. Asıl yadırganması gereken, hiçbir şey olmamış gibi davranan bizimkilerin tavrıdır.
forma renkleri siyah beyaz olan fenerbahçe'ye beşiktaş denir.
çünkü bilindiği üzere bütün takımlar evrile evrile fenerbahçe kadar büyük bir camia olmaya çabalamaktadır.
bu duruma sosyolojide "öykünme" adı verilirken, halk arasında "vay anasını!" denmektedir.