fragmanda ve filmin içinde geçen müzikleri ile beğenimi kazanmış filmdir. bir çok büyük bütçeli hollywood yapımında bile böyle müzik duymak gerçekten zor. festivallerde en iyi oyuncu ya da en iyi film ödülünü almasını beklemiyoruz ama bu müzikler ödülsüz kalmamalı.
TAMAM... Ne harcadığı paraya ve emeğe bakıp, "Çocuk çok hevesli. Aman hevesini kırmayalım" şeklinde bir yaklaşım içine girelim... Ne de "Mahsun işte! Onun çekeceği filmden ne olur" diye önyargılı bir yaklaşım içinde olalım.
ikisine de tamam.
Ama şu "işte ikinci Yılmaz Güney! Hoş geldin Mahsun kardeş" gazlaması da neyin nesidir?
Sonuçta fazla ince eleyip sık dokumadan "Vasatın biraz üstünde bir filmle karşı karşıyayız" diyebiliriz.
Cirit sahnesindeki başarıyı, iyi oyunculukları, bazen yakalanan duygu yoğunluklarını falan düşünerek "Fena değil" yorumunu yapabiliriz.
Hele Mahsun Kırmızıgül adının bizde oluşturduğu olağan önyargıları hesaba kattığımızda...
"Beklediğimden daha iyiydi. Aferin Mahsun a" bile demek mümkündür.
Ama mümkün olmayan şeyler de var:
Bir kere Mahsun dan "Bir Yılmaz Güney çıkarma" gayreti boşunadır.
"Yaşlıları seveceksin" şeklindeki aşırı didaktik bir mesajı, en klişe duygu sömürüleri ve "Ulan seyirci burada garanti ağlar" uyanıklığıyla hamurlamış bir filmi çeken adamda, bir Yılmaz Güney potansiyeli aranamaz.
Ayrıca bir filmin yapımında gösterilen olağanüstü fedakárlık ve içtenlik, o filmin "şaheser" kabul edilmesinin yeterli gerekçesi olamaz.
Kısacası demem o ki, Mahsun kendi çapında iyi bir iş çıkarmıştır, ancak bu durum onu "Fellini Mahsun" diye selamlamamız için yeterli değildir.
mahsun kırmızıgül önyargısı yüzünden birçok kişinin izlemediği film. aslında, mahsun kırmızıgül'ün yapamayacağı kadar güzel de bir film. inanasım gelmiyor.
yönetmeni sırf mahsun kırmızıgül hedesi olduğu için sinemada gitmeyeceğim film.
madem herkes film çekebiliyor bu ülkede,biz niye okul okuyoruz arkadaş.
türk sineması ancak iki tür film üretir, birincisi genelde belden aşağı vuran saçma sapan espirilerle dolu komedi(!) filmleri, ikincisi duygu sömürüsü üzerine kurulu, halkımıza moral depolayan(!) arabesk filmler. ""beyaz melek" ikinci gruba giren bir film.
ömrümüz yeterse güzel bir film izleyeceğiz inşalah.
yıldız kenter, gazanfer özcan, erol günaydın, hüseyin avni danyal bu filmi mahsun yönetiyor diye gocunmasınlar ama bizim halk-i faraiye "ığğğ mahsun muuu? olamaz yaa o adam mı yönetmenmiş inanmıyoooruuuuaaammm" modunda takıla dursun, isterseniz şu kıralamayan ön yargıyla devam edelim.
Şimdi bi kere en başta şunu söyleyeyim, filmi izlemedim. O yüzden bana filmin içeriği, senaryosu, oyunculukta çıkartılan iş, görüntü açılarının, müziklerin kullanılması vs. vs. konularında tek kelime etmek düşmez. ha eğer öyle bir şeyde yapılıyorsa b.k yemekten başka bir şey değildir.
Evet filmi o öteleştirdiğimiz, kro(!), pis kokulu(!), ağzı soğan kokan mahsun kırmızıgül yönetiyor. işte tam bu noktada da "ego" devreye giriyor. Ne diyor bu ego? diyor ki "oğlum sen manyak mısın? bu filme gidipte etrafa nasıl mahsun'un filmine gittim ben dersin" diyor. çünkü adam tek karesini bile izlemediği filme baştan kusmaya hazır.
Yani rahatsızlık "bir başkası ne der rezil oluruz" ile başlıyor. Efendim filmde ajitasyon varmış, babam ve oğlum'u izleyip zırıl zırıl ağlarken bi bok yoktu ama değil mi? mahsun kırmızıgül'ü kişilik olarak, karakter olarak sevmeyebilirsiniz. Bu çok normal. Ama bu sevmediğiniz adam bir iş yapmışsa ve yapılan işi bile görmeye gerek kalmadan bol keseden sallamaya başlarsanız o zaman karakterini sevmediğiniz adamı bırakır sizin karaktersizliğinize tükürürüm ben.
bizi bizden uzaklaştıran bu ön yargılar olmadı mı? bu yanlış anlaşılma korkuları yüzünden belki de ağzımızın ucuna kadar gelen "allah razı olsun"ları yutkunur olmadık mı?
