ben bu yazıyı sana yazdım

entry31070 galeri293
    739.
  1. ...ruhta vuku bulmuş her şeyi gerçekliğinden bir kaç kademe düşük sunmak sevdiceğe...
    efendisizliğinden, aidiyetsizliğinden korkmak ve bir adım geri çekilip öyle yaşamak içte ne varsa...
    öyle zor ki, merak etmek ama umursamaz davranmak, ruh meclisindeki her sesin tek bir ağızdan adını sayıklaması her an, fakat şimdiye kadar bir kere bile ' özledim' diye fısıldayamamak...

    aidiyet, özlemek, aşk adına konuşuyorduk ıslak kaldırımlara oturmuş, alkolü kanımıza yudum yudum karıştırarak. aynı fikirdeydik en başında. özgürdük, efendisizdik, köksüzdük ikimiz de. dünya ve ben diye ikiye ayrılmıştı hayatlarımız. ve öyle kalıcaktık. biz diye bir şeyin varlığından haberim olmayacağını düşünürken,eksik hikayelerime nefes verip canlanmasını beklerken;
    gecenin,gündüzün anlamlarını unutup başıboş dolaştığı, pişmanlığın ve onun ikiz kardeşi keşke'nin 'sen' i hissedemeyeceğim her an, her dakika yanımda olduğu bu hengameye nasıl düştüm ?

    ...
    8 ...
  2. 738.
  3. cem adrian ben bu şarkıyı sana yazdımdan türetilen iltifatçıktır.
    7 ...
  4. 737.
  5. kıskanıyorum seni.seninde beni kıskandığını biliyorum. sen benim en yakın arkadaşım...neden şüphe duyuyorum senden. neden sevgi sınaması yapıyorum arasıra sana. ikiyüzlülük değil mi bu ? uzaktasın şimdi en yakının ben olayım istiyorum bir cok seyi senden saklarken..ufff bu yazıyı asla görmiyeceksin ama bundan 5 yıl sonra telefondaki ses olmaktan öte gecemiyecem biliyorum.ne acı?..sanırım bunları yalnızlıktan yapıyorum.özledim seni kanka.burada kışlar hala sert ve soğuk..
    6 ...
  6. 736.
  7. kardeşime

    öyle çok iyi bir abi olmadım hiç, hoş çok iyi hiçbir şey olamadım da neyse. senin böyle bir yerden haberin bile yok, bu yazdıklarımdan da haberin olmayacak tıpkı seni çok sevdiğimden haberin olmadığı gibi. haberin yok çünkü öyle sevgi sözcükleri kullanmadım sana, aileme. oysa başkalarına ne çok kullandım.

    bu sabah kendimi nakavt olmuş hissediyordum, yenik, bitik. böyle durumlarda insan mevcudiyetini sorguluyor ister istemez, olsam ne olur olmasam ne olur. kendimi bu kadar değersiz hissettiğim anda aradın beni, hemen nasıl olduğumu sordun heyecanlı heyecanlı, rüyanda çok kötü senin ifadenle çok karışık durumlarda görmüş, üzülüp , ağlayarak uyanmışsın, ve hemen nasıl olduğumu sorup kendime dikkat etmemi söyledin.

    sen yine farkında değilsin ama bu sabah yere düşmüş abini bir telefonunla yerden kaldırıp kendine getirdin. hissetmeyen bilmez, hayatta en kötü şeydir bir insanın kendisini değersiz hissetmesi, ama işte bir telefon bile bu hayatta size değer veren birileri olduğunu anlatır ve kendinizi iyi hissedersiniz.

    kardeşim,daha doğrusu benim benden küçük ablam, seni çok seviyorum. iyi ki varsın.
    15 ...
  8. 735.
  9. anneannemi kaybedeli aylar olmuştu, ben yavaş yavaş kendimi toplayıp hayata dönme uğraşları veriyordum. ama kolay olmuyordu. hayatımın en mükemmel kadını gitmişti benden. işte bu kadar bencildim, sadece benden gittiğini düşünüyordum sadece ben hayatımın en mükemmel kadınını kaybettim zannediyordum. kimse benden fazla acı çekmiyor gibi geliyordu. en büyük kayıp benimkiydi.

