Aşığım sana, gecemin karanlığında ışıl ışıl parlarken,
Pişmanlığım, koynuma sahte, riyakar aydınlıkları aldığımdan, sen yokken.
Her gece alıp çatsam seni başucuma,
Gökyüzünde herkes seni ararken.
Gözlerine baktığım zaman susmanın bir sebebi olmalı. Uyumadan önce hâlâ seni düşünmenin, yüreğimin bunca zaman sonra hiç eksilmeden sıkışmasının bir sebebi olmalı.
Bütün kırgınlıklarımı canıma batmasına rağmen ceplerimde hâlâ taşımanın bir sebebi olmalı..
Bana kendini anlat.
Ellerinden bahset, içim sıcacıkken öptüğüm eller aynı mı hâlâ?
Beni benden eden bir benin vardı, söyle de öldür şimdi beni. benim değilse kimin şimdi ?
Oralardan bahset biraz. Bulvardan bahset, buzkafadan, sevgi yolundan.. kuş kadar ömrümüzde, yolumuz geçer mi bir daha yine o yoldan?
Hangi sokak çıkar şimdi sevgi yoluna?
Bütün kırgınlıklarını topla avuç avuç dök şimdi önüme. Dökmesen bile canıma batmaz sanma ama.
Düşündükçe içimde sızlayan onlar değil mi ki ?
Korkularını, dileklerini söyle bana. Aşktan ne bekliyorsun? Dostluk mu? Al, istediğin kadar. Yüreğimi apaçık önüne seriyorum işte! Orada sevdiğin, istediğin ne varsa al senin olsun.
Kapat şimdi gözlerini, bana kendinden bahset.
Nelerin eskidiğinden bahset, nelerin silindiğinden, her şeyin senin için artık daha güzel olduğundan ya da.
Ama avucuna konmuş minik bir kuş gibi sana dokunmaya kıyamadığımı unuttuğunu söyleme bana.
Çünkü hâlâ seviyorum seni.
Yanımda değilsen eğer,
Dünyalar kadar da sevsem, sevgilim, annem babam da olsan her gün biraz daha azalırsın..
Konuşabileceklerimiz, paylaşabileceklerimiz hatta eskiden ölesiye hissettiklerimiz azalır günden güne.En sonunda yok olana kadar sanki bir zamanlar hiç olmamış gibi azalır ve yok olur. Zaman her şey gibi seni de alır.
Canlı olmayan bir vücut nasıl çürüyorsa canlı olmayan bir ilişki de öyle çürür ve hiç yaşanmamış gibi yok olur.
Seni çok sevdim. Boşandığım kadını bile senin kadar sevmemiştim, seni tanıdığımda farkettim. Saf aşkın ne olduğunu hiçbir şey yapmadan öğrendim sende. Sen ise hayatta bazı darbeleri yedikten sonra kendini kapatmış, bu işlere genel geçer tavırlarla yaklaştın. Senden sonra da kimseyi sevebileceğimi düşünmüyorum. Sevmek te istemiyorum. içimde hep ince bir sızı olarak kalacaksın. Şimdi ben sen oldum, kimseye acıma duygum kalmadı. Ama bir gelsen dünyayı terkedebilirim senin için. Yolun açık olsun buzlar ülkesinin güneş prensesi.
Dokuz yıl oldu tam da bugün,
Dokuz…
Seni bilmiyorum, ben ise yalnız nefes alıyorum.
ikimiz yaşadık yıllarca,
Yıllar geçti, biz yokuz.
Otuz altı mevsim geçti,
Her geçen kış daha çetin,
Seni son gördüğüm baharın tadı yok.
Yazları tenimden akan ecel teri,
Hazin geçen hazanlarda, biz yokuz.
Yüz sekiz ay geçti bizsiz,
Bir kasım günüydü bana gelişin,
Aralık sonuydu seni ilk öpüşüm,
Ocak, şubat ayazlarıydı eşlik eden
Haylaz ama heyecanlı bekleyişimize.
Ve sonra altısıydı martın,
Martın altısıydı seni en masum görüşüm.
Sonra yıllar geçti aradan,
Nisan bayramıydı bana veda edişin.
Son kelimelerini mayısta dökmüştün bana
Haziran, temmuz ve ağustos,
En uzun yaz aylarıydı bana en uzun küsüşün.
Dokuz yıl oldu tam da bugün.
Dokuz…
Nice dokuz, on dokuz seneler geçecek.
Sen olacaksın, ben olacağım,
ve hatta başkaları.
Biliyorum, bu ayrılık sonsuz.
Bu ayrılık sonsuz…
bizim olmayacağımızı biliyorum.
beni gerçekten sevdiğini biliyorum.
çok değiştim. yediğim darbeler beni bambaşka sıradan biri yaptı.
insan belli bir yaştan sonra değişmez derdim ama bunun yanlış olduğunu bizzat kendimle gördüm.
benim seni sildiğim yok, ama olmayacağımızı biliyorum.
bazı şeyleri şartlardan sonra mı diyeyim yaşananlardan sonra mı, yapamayacağımı biliyorum.
verdiğim sözleri biz kalabilseydik tutardım, eminim.
ancak olmayacağımızın farkındaydım. olamadık da.
ne diyeceğimi bilmiyorum.
ölümlü dünya, ben kendime dikkat ederim. sen de kendine iyi bak.
şu anki beni ben bile sevmiyorum.
eski ben nerede bilmiyorum, döner mi umudum yok.