önceden her şeye sahiptim; arkadaşa, arkadaştan öte dosta, lanet gire paraya.. bu saçmasapan boklu dereye benzettiğim hayat bizi bir şekilde kendi kıyımıza ulaştırıyordu.
şimdi ise her şeye karşı bir başımayım. bende isterdim herkes gibi odamın ışıkları yansın,bende isterim herkesle büsbütün olayım hayat bayram olsa misali yaşasam.
ama olmuyor bazen, olmayınca...
her şey güzel olmalı düşüncesini hayatıma uyarlamaya çalıştığımda anladım ki sadece bu durumun ütopyadan ibaret olduğunu.eski dostlarımı, düşüncelerimi çoktan kaybettim, kaybettim ama yerine de yenileri yerleşmiyor be..
rehberini baştan sona gezip biriyle konuşup dertleşip umudunu taşıyan insan kusura bakmasın yalnızdır..
her şey sahip insanda olsan yalnızsan, dertleşecek bir kader vurgunu bulamıyorsan kusura bakma yalnızsın...
ben bilmiyorum zamanını ama ne zaman bu kadar yalnız kaldığımı biliyorum...
az önce kendi kendime sorduğum sorudur. Ocak ayında ayrılmışım neredeyse bir sene olacak sevgilisözlükseverler. Arada olan kalp çarpıntıları bile geçirmiyor yalnızlığı. Resmen kalbimizi işgal eden toz tabakası oldu yalnızlık. Ben ne ara bu kadar yalnız kaldım da fark etmedim. Ne ara kendi kendime düşünür kafa yorar oldum sevgilisözlükseverler.
insana ansızın gelen duygudur. birden acımasızca bastırır şerefsiz sızı. hayatta annen ve babandan başka seni merak eden bir insanın olmasını istersin belkide...
tuhaftır. yalnızlığı seçtiğini sanır insan. oysa sinsi bir hastalık gibidir yalnızlık, kıskançtır, bencildir, hırslıdır. Sahiplenir sizi, çevrenizdeki herkesten, her şeyden uzaklaştırır, sadece kendine saklar sizi. önce hoşunuza gider bu coşkulu sarılmaları, derken gittikçe daha soğuk hale gelir yalnızlığın dostluğu. ve bir gün, yalnızlık artık dayanamayacağınız kadar üşüttüğünde yüreğinizi, durup sorarsınız kendinize, derin bir uykudan taze uyanmış gibi, "ben ne ara bu kadar yalnız kaldım?"...