    seni bir gece fenerbahçe-galatasaray maçını beraber izleyelim diye bize çağırmıştım. sen fenerli ben galatasaraylı.. hani siz 6 tane gol atmıştınız bize, ben üzülünce sen beni teselli etmeye çalışmıştın. işte ben o gece anladım nasıl bir bencil olduğumu. en büyük acı, en büyük yalnızlık benim ki değil senin kiydi. maç izlerken bile gözlerin dolu doluydu. aradan aylar geçmişti. sen her an ağlamaya hazırdın.

    nasılsın dede derdim sana hep, iyiyim derdin gözlerin dolu dolu. oysa ki nasıl iyi olabilirdin. o deyiş sadece lafın gelişiydi. anneannem sana hep ben senden önce ölmeliyim derdi, bir de havalar güzelken ölmek isterdi, karda kışta zorluk olmasın bize diye. istediği gibi de oldu. ama bilmediği birşey vardı. onun bizim hayatımızdan çıkması en büyük zorluktu. bak artık bizim diyorum, sadece benim demiyorum.

    dede ben bu gece bu yazıyı sana yazdım. hayatımın en mükemmel kadınını o kadar çok sevebildiğin için yazdım. sizin tek bir kavganıza dahi şahit olamadığım için yazdım. aranızdaki saygıyı başka hiçbir ilişkide göremediğim için yazdım. onun yanında dim dik durup, onun için herşeyi yaptığın için yazdım.

    çok dayanamam derdin anneannenin arkasından. ölmek için yaşıyor gibiydin. onun ardından 22 ay dayanabildi sapasağlam kalbin. sen de gittin...

    ama bana öyle bir ilişki -evlilik-, öyle bir sevgi sergilediniz ki ne zaman umutsuzluğa düşsem sizi düşünüyorum. olabilir diyorum. iki insan birbirini 50 yıl hiç vazgeçmeden sevebilir..
    25 ...
  10. 734.
  11. ben bu ve daha bunun gibi nice yazıyı sana yazdım.
    bir kara defter buldum ona yazıyorum ara sıra seni.
    neden yazdım da söylemedim ? yazmak daha mı kolaydı? hayır.
    sen ve sana bişeyler yazmanın herşeyi zor..
    aşık oldum sana.yok bu aşk değildir, geçer dedin..
    bitirirken aramızdaki şeyi, seninle dost da kalınır mı bilemem dedin.
    hiçbirşey yapamazdım artık.
    o yüzden ben bu yazıyı sana yazdım kıymetlim...
    11 ...
  12. 733.
  13. pes ettim. düzelmeni, anlamanı, kalıplara sokmadan ama uyum sağlayarak bir şeyleri sürdürmeyi beklemekten vazgeçtim. geçen zamanım, pişmanlığım, çektiğim acım, döktüğüm gözyaşım, her seferinde daha büyük olan hayal kırıklıklarım, uğruna kaybettiklerim, mutsuzluğum, geriye kalan umutsuzluğum değil her seferinde hata olduğunu bile bile bu bedelleri ödememdir en çok üzüldüğüm. kabul ediyorum, yenildim ve biliyorum ki zaman yeni bir yola yalnız koyulma zamanı. herşeyi geride bırakma zamanı.
    6 ...
  14. 732.
  15. iyi değilim bugün. boğazımda bir düğüm .gözlerim dalıyor ,öylesine.ağlamak istiyorum , öylesine.benden başka annen dahil kimsenin sende göremediği iyiyi tek başıma savunmaktan yorgun düştüm.kendime karşı savunmaktan da.neden ben sende onların gördüğü şeytanı göremiyorum ya da neden onlar benim gördüğüm meleği . hangimiz körüz , onlar mı , ben mi , sen mi ? yoruldum ,sömürge düzeni içinde devrim yapmaya çalışan bir tek kişi kadar yalnızım , sen bile arkamda değilsin .yoruldum pandam , dünya üzerinde içindeki güzeli gören tek insan yok olmadan umarım yardımıma koşarsın .
    5 ...
  16. 731.
  17. abi kafam çok dağınık. toparlayamıyorum bir türlü. mesala mı?
    mesela bu entrye uzun uzun şeyler yazmayı planlıyordum, cümlenin öznesini yazıyorum gerisi gelmiyor. belki de ne anlatmak istediğimi tam olarak bilmiyorum. belki hiç yazmamalıyım.

