ahh çocukluğum geldi aklıma. abim kai'nin hayranıydı, ben de rei'nin. ikimizde de beybladeleri vardı sokakta deli gibi onlarla oynardık. metrocity avm'de o yıllarda beybladeleri satan orjinal mağazası vardı oradan almıştık. tabi her şeyini baştan kurmanız gerekiyordu. her beyblade'in kendine ait farklı özellikleri vardı vs vs.
Kai takao'nun ablası Mikazuki'ye aşıktı.
Ama Mikazuki sözlükten kıllıdul adında bir erkekle aşk yaşayınca kai evi terkedip kendini deliye vurdu, dövmeye, şekilli şukullu Saç baş yapmaya bilyeye, topaca verdi.
O arada hikaye başladı zaten.
savunma halkası olan beybladelerin çoğunda defansif hayvanların ruhu vardı. benim beyblade imde ise tospik ruhu vardı sanki. maçın sonuna kadar stabil kalıyor, son anda bitirici darbeyi vurarak kazanıyordu maçı.
Tıpkı Pokemon, digimon ve yugioh gibi yeri daima özel olacak olan animedir. Ah ulan ah. arkadaşlık ve rekabet ruhu yeni jenerasyon işlerde yok ne yazık ki. Sikeyim olay örgüsünün kaotikliğini, karmaşasını, kalitesini bilmem nesini. Bu animeler kadar sade ve çocuksu olup da duygu yoğunluğunu had safhada yaşatan başka şeyler var mı? Ben bulamıyorum.
Kaybolan mamut la yandaşı reyinin kutsal ruhu kaybolmuş beyblade i ve anka kuşlu kaiye karşı savaşırken tüylerim diken diken olduydu. Hala hatırlarım. Bir de takao mavi ejderinin kopyasıyla dövüşürken. Kopya ejderiya sürekli büyüyordu ve takao çaresizce mücadele ediyordu. Takao benim favorimdi. Kai karizmatik ve kuğul olduğundan onu abim seçmişti. Ama bi ara takao kaiyi yendiydi.