Zaman zaman çok özlüyorum seni, belki bir daha hiç karşı karşıya bile gelemiycem, yine de çok özlüyorum. Senin o sevgi dolu bakişlarini.. Son günlerde rüyalarım da görüyorum, gerçekte yoksun bir daha da olmuyacaksin. Yine de seviyorum seni canım benim....
parmak güreşi yaptığımız andan, şimdiye kadar her zaman aklımla ve kalbimle sevdim seni... ama sen her zamanki gibi hak etmeyenleri mutlu etmekle meşgulsün.
Kalp kırılır geçer, acılar zamanla hafifler, canın yanar lakin bir süre sonra hissizlik başlar elbette gün doğmadan neler doğar lakin mücadelen kırılınca bir daha eskisi olmaz; mücadele edip de karşılığını bulamazsan telafi mümkün değil; o sebeple fedakarlık hak edene yapılmalı...
bu hayattaki en güzel anlarımı da, en kötü anlarımı da senle yaşadım. ama emin ol o kadar çok kötü oldu ki iyi olanları ikimizde unuttuk. benim içim cehennem giren yanıyor. o yüzden kimse yanmasın istiyorum artık.
incitmekten korktuğum için sustuğum sözler var, daha fazla kırılmak istemediğinden uzak durduğum düşler...
Canları yanmasın diye, yazmadığım kelimeler, harf harf hepsi içimde mahşer...
Ne kadar taşırım bilmiyorum, belki yaşarım bir şafak vakti, sen bir gün gel...
“Hiçbir insan başka bir insanın önünde bütün deliliklerini, ruhunun bütün korkunç taraflarını bu kadar açıkça itiraf etmek cesaretini gösterememiştir. Ben eğer bu cesareti gösterebildiysem seni hudutsuz, uçsuz bucaksız sevdiğimden, seni kendimden ayırt edemediğimdendir. Ben o yazdıklarımı ancak sana yazabilirdim. Çünkü şu kainat denen nesnenin içinde en çok sevdiğim yürek, üstüne en çok titrediğim insan kalbi senin göğsündekidir.”