    evet bazen kaçmak en kolayı...
    6 ...
  18. 730.
  19. kadıköy de ki deniz fenerine yürünüp şarap içildiği, fenerbahçe stadının henüz eski halinde olduğu, bırak dvd player dönemlerini kasetleri pil bitmesin diye kalemle sardığımız dönemlerdi. tepedeki çimenlik ve moda nın deniz gören her köşesi bizimken üstelik bir eylül akşamı bile değilken gözümün gördüğü her göz senin gözünken yani ben daha çok gençken ellerinden tuttum ya senin artık başka bir eli tutamam dedim. Vapur sefalarında çay sigara eşliğinde geçerken diğer bir kıtaya dünya ancak bu kadar büyüktür dedim. mor elbisenle istiklal caddesi başında seni gördüğümde bütün rekler silindi kafamdan bildiğim tek renk mor dedim. gün geldi yürüyüp gittin hayatımdan tek bir cümle kuramadım. çokça zaman sonra kalktım ben bu yazıyı sana yazdım.
    15 ...
  20. 729.
  21. sana çok ihtiyacım var. seni çok özledim, sandığından daha fazla...
    5 ...
  22. 728.
  23. sen aniden geldin. yıkılmışlıklarımı anlatırken yıkıntıların arasından bana uzandın. sonra baktım ki bir varsın bir yoksun. uyuyorum sen varsın; türlü rüyalar, uyanıyorum yoksun her şey aynı. giyinip işe gidiyorum.
    sonra bakıyorum susup kalmış telefon. sözlerin zarlar ve pullarla beraber kapatıp kolumun altına sıkıştırdığın tavlanın içinde kalmış.
    susmasan da anlatsan bir el daha oynasak.
    15 ...
  24. 727.
  25. "seni seviyorum" nasıl bir cümle öbeğidir?

    ne kadar yanlış anlaşılabilir ve ne kadar içi boş durabilir?

    kimin ağzından çıkınca en mutlu insan yapar kişiyi de kimin ağzından çıkınca ufaltır gözbebeklerini?

    kime yönelen sözlerin darbesi alışılageldik hayatların dışına iter beni?

    sen, gündönümü saçlı kız. bana söylediğin onca şeyin arasından cımbızla çıkardığım kelimeleri sarfediyorum sana. "seni seviyorum". seçici davranışlarımın sebebi oldun bak.

    seni yanlış anlamış da olsam bana söyleme, sadece yavaşça git.

    şu an ölebilirim. kimse beni durdurmaya kalkışamaz. kocaman bir gülümseme olur yüzümde zira, anlamazlar nereye gittiğimi. ateş dahi çağırsa o iki kelime ferahlatır ruhumu.

    hayattan daha büyüksün gözümde. beni mahveden hayatın karşısındasın ve hayattan daha büyüksün. bana tattırdığı bütün kötü şeyleri silip atabilmen ile hayattan daha güçlüsün.
    9 ...
  26. 726.
  27. anlatamıyorken bazı şeyleri yazayım diye başlamıştım oysa. yapbozlara dönen satırlara baktıkça en iyisi ben bu yazıda sana susayım diyorum.

    susuyorum...
    9 ...
  28. 725.
  29. doğamızın kanunuymuş.. büyüdük bak; eskisi gibi hırpalayamıyoruz bile kendimizi.. mutlu muyuz? hiç sanmam. sadece yorulmuyoruz, sadece yıpranmıyoruz.