Bakın, bir başkaları tarafından entellektüel, bilgili, kültürlü, zevkine tapılası insan rolleri yapabilirsiniz. Bu beni de ilgilendirmiyor. Ama sırf sen böyle gözükeceksin diye bir adama tu kaka deyip onun yaptığı her şeyede bok atmaya kalkarsan orda dur derim arkadaş!
Senin bu ego saplantın için bir başkasının sırtına basamaz, ezemezsin.
eksi sozluk, uludag sozluk'de bulunan yazarlarin bircogunun mahsun kirmizigul tarafindan cekilmis olmasinin sonucu kotulenen film.
ben de sevmem mahsun kirmizigul'u ama sirf yonetmen, senarist ve oyuncu diye o filme gitmemek biraz haksizlik. elestiri yapabilmek icin o filme gitmek gerekiyor. ben gitmedim ama acikcasi cok merak ediyorum. belki kotudur bilmiyorum ama sozluklerde yazilan yorumlari cok agir buluyorum ozellikle "iyyy mahsun" seklinde olanlari. bu kadar kaliteli oyunculari biraraya getirebilmis olmasi bile turkiye'deki yapimlar icinde onemli bir yeri hak etmesine imkan sagliyabilir. ne yazikki bizim ulkemizde sanatcilarin degeri oldukten sonra anlasiliyor. en azindan bu ustalarimizi bir kez daha hatirlamis olacaz bu film sayesinde.
ayrica muzigi icin bile cok ozen gostermis oldugunu okudum gazetelerde. belki mahsun kirmizigul sinema bilgisiyle yetersizdir ama bu iyi bir baslangic olabilir.
toplumda mahsun kırmızıgül ismi bir itici hale gelmiş ve duyulduğu anda hemen kötü damgası yapıştırılıyor.
şimdiye kadar yaptıklarını beğenmeyebilirsiniz, imajını, sesini, şarkılarını kötüleyebilirsiniz gerçi kötü değildir.
Adam tutmuş bir film yazıp yönetmiş, başrol oyuncuları arasında da oyunculuğu da yapmış. çok da güzel olmuştur. Ağlatmıştır, hüzünlendirmiştir ve başarılı olmuştur.
içinde mahsun olduğu için filmi direkt kötüleyenlere sesleniyorum. bu filmi james wan yazıp yönetseydi hiç bu eleştirler olmayacaktı. ön yargılardan kurtulup izlenmesi gereken bir film.
soundtrack albümü çıkması halinde koşarak alacağım filmdir. oyunculuklar mükemmel çekimler harika birkaç senaryo eksiği dışında herşey dört dörtlük. ellerinize sağlık. yaşamın kıyısında filmini gölgede bırakan bir film. onun kadar usta işi değil ama ondan çok daha etkili.
fragmanları ile acayip merak uyandıran ,kadrosu ile konusu ile ve film için harcanan meblanın büyüklüğü ile ilgi çeken mahsun kırmızıgül filmi.Fakat diğer taraftanda mahsundan cıksa cıksa ne cıkar diye şüpheye düşüren, yinede emeğe saygı diyip gidip izlenmelidir.
gayet sade ve düzgün bir dille anlatılmış yer yer güldüren çoğu zamanda ağlama noktasına getiren ve bir çok yönetmenin ya da sinema dahisinin gözardı etmeyi tercih ettiği bir konuya değinen oyuncularının kalitesiyle süslenmiş içinde çeşitli absürdlükler ve topluma aykırı dokunuşlar içermeyen izlenesi belki de ödüllenesi film.
Yönetmen koltuğunda bir başkası olsaydı ve yine birebir bu şekilde bir film ortaya çıksaydı yapılan yorumların şimdiye kadar 10 sayfayı bulması muhtemel başlıktır.
sezarın hakkı sezara mahsun kırmızıgül'den beklenmeyecek güzellikte bir film olmuş konusu ve kadrosu gerçekten şapka çıkarılacak cinsten filmin sonunda doğu propangandası yapılsada oturup izlemeli herkes özellikle büyük şehirlerde oturanlar kaçırmamalı.
mahsun'un kro kitlesinin (ki eminim az değildir) izlemeye doyamayacağı bişeydir bu. birşey dedim çünkü film demeye içim elvermiyor. bu filmi izlemedim, izlemeyeceğim de, sinemaya ayırabilecek bütçem kısıtlı olduğu için ayda bir ya da iki kez ancak gidebiliyorum, o zamanlarda da seçici olmak durumundayım, söyleyin zeki demirkubuz, ang lee, reha erdem, fatih akın, Joe Wright...(daha onlarcası sayılabilir) bu yönetmenler varken, arabesk şarkıcısının aptal filmini mi seyredeyim yani? duygu sömürüsünün tillahını yapmaktan başka çaresi olmayan bu zavallının fragmanını izledim ve g.tümle güldüm, ağlayanlara selamım olsun!
