durup soluklanmalısın. ama soluklanacak vaktin de, enerjin de yok. devam edecek de...
daha sonra oku ve kendine gel diye yazıyorum yine. senin için kısa bir ara, hem oyalamayacak hem de az da olsa işe yarayacağını düşündüğüm.
daha önce nasıl aştıysan yine aşacaksın. hep aşacaksın. şımarık bir çocuk oluyorsun bazen, bu belki de suç değildir. bilemiyorum ki. ama senin dengen yok. aşırıya kaçabilirsin. bu yüzden sakinleşmelisin. yapabiliyorsun kendine haksızlık etme artık. ama kuru bir "yapabiliyorum" ile de yetinme. çalışmalısın, daha çok. her zamanki gibi...
kalıcı olan tek şey sensin. bunu unutma. insanları dinlediğin tüm zamanlarda canın sıkıldı. doğrusunu sen biliyorsun, ama bu onları dinlememen gerektiği anlamına gelmez. senin her fikre saygın vardır. ama yöntemleri tartıp uygulayacağına karar vermek senin işindir.
çok bunaldığında düşünme. bu bir kaçış evet, nereye kadar kaçacağım diyebilirsin. zamanı geldiğinde düşünürsün. bugüne kadar geldiysen bunaltan onca şeyden zamanla kurtulmuşsun demektir. sırada bir başkası vardır sadece. geçip gidecektir, sonra gülümseyerek hatırlayacaksındır.
umutsuzluğa kapıldığında hatırla: hangisini gülümseyerek hatırlamadın ki?
fazla saf davranmışsındır, kullanılmış hissetmişsindir. olsun, kullanan utansın, bu inceliği anlayamayan utansın.
"dost diye bağrıma bastığım insanlar, arkamı dönünce vuran utansın!"
daha çok çalışmalısın sadece. ortadaki tek eksiklik bu.
zor zamanlar geldiğinde,
hep kaybedersin gerçeği,
sana imkansız görünse de,
bütün çözümler ellerinde!
hadi gül kendine, ve başla şimdi.
ne kadar çok saf davranmışım. büyüdükçe, insanlara olan güvenimi azaltacağım yerde yaşadıklarımdan ders almamış, yine devam etmişim.
cesur olamamışım. başımı öne eğmişim. kimse bilmesin diye, kimse ayıplamasın, kimse sormasın diye köşe bucak kaçmışım.
gereksiz yere duygusal olmuşum. gereksiz yere üzmüşüm kendimi, yıpratmışım, ağlamışım. hayatın beni yönetmesine izin vermişim ama bir defa bile ben, hayatımı kontrol etmeye yönelmemişim.
susmuşum, sustukça daha çok ezilmişim. ezildikçe daha çok kaçmışım. kaçtıkça daha çok sessizleşmişim. sesimi çıkarmamışım. şimdi ise kendime bile kalmamışım nerdeyse.
yaşım büyüdükçe içimdeki çocuk daha çok dayak yemiş. en kötüsü de bi köşeye çekilip ağladıktan sonra yine kaldığı yerden aynı şeylere kanmaya devam etmiş. “Böyle gider mi?” dememiş hiç. Sen de karşına alıp o çocuğu konuşmamışsın bile. Şimdilerde aklın başına gelmeye başlamış. “yolumuz uzun. pes etmeye gerek yok.” diyebilmişsin kendine, buna da şükür.
Hayatın her alanında dürüst, samimi, güvenilir ve ince düşünceli birisi olmaya çabaladım. Hala bunu sürdürüyorum. Peki. Sen bunlara çabalarken kim farketti. Bir gün kimse demedi ki ya ince düşüncelisin veya çok güvenilir bir adamsın. Tabii ki bunları karşıdan tepki alabilmek için yapmadım. Ama bu kadar samimiyetsiz bu kadar güvenilirlik vermeyen topluluğun içinde bunlara gayret ederken birileri bunları söyleyebilirdi.
Bunları aslında kendim biliyorum bana yeter. Başkaları bilse bilmese. ne olduğun apaçık ortada.ama yine de kendimi üzüp değersizleştirmiyorum aksine hatta.
Çünkü şunu biliyorum ;
Scottie pippenın dediği gibi "my day will come".
Bir gün benim zamanım gelecek ve hakettiğim her şey bir bir gerçekleşecek.
Patience.
insanlara güvenimi ilk kaybettiğimde lisedeydim olsun dedim toparlarım herkes aynı değildir. Tekrar ayaklanmaya çalıştım. Sonra birini sevdim aldatıldım. Üniversiteye geldim ilk sene her şeyimi bilen biri tarafından sırf ufak bir tartışma yüzünden laflarım başkalarına taşındı. Güvenim yine tepetaklak oldu. Tekrar güveneyim dedim birisine sırtımı döndüm yapmaz dedim vücudumda 7 delik açtı. Son olarak bir kadına güvendim hem de yaralı bi kadın kimsesi olmayan eski nişanlısından şiddet görmüş ve ayrılmış bir kadın. Kadına yara bandı oldum derdine derman oldum psikologlara ilaçlara yenilmesini engelledim. Benden sonra ilaçları bıraktı normalleşmeye başladı. Ben de kendi kendime dedim ki bu kızla evlenirim ben. Biliyorum eski nişanlısı var bir köşede hala onun için ama ben o kötü anıları onun için temizlerim yalnızlığını gideririm tamamen sevgimle kendime bağlarım. Sonra ne mi oldu ? Arkadaş ortamından başka bi herife iş atmaya başladı. Benim yanımda adama bakıp gülüşmeler,adam için doğum günü organizasyonları,sosyal medyada sayısız erkekler takipleşmeler mesajlaşmalar,her ayrıldığımızda sosyal medyaya 10 larca resim atmalar..Ben ailemi,işimi gücümü herkesi karşıma aldım onu iyileştirmek için ona el kol ayak olabilmek için. Ama olmadı. Yine her zamanki gibi en büyük ders bana oldu. Yine birine inandım merhamet ettim ve suistimal edildi. Aslında bu dünyada kimse masum değil birine üzülürsen üzülecek duruma düşüyorsun en sonunda. Kendime demek istiyorum ki bundan sonra bu yazılar aklının bi köşesinde kalsın. iyilik görmediğin,çaba görmediğin kimse için kendini yıpratma,hırpalama. Bu dünyada senden bir tane daha yok...