    oyuncaklarıma saygılı olduğunun farkındayım ama buz mavisi çökmüyor artık içime, yağmursa çoktan dindi buralarda. kar gelecek yakında.. bu sefer de beyaza mı benzetmeye çalışacaksın. olanla yetinmezsin ki,hep şekillendirmeye çalışırsın..korkma değişmiyorum, seni bile dinlemiyorum. fazla aydınsın, döngünde çekim alanım sıfırlanıyor artık..
    biliyorum sorular sormama da kızıyorsun ama meraklanma.. demlenmiş ruhun absürt soru sorma takıntısı, bir bana mı özel sanki.. hem yanıtlarım ayrıntılarda değil apaçıklarda.
    insan herkese aynı hasarı bırakmak için onca çabayı sarfeder mi.. bundan beslenmek bildiğin domateslik.. her yemeğe giden türden.. kendine benzetmeye çalışmaktan vazgeç.. sürüne "insan" eklemekten vazgeç.. değer ver biraz akıl değil.. ta ta.. küçük kurbağa öpen olsa da seni prense dönüşmeyeceksin. hiç olamadınki sana benzeyen bir şey, özüne benzeyen.. oysa özüne inanan biri varken.
    ağla ortalıkta..içmeden bunu becerebil..
    içmeden özle birini, ayıkken inan kendine ve cümlelerine..
    söz verdiğin şeyleri unutma, vermen gerekenleri istedikçe ver. bırak bu sana özel sandığın oyunları.
    işlemediğinde üzülme
    yüreğe işlemiyor artık harfler.
    12 ...
  30. 724.
  31. yine gözyaşı yine sensizlik yine bu salak sayfa.
    haketmemiştim. helallik istedin ya, helallik isteyebildin benden. yüzün vardı.
    doğru olan helal etmem, biliyorum. allah affederken her günahı, ben kim oluyorum ki kin tutuyorum.
    ama sen güvenebileceğim biriydin.
    bu yaptıklarını el yapsa takmazdım kafaya.
    güvendiğim, sen yaptın.

    ahirette alacağım var senden. senin de alacağın varsa hesaplaşacağız. üzgünüm, acizim.
    7 ...
  32. 723.
  33. güneşin denizle seviştiği ve günün bittiği şu akşam vakitlerinde, gözlerimdeki ışığı solduran içimdeki çocuk sesin uğruna içten içe ağlamaklıyım bu aralar... ve yine sonunu benim bile bilemediğim cümleler kuruyorum evde bekleyip yolumu gözleyen ve solmamaya açmış çiçeklerden örülmüş umutlarım gibi.

    ...o, hayalim olan hikayemdeki kahraman olmaktan da vazgeçtim ben, sadece ve sadece insan olma derdine düştüm tenimdeki solgun izin gibi. öyle bir düşmüşüm ki bu derdime yalnızlıktan kendimi bile özler oldum... kahraman olmak zormuş. insan olmaksa daha da zormuş oysa. gülü sevme evresini de aştım artık ben, dikenini sevmeye çalışıyorum sadece. ve anladım ki bulduğunu kaybetmeden kaybettiklerinin değerini bulmanın vede yoldan ibaret olmayan yolu, yüreine giren paslı bir hançerin acısından daha yakın ve daha da diri hissediliyormuş sesimde.

    ölüm kadar gerçek olan toprağın üstünde duruyorken bedenim, ruhumun dudaklarından yokuş aşağı dökülüyor yine içim. ve diyorum ki şuracıktan bağrısam şu çıldırmış poyraz sesimi getirirmi sana bilmem ama ben yinede diyorum işte seni seviyorum ben diye. ve diliyorum senden zamanın büktüğü hüsranlı ve talaşsız boşluğuna alışmadan içinde varsa sıcak bir gül yaprağı, tozlanmaya mahkum etme sevmeyi.