senaryo hatalarıyla dolu, ağlatmak üzerine kurulmuş ticari kaygılı film. nasıl ticari kaygılı olur, yılların oyuncularını kadroya almış demeyip filmi izlemenizi tavsiye ediyorum ne demek istediğimi ancak öyle anlayabilirsiniz.
mesela;
madem o huzurevinin müdürü o kadar iyi yürekli bir insan, o kötü hizmetliyi neden işten atmıyor o zaman?
ayrıca; neden o direkt ağlatma müziği hemen hemen filmin her yerinde dan dan dan diye diyalogların içine ediyor?
çok daha önemlisi; mahsun kırmızıgül filmdeki adam olarak yani, ( aslında demek ki gerçekte de böyle düşünüyor) büyükşehirde yaşlılara saygı yok halbuki doğuda ( diyarbakır da) öyle değil, burada insana sevgi var saygı var hürmet var, ama şehir insanıi batılı insan öyle değil mesajı veriyor, hatta mesaj vermiyor direkt söylüyor. buna ne gerek var ki sevgili mahsun kırmızıgül ülkelerin başına ne geliyorsa, bu sen siyahsın ben beyazım ayrımından gelmedimi yıllarca diye sorası geliyor insanın.
aşağıdaki diyalog bir alışveriş merkezinin sinema gişesinde geçmiştir.
-saw 4, sadece 21:45'te mi?*
-evet.
-eee yaşamın kıyısında?
-oynandı, 10:45'te.
-peki hangi film adam gibi her seansta oynuyor?
-"beyaz melek"
-nasıl yani ya?*
-valla bir de izleniyor ki; biz de şaşkınız.****
Sinemadan eve döner dönmez yorum yazma ihtiyacı duymama neden olan, tüm anne babaların yetişkin çocuklarıyla gitmesi gereken, senaryosuyla, müziğiyle, görüntüsüyle Mahsun Kırmızıgül'ün ayakta alkışlanmayı hakettiği filmdir. Yaşlı insanların huzur evinde yıkandığı banyo sahnesi şimdiye kadar izlediğim en etkileyici sahnedir sanıyorum.. Emeği geçen bütün oyuncuların tek tek ellerinden öpmek istiyorum. Budur!! diyorum..
mahsun kırmızıgül'ün beklenenin aksine yılmaz güney'den daha çok katırcılar filmindeki kadir inanır'dan, derman'daki tarık akan'dan rol çaldığı filmdir. istanbul çekimlerinde hüzün, doğu çekimlerinde mizah ağırlığı vardır. her ne kadar günümüzde öyle olmasa da, doğuda her şey laylaylom gibi gösterilmekte, inceden çok eşlilik ve feodaliteye reverans yapılmaktadır.
Filmin konusuna şapka çıkarıyorum. Fakat mükemmel konu acemi elinde perişan olmuş. Deneyimli oyuncular biraz kurtarmış diyebilirim(Özellikle Yıldız Kenter). Mekan seçimi ve müzik güzel. Konu akarken tıkanıklıklar var. Bunu yönetmen acemiliğine bağlıyorum. Genel olarak sinema merakı olmayan ama duygusal filim sevenler için güzel diyebilirim.
Önemli not: Mahsun Kırmızıgül bu senaryoyu yapımcıya teslim edip filmi beklemeliydi. Yavuz Turgul yada yeni sinemacılardan Çağan Irmak çekmeliydi.
senaryo ve müzik harbiden şahane.
ben bile ağladım baya.
senaryo ilk etapta boş gibi duruyor "bu adam niye kaçıyor la" demekten geri duramıyor insan ama sonunda kaçış sebebini söyleyince "tamam lan mantıksızlık kalmadı." diyor.
ne yalan söyleyeyim ilkin ben de "ya başka filme gidelim" dedim isimden dolayı ama filmden sonra utandım biraz. *
bilmiyorum iyi mi kötü mü bu film ancak daha gitmeden etrafta önyargılar dolaşmakta.
''ulan film mahsun kırmızıgül'ün...kim be o?film yapacak...''
nereden biliyoruz?belki güzel...
son dönemde izlediğim en harika türk filmidir.konu hiç işlenmemiş olan huzurevi gerçeğidir.bu kadar başarılı bir senaryo, bu kadar güzel müzikler, bu kadar usta oyuncular...
film, kalbi olanların yüreğini yakar, birçok sahnede gözyaşlarınıza hakim olamazsınız... filmin içerisinde verilen çok güzel mesajlar vardır...
(bkz: hayat herşeye rağmen yaşamaya değer)