27.06.2020 Sınava girmeden önce seni sevmediğini söyledi. Tek dileğin onun sınavının iyi geçmesi. Sen kendi yoluna bak. O çok daha zor durumda, bırak o hayatını yaşasın. Vazgeçmeyi bil, insan sevdiğine bu kadar acı çektirmez.
Seni kimse dinlemiyor the compass. Herkese yüreğini o kadar masumiyetle açıyorsun ki. Ama gerçekten haketmiyorlar. Bu dünya senin için de kırıcı. Ne kadar ince düşünürsen bir o kadar kırılırsın. Öğren artık. Masumiyetin sana kalsın sadece. içinde yaşa. Bir de o kadar anlatma artık kimseye bir şeyini. iyi ya da kötü direk ya da dolaylı sana geri dönüyor bu anlattıkların. Bir bir önüne geliyor. Keşke bu kadar duygusal olmasaydın.
bu başlığı kendime motivasyon malzemesi olarak kullanıyorum. kimse kusura bakmasın valla, karma için falan burada değilim.
insan arada inancını kaybediyor, yakınlarından bazen "onlara göre" yaralayıcı olmayan sözler duyunca mesela.
boomer nesil gerçekten zehirleyici. bunun farkındayım yine de yaralanmaktan geri kalamıyor insan.
üstelik "boomer nesil" dediğimiz şey sadece 50,60+ yaşındaki insanlar değil. 20-30 yaşında hatta 17-18 yaşlarındaki gençlerde bile rastladığımız bir düşünce yapısı bence bu.
kendi yapamadığı her şeyi "basit" olduğu için yapmadığını savunan, kendinden biraz farklı her şeyi lince tutan, insanların kendi paralarıyla aldığı sattığına dahi karışıp alaya alan bağnazca bir düşünce yapısı. duyduğumda midem bulanıyor artık. gencecik insansın yazık sana diyorum. ama insanın çevresi bu düşünce yapılarıyla dolu olduğunda bu bağnaz düşünceler insanın iç sesi oluyor.
en basitinden beğenilen ufak bir ürünü alacakken bile o bağnaz sömürücü devlet memuru kafasında düşünceler insanın kafasında oluşuveriyor. "buna değecek mi?" gibi... ya istiyorsun işte al değmesi neye göre ölçüt olabilir! "aa olur mu öyle şey, onun yerine şunu şunu alsaydın!" devlet memuru tarzı taştan su çıkarıp içecek bir düşünce esir alıyor seni.
dinlemedim o düşünceleri istediğimi yaptım, alaya alındım alınacağım da biliyorum. ama insanın bu alaylara maruz kalmamak için istediklerini yapmaktan kaçmamayı öğrenmesi lazım. yoksa daha çoook bekler.
öğreneceğim. boomer nesli olan herkesle bağımı en aza düşüreceğim. maruz kalmak zorunda olduğumda duymamayı da öğreneceğim. istediklerimle dolu bir hayat olsun. uzunca bir süre uğramam yine kesin sözlük, sizlere de istediğiniz gibi hayatlar olsun.
günlerdir gelip buraya yazacağım. kaçıyorum denebilir açıkçası. bugün kaçamadım.
çünkü dont you worry child? see heaven's got a plan for you. https://www.youtube.com/watch?v=1y6smkh6c-0
bu karantina günleri insanı gerçekten zorluyor. sorumluluklar biraz eziyor insanı. hayatımda hiç görünürde bu kadar az sorumluluğa sahip olduğum; ama beni mide kramplarından uyutmayan, uyandırmayan, yemek yedirmeyen yoğunlukta sorumluluklarla karşı karşıya kalmamıştım. ara ara baş ediyorum ama hakkımı yemeyelim.
şimdi tam olarak "bu an"ı kendime "zor an"larımda hatırlatmak için yazıya döküyorum.
geçmişteki zor zamanları düşünüyorum. şimdi bazılarını hatırlamak bile istemesem de en azından artık acıtamadıklarını görüyorum.
bu hissiyatlarını hatırlamalısın. her şey böyle olacak, daha sonra canın sıkkınken gelip okuduğunda o hissettiğin şey de. hayatın bir bitişi yokmuş gibi üzülmeyi bırak. üzülecek zaman yok. üzülmeyi ertelemeyi bilmelisin. ertele erteleyebildiğin kadar nasılsa bir gün hayat bitecek. tek gerçek senden sonraya bıraktığın sanat olacaktır. daha fazla müzik dinle, daha fazla kayıt al. her şeyin geçeceğini bil acıların da, senin de.
muhtemelen hayatının en kötü döneminden geçiyorsun ama iyi yanından bak. daha kötüsü bi daha asla olmayacak. 1 sene sonra geriye dönüp baktığında hüzünlü ama komik bi nostalji olarak kalacak bugünler. dirayet seviyen de bikaç barem artmış olarak devam edeceksin hayatına. zaten herşey her zaman iyi olsa, iyi olduğunu anlaman güçleşirdi.