    ben, herkezin birbirine yalancı dediği bir ortamda senin beni sevmeni diledim sadece.
    19 ...
  34. 722.
  35. Özgün... Bu gece söylemek istediğim çok şey var sanırım .Buraya yazmaktan başka bir çarem yok, sana söyleyemediklerimi,içimde kalanları.Bunların benim için değişik olduğunu bildiğini görebiliyorum.Daha önce olmayan şeyler, öyle farklı ki. Sen bana her baktığında içimdeki o tarifsiz duyguyu hayal bile edemezsin .Şuan senin ne düşündüğünü , ne hissettiğini anlamak öyle zor ki. Tuhaf adam.. Bir anda nasıl her şeyi değiştirdiğinin bir açıklaması olmalı.Bu kadar çabuk ve ani..Nasıl olabilir ? Bu gün söylemiştim sana.Ne önemi var ki.Artık sen varsın.Bir kaç haftadır seni hissedebiliyorum.Her sabah uyandığımda,gece uyumaya çalışırken,aynaya baktığımda,müzik dinliyorken..Kendimi sık sık hayaller kurarken yakalıyorum.içinde sen olan hayaller.ikimiz.. Ve senin o gözlerin. Saçların.. Sert ama içinde her zaman bir sıcaklık görebildiğim bakışların. Yaptığım her şeyde, gittiğim her yerde sen varsın. inan bunu daha önce yaşamadım. Biriyle göz göze geldiğimde hiç bu kadar huzur bulmadım ki. Daha ağzımdan hiç çıkmayan, kimselere söylemek istemediğim, bunca zaman sadece sana sakladığım iki kelimem var Özgün! Kendime bile söylemekten kaçtığım...

    14 Aralık 2008
    izmir
    4 ...
  36. 721.
  37. biliyorum ben söylemezsem kimse bilmiyor
    ve ben de kimseyle konuşmuyorum huyum kurusun.
    üstelik bazı şeyler söylenmiyor da... gömülüyor insanın içine...
    belki bilmen gereken tek şey düşüyorum ve paraşütüm açılmıyor.
    niye düştüğümü, kimin ittiğini sorma...
    çakılmamak için, biraz daha yumuşak bir düşüş yapmak için uğraşıyorum sadece.
    yine de elim, yüzüm, içim kanayacak hayat böyle...
    konuşmak istemiyorum kimseyle; dilsizim ben ve malesef beraber susamayacak kadar uzağız...
    8 ...
  38. 720.
  39. yine sakladın kendini, yine saklayacaksın. daha önce yaptıklarını şimdi yapmayacaksın ama sonra da yapmayacaksın.hiç aynı mesime denk gelmeyeceğiz seninle, aynı bankta sarmaş dolaş otursak bile, oturduğumuz banktan aynı yöne baksak bile, senin baktığın yere yağmur yağacak benimkine kar. kar tanesi olsan ben baharda yağmanı bekleyeceğim, haydi bir mucize oldu yağdın diyelim avuçlarımda yaz sıcaklığı; eriyip gideceksin. sonbahara kaçsam telaşlı düşlerle, sen diye toplamaya kalksam dökülen yaprakları parmak ucum değdiği anda kırılacaksın kışta bekleyen buz tutmuşluğunla. yaz oldu diye içinde yüzmeye kalksam üzerimde rüzgarlı bir entariyle sen donacaksın. illa ki kaybolacaksın sana dokunduğum günün ertesi tam da gerçek olduğuna inanmaya niyet etsem o an hayal olduğunu binlerce kez yüzüme vuracaksın. hep 1 gün sürecek bir olma zamanlıklarımız. ne zaman kovalamaya kalksam seni duracaksın olduğun yerde ben kaçan gölgene abanacağım. hep bir sonraki günü bir önceki gün geldiğin hayaliyle geçireceğim, seninle yarınım olmayacak hiç.farklı mevsimlerden gelmişiz çaresi yok. dünyayı bizim yüzümüzden kutuplara ayırmışlar. konuşsam suskunluğuna denk, ağlasam gülüşüne ahenk, öpsem seni kayboluşuna renk gelir saatler. ben yalnızlık oldukça kalabalıklaşacaksın sen.ben solacaksam sen çiçekleneceksin illa ki. benim karanlığım senin aydınlığın. benim sevincim senin hüznün.sen kuzey ben güney, dünyanın eliptik durşu bile karşı bu birleşime.

