ilk once sarkisini sevdim sonra da kendisini gormek nasip oldu yillar once. guzeldi kalesi dar sokaklari. fazla kalamadim zaman yoklugundan dolayi ama tekrar gitmeyi istiyorum, ve gittigimde yine tekrar o sarkiyi mirildanacagim. pergame, ah orea pergame ...
antik yerleri ile ünlü kasaba. antik dönemden kalma sağlık merkezine gidip saatlerce hiçbir şey yapmadan oturmak insana huzur veriyordu. ayrıca orada bir tane mağara gibi bir şey olması gerek. oradan içeri girmeyin. yarasalar var orada. nereden buldum ben de bilmiyorum.
pergamon adlı güzel mi güzel, bilime adanmış mı adanmış, olabildiğince savaşsız mı savaşsız bir antik anadolu ülkesi.
günümüz sayfa (parşömen*) ve kitap, mushaf (codex) bu abilerin sayesinde oluşmuştur.
çünkü mısırlı kıskanç ibneler pergamonlu abilerin kütüphanesini kıskanıp papirus(deri benzeri kıvırmalıklı kağıt) satışına ambargo koymuştur.
tarihi eserleri, taş duvarları ve tiyatroları ile insanı eski devirlere götürür. yamulmuyorsam barış yolu ile roma'ya miras kalır.
ek: efenim unutmadan kendilerine ait yapıtların çoğu almanya ve abd'dedir. bize taşıyamayacakları nesneler kalmıştır. geri de alamıyoruz çünkü padişahımız hazretlerimiz resmen bu yapıtları satmış yahut çıkarılmalarına izin vermiştir.
şirin, yemyeşil küçük değil ama büyükte denemez büyüklükteki ege ilçesidir.
izmir'e uzaklığı yaklaşık 100 kilometredir. denize yani dikili ilçesine uzaklığı ise yaklaşık 30 kilometredir.
ilklerin ilkini, uçarı ve uç aşkları, uçsuz bucaksız piçlikleri, garip olayları, unutulmaz arkadaşlıkları ve dostlukları, oynanan ve izlenen tiyatroları, ada resim çizilmiş bir şövaleyi, bodrumda duran sepetli bir bisikleti, alacakaranlık vakti asklepion'un merdivenlerinde oturup şarap içerek tanrılarla sohbet etmeyi, hoşlanılan kızların evinde kalabilmek için yapılan hinlikleri, katrya ile gece merdiven arası sohbetleri, üç kıllı herifin nereye döneceklerini bilemeyerek aynı yatakta mecburen yatışlarını, odasında kendi çapında yüksek ihtimalle kimselerin dinlemediği bir radyo yayını yapan değerli bir arkadaşı, şahsım gibi yıldızları izlemeyi çok seven eren'i, arkadaşın doğum günü diye elde şarapla hazırlanıp gidilen partinin kızlı erkekli sürrealist atmosferik elektronik diskotik arabesk ve etrafta canlı bir tavşanın dolaştığı garip bir parti çıkmasını, haftasonları bergama-dikili sahili arası gece vakti ters şeritten yapılan bisiklet yolculuklarını, alt kattaki komşunun balkonuna işemeleri, ot içen kaslı ve kalıplı bir arkadaşın birden duygusallaşıp çömelerek sevgilisini sayıklayıp ağlamasını, yanlış hayatları doğru yaşamaya çalışmaları ve aklıma gelmeyen daha bir çok şeyi bana gece gece hatırlatmış olan yer.
bunun dışında gelişmemiştir bergama. hala da aynı mıdır bilmiyorum. tahminim kesin öyledir.
Son zamanlarda gelişmesi için adım atılan izmir ilçesi, canım memleketim. ege denizine uzaklığının az olması, tarihi zenginlikleri ve doğal yaşam alanlarıyla turizm açısından önemli olduğunu düşündüğüm şehir.
bergama ya gelenlere tavsiyem. 1 gününüzü asklepion, akropol, kızılavlu ve müzeye ayırmanız; 1 gününüzü de kozak yaylasını gezmek için ayırmanızı öneririm. kozak yaylasındaki temiz havayı içinize çekip insanların sıcakkanlılığıyla tanışmanızı tavsiye ederim. gitmişken fıstık helvası yemezseniz, kozak üzümünden yapılan şarabı pekmezi tatmazsanız pişman olurusunuz.