    gözyaşlarım olmadan yeşeremeyecek kadar yalnız mısın? öyle zor geçiyor ki zaman! sen gibi beklediğim günler. geliyor ve beni görmeden geçip gidiyorlar. sandım ki ben gideli iki asırdan fazla olmuş, sandım ki iki yüzünden fazlasını unutmuşum. ayları bile dolduramamışım daha. sen ayın hangi yüzünü görüyorsun durduğun yerden? nasıl bir çember çizdik ki başladığımız noktaya bir türlü dönemiyoruz! nasıl bir düğüm attık ki çözülmesi kerbela, çözülmesi cenneti olmayan bir öteki dünya? canımın acısından kıpırdayamaz oldum yerimden, heykelimi ne zaman canımın meydanına diktin?

    fotoğrafa tapan bir senperest!canım burnumda, canım ağzımda özgür kalmaya can atan bir kuş, canım içme hapsolmuş, canımda rutubet kapmış ben gitmem duruş.seni düşünmek güzel şeydi, ümitli şeydi hani! şimdi ne güzel şey hatırlamak seni, ölüm ve zafer haberleri içinden desem güzelleşir mi sensizliğin botokslu dudakları...

    bir de en kötü yanı ne biliyor musun? şimdi büyümek isteyecek bu günler, hafta olacağım diye tutturacaklar. bu haftalar ay olacağım ben diye sıkacaklar boğazımı, aylar neyim eksik ben de yıl olacağım diye tekme tokat girişecekler umutlarıma. işte bu geçip gitme hazzıyla şişecek zaman, kabaran göğsü bana patlayacak fazla hava basılmış balon misali. iğnesi ben çuvaldızı sen.

    sen ve ben olmadan döner mi dünya ? kim bilir? şimdilik dönmez gibi geliyor.oysa farklı mevsimlerden geliyoruz, gelebilmemiz için dönmesi şart. bazen tanrı tarafından bana verilmiş bir ceza gibi görüyorum seni, tanrıya da bu yüzden inanıyorumdur belki ne dersin? ikimize de ait olan ne kaldı ki dünyadan başka...

    insan boynuna geçirilen ilmeği sever mi onu asacağını bile bile, darağcına giden bir insana "sana güzel bir haberim var, yaşayacaksın2 denir mi? hala kandırmaktasın beni mutlu sonlardan bahsederek. sen ve ben sonlardan bahsedebiliriz yalnızca. ne mutlu ne de mutsuz. sadece son. kimsenin izlemediği bir film yapmışız, birlikte oturup izleyelim demişiz ve film başlamış. perdede filmin adı yazıyor sanmışız. oysa sıradan olmamak adına yapmışız bu filmi. filmin girişi gelişmesi ve sonucu sadace ekranda görünen bir yazıdan ibaret. son başlamadı bitti tadında, sevda hangi kuşun kanadında?
    12 ...
  40. 719.
  41. Sevdiğimiz kişi boş bir limanda hiç gelmeyecek bir yolcu gibi gelir gözümüze ve ona bu soruyu sorarız;
    Beni daha ne kadar bekleyeceksin sevgilim? Elimden tutman, dudaklarımı öpmen ya da kulağıma şarkılar fısıldaman için birbirimizi daha ne kadar beklememiz lazım?
    Yoruluruz artık beklemekten, aslında en güzel bekleyiştir bu ama konu aşk olunca sabrımız ve hormonlarımız da bir yere kadar bekleyebilir.
    Ah onsuz ve onun hayalleriyle geçen yalnız gecelerimiz...
    O geceleri hepimiz iyi biliriz çünkü hepimiz bir garip hayatlarımızın bir garip dönemlerinde birisini hep beklemişizdir.
    Geceleri dualarımızdan sonra rüyalarımıza beklediğimiz birisi yok mudur?
    Vardır elbet, olmaz mı hiç rüyalarda randevular, düşlerde sevişmeler...
    insanoğlu hayatını düşlerindeki gibi yaşadığında mutluluğu yakalayabilirmiş ya, o zaman neden sadece rüyalarımıza saklarız hayallerimizi?
    Neden yanına sokulup da dudaklarından öpemeyiz de bekleriz sevdiğimizi?
    Ya o bilmezse bir yerlerde onu deli gibi bekleyen ve seven bir aşığının olduğunu?
    Gurur ne kadar gereksiz, cesaret de ne denli önemli bir şeydir.
    Gurur sevenleri küstüren, cesaret aşıkları kavuşturan sevgi de her şeyi başlatan kavramlar.
    Peki biz randevularımızı rüyalarımıza, sevişmelerimizi düşlerimize ve sevgimizi bekleyişlerimize saklarsak neden yaşarızki?
    Bizler daha cenin halinde değilken yaşamış ve ölmüş, hala bedenleriyle değil de düşünce akımlarıyla yaşayan insanlara haksızlık etmiş olmaz mıyız en güzel aşkları yok yere beklerken ve bu bekleyiş esnasında ilişkimiz için çaba göstermezken?
    Sevgi ve mutluluk paylaşıldıkça anlam kazanan değerlerdendir, önceki aşklarınız hüsranla sonuçlanmış olsa da bu bahçede daha koklanacak çok çiçek var ve bu çiçekler yıllar sonra siz onlara değer vermez, sevginizle büyütmezseniz sizi beklemekten çürüyüp gidecekler.
    E yazık değil mi kırmızı güllere, mor menekşelere?
    Aşkın payına düşen şey hep beklemedek değildir.
    Bizler birer Nazım Hikmet değilizki hapishanede yıllarca Piraye'mize kavuşmayı bekleyelim.
    Hepimiz özgür aşıklarız ama gururumuza ve cesaretimize müebbet mahkumuz.
    Kaygılarımız ve zaaflarımız bizi aşka götüren yolda yaralıyor.
    Kanlarımız bu yolda çizgi halinde arkamızdan da aksa aşklar bekleyemez ve bahçedeki bu çiçekler bir gün kuruyacak ve o vakit yüzlerimiz kırışacak, saçlarımıza ilk aklarımız düşecek ve evet işte o gün ilk defa gerçek pişmanlık duygusu bürüyecek titrek bedenimizin her bir tarafını.
    Bizler birer Nazım Hikmet değilizki hapishanede yıllarca Piraye'mize kavuşmayı bekleyelim.
    Hepimiz özgür aşıklarız ama gururumuza ve cesaretimize müebbet mahkumuz.
    Ve hepimiz kendimizin savcısı ve kendimizin hakimleriyiz...
    5 ...
  42. 718.
  43. içimden geldi bu sabah senle ilgili bişiler yazmak. onun için yazıyorum. yoksa dötün kalkmasın yani sevgili sevgilim.*

    'tamam lan bitti her şey. bak bir yıl doldu terk edileli. kimseyi sevmedin sevemezsin artık. ruh gibisin kızım sen. ölmüşsün ağlayanın yok. bu saatten sonra kimse sevmez seni.' gibi çeşitli düşüncelerle kafayı yemek üzereydim bundan yaklaşık üj bej gün öncesine kadar. kimseye güvenemiyordum. kimseyi sevemiyordum. geçmişinde çakılıp kalmış aptal bi ruhtu benimkisi.

    ne yaptın, nasıl yaptın bilmiyorum. sorgulamıyorum da nasıl olduğunu zaten. ama öyle bi yerde girdin ki, öyle bi yerde buldun ki beni, can simidim oldun. öyle bi zamanda çıkardın ki ruhumu hapsolduğu boşluktan, hani ne bikaç gün önce gelsen, ne de bikaç gün sona gelsen olmayacaktı. tam zamanında. tam olması gereken zamanda oldu her şey. yüzümdeki gülümsemenin adı oldun, gözlerimdeki ışığın kaynağı, geceleri 'yanında olamıyorum lanet olsun!koyayım bu kadar mesafeye' diye ağlama sebebim, en yakın arkadaşım, ailem, ağabeyim, babam, oğlum, sevgilim, her şeyim oldun sen.

    mutluluğu bu kadar uzaklarda aramak gerekiyormuş demek ki. bana su gibi tertemiz geldiğin için, beni sevdiğin için, beni seçtiğin için, şu ana kadar yaptığın her şey için, bundan sonra yaşayacağımız bütün güzellikler için binlerce kere teşekkür sana.*
    evet hepsi bu kadar.

    yok lan bu daha ne ki? anlatamıyorum ki daha. hiçbir dil yetmez ki anlatmama içimdeki sevgiyi.
    6 ...
  44. 717.
  45. sadece sana layık olamadım ben, o kadar sevgi fazla bana. sen bunu anlayamadın...

    kendimi değil, hiçbir şeyi değil, sadece seni düşündüm. böylesi ikimiz için de daha iyi oldu. en azından şu an öyle görünüyor. belki birkaç gün sonra koşa koşa gelip özür dileyeceğim, pişman olacağım, bilemiyorum.

    ama sadece seni düşündüm. seni bu kadar fazla üzdüğümü bildiğim halde bunu söyleyebilirim. tezat gibi duruyor değil mi? hem sana iyilik yaptım, hem de seni üzüyorum. oluyormuş böyle bir şey demek ki.

    hak etmiyorum sevgini, git kalbini daha büyük yüreklilere ver. taşıyamadım ben. affet beni.
    8 ...
  46. 716.
  47. daha önceki umursamazlıklarına bahane bulabiliyordum. kontürü yoktur, uyumuştur belki.. baya mantıklı duruyorlardı. yakından bakınca.

    öğlen gibi ararım seni görüşürüz dedin. sonra gideceğim ben dedin.

    sabahın köründe kalktım hazırlandım. gideceksin ya.. fazla zaman yok ya.. aradıktan sonra bekletmek boşuna zaman kaybı olacak ya..

    saat 12 oldu. sonra 13. sonra 14... 15 , 16 diye devam ediyorken suratım çoktan asılmıştı zaten.

    birden ampul yandı! belki bir şey olmuştur haber verememiştir diye.
    sonra aveanın evde çekmeyebileceğini düşündüm. tamam hattı aldığım günden beri bir kere bile öyle bir olay olmamış olabilir. ama ya şimdi olmuşsa?! hani hep lazım olduğunda bozulur ya en gereksiz şeyler... baktım telefona. ekranda kocaman avea yazıyordu. zaten 2 dakika sonra da telefonum çaldı. sen değildin arayan. başkası tabi ki..
    sonra msn e geldin. heralde telefona bir şey oldu onun için geldi msne dedim. senden ses seda çıkmadı. bozuldum ama kendimi kandırmaya devam ettim. belki çevrımiçi olmama rağmen çevrımdışı görünüyorum! olamaz mı yani.. ama yine aradan 2 dakika geçmeden biri bir şey sordu. sen değildin soru soran. başkası tabi ki..

    sonra vazgeçtim kendimi kandırmaktan. durdurdum dünyayı. yerimden bile kalkmadım.hava karardı, oda karardı yavaş yavaş. ortam bana, içime, uyum sağladı.

    sonra dün gece yazdıklarını düşündüm.
    sonra dün gece yazdıklarımı düşündüm.
    sonra mesajlarını sildim.
    sonra msn adresini.

    arka fonda redd çalıyordu.
    "sen seversen adam gider..." diyordu. doğru demiş.

    hayatımın yedi senesini sikip attın. sağolasın.
    52 ...
  48. 715.
  49. gözlerimiz uçurtmanin kuyruğuna takılınca
    göz göze gelip gülümseriz o an
    sen ve ben anlariz ki;
    özgürüz!

    mumdan kanatlı bir adamın
    güneşe ulaşması kadar anlamlı bu dünya, biliriz...
    sen ve ben şaşarız insanlara,
    anladım sananlara.

    yapraklar döküldükçe
    ve rüzgar süpürdükçe o yerleri
    anlayamazsınız...

    sen ve ben biliriz ki;
    doğmak ölmeye başlamaktır!
    ve böyle oldukça
    söylenecek onca az şey var ki...

    sen ve ben hep deriz ki;
    tutku en büyük yanılgıdır!
    ve böyle oldukça
    söylenecek onca az şey var ki...

    yüksek sadakat söylemiş zamanında, adına da ikarus demiş.

    ve

    ben bu şarkıyı her dinleyişimde aklıma gelen, prensipte anlaştığım bir avuç insana yazdım bu entry'yi.

    ha bi de; (bkz: özlemek)
    9 ...
© 2025 uludağ sözlük