ben bu yazıyı dedeme yazdım

    1.
  1. Yaşarken sen, seni anlatmaya kelimeler yetmezken; çekip gittiğindeyse soranlara tek kelime edesim dahi yok. Gidişini hala kabullenemedim. Belki zamanın alıştırmakta zorlanacağı şeylerden biri gidişin. Belki yüzüne hiç söyleyemedim ama eğer duyuyorsan beni bir yerlerden ya da okuyabiliyorsan içimi, bilmeni isterim: Sen hep benim örnek aldığım adamdın!

    Yaşarken servetin gibi ölürken mirasın da dürüstlük oldu. Arkandan herkes ne kadar iyi bir "Adam" olduğunu söyledi durdu. Peki ya hangisi seni benim kadar yaşatmıştı içinde? Hangisi başkalarına daralttığı içinden biraz daha yer açabilmek için uğraşmıştı sana?

    Ben küçük bir çocukken iple çekerdim hafta sonlarını. Dedem beni gezmeye götürecek diye beklerdim sabırsız bir sabırla. Samatya'ya giderdik hep. Samatya sen'din benim için. O koca Samatya bana aldığın mısırdan ibaretti sanki. Sonrasında yedirdiğin kağıt helvalardı o sahil ve o çocuk sesleriyle kalabalıklaşmış mutlu günlerim. 50'li yaşlardaki insanların çok yaşlı sayıldığı dönemlerdi. Hep bir gün benden çok uzaklara gitmenden korkardım. Sahil boyunca yorsam da seni, dinlene dinlene yürümeye devam ederdin torunun üzülmesin diye.

    Hiç şikayet etmedin. Birçok kere korkuttun bizi. 10 sene diyaliz, 2 kalp krizi, 2 kere kesilen ayak parmağın ve çektiğin türlü işkenceler. Bir kere bile ah demedin bir eyvah dedirtmemek için. Hayatında bir kere bile herhangi birine kızdığın, kalbini kırdığın görülmemiş. Kimseden duyamadım buna dair bir şey. Ne gariptir ki senin canını yakanlar, hakkını yiyenler anlattı en çok nasıl dürüst bir adam olduğunu ve kimsenin kalbini dahi kırmadığını.

    Gidişine alışamadım. Küçükken seninle yatmayı severdim en çok. Uykunu dar edip sabaha kadar masallar anlattırırdım sana. 20 sene evvel uydurduğun türlü saçma masallar hala aynı saçmalıklarıyla aklımda. Ama şimdi saçma görünen o masallarınla sevdim seni. Bana ayırdığın vaktinle, çocukla çocuk, büyükle büyük olmanla sevdim. Gidişine yakın yine masallar anlatmanı istedim senden. Oysa takatin yoktu o eski günlerdeki gibi masal anlatmaya. Anlatamadığın için içine dert olduysam affet dedem. Seni asla üzmek istemem biliyorsun.

    Gidişinden önce hastane işlerinle ilgilenmek için 1 aya yakın sizde kalışım belki de çocukluktan kalma günlerin anısına tanrının bir lutfu idi. Seninle sohbetlerimizi doyası ettik. Yanında yattım, uzandım. Bana öğütler verdin. Hepsini aklıma yazdım. Sana doyabilmek imkansız olsa da, eğer gideceğini bilseydim tanrıdan isteyeceğim şey belki de bundan fazlası olamazdı. Dedemle dolu 1 ay. Seninle ilgilenmem çok hoşuna gitmiş. Herkese de anlatmışsın benden başka. Söylediler. içime dolarak dinledim. Uğurcan altımı bile temizledi demişsin. Keşke yaşasaydın da en kolay işim o olsaydı be dedem. Biliyor musun, beni de mutlu eden şey benden utanmaman olmuştu. Yüzünde torununun seni sevdiğini anladığın ifaden zaten bana en büyük hediyendi. Diğer büyük hediyen de bakımın için özellikle beni istemen. Ne anneannem, ne kızların. ille de Uğurcan. Uğur denen adımı bir sen Uğurcan olarak dillendirdin. "can" demenin sebebini anlatmışsın herkese. Ben zaten beni neden Uğurcan olarak çağırdığını biliyordum dedem. Sen de sana neden "dede" değil de "dedem" dediğimi anladın mı hiç?

    Hastanede naaşını ilk ben gördüm. Sanki uyuyordun. Teneşirde yıkarken seni, sanki "burnuma su kaçırdın torunum" diyerek uyanacakmışsın gibi geldi hep. Sanki tüm olanlar bir kabustan ibaretti. Evin önünde helal ederken sana hakkımızı, o kör olası tabutun içinde sıkılıyormuşsun gibi geldi. Peki ya sen de helal ettin mi hakkını dedem? Sen de helal ettin mi? Musalla taşında gözüm tabutta, bir şekilde içinden çıkmanı bekledim hep. Sanki içinden çıksan hiç şaşırmayacağım bir şeymiş ve oyun yapıyormuşuz gibi boynuna sarılışımı hayal ettim. Ama kalkmadın. En kötüsü ise seni mezara gömmekti. Sanırım öldüğünü ilk o zaman anladım. Doktorun ölüm açıklaması, morgda seni öpüşüm, gasilhanede seni yıkayışımız, kılınan cenaze namazın sanki bir oyundu. Ölümünü ilk o an anladım. iyi günlerinde güle güle söylediğin vasiyetindeki gibi gömdük seni. Özgür eniştem verdi seni Alper ile bana. Alper iri yarı olduğundan ağır olur diye baş tarafını ona tutturmak istemiştin. Burada bile bana kıyamamışsın. Yüzünü son bir kez gördükten sonra uyuyor gibi, sanki birazdan uyanacak gibi duran bedenini indirdik toprağa. Sonra yine ilk küreği ben attım. Üstüne toprak atarken bir daha masal okuyamayacağını, bir daha göğsüne yatamayacağımı, bir daha seni göremeyeceğimi düşündüm hep. Sonra gözyaşlarımdan hiçbir şey göremez oldum.

    Gidişinin ertesi günü mezarına ilk gelen de bendim. Toprağını temizledim. Etrafını taşlarla ördüm. içimi döktüm sana. Beni duydun mu?

    Hiç yapmadığın şekilde son zamanlarda benim evliliğimi görmek gibi bir şey dert olmuştu sana. Bu haline hiç alışamamıştım. Ama bir gün öyle biri olursa ve böyle bir şeye karar verirsem, ilk mezarına getireceğim dedem sana Uğurcan sözü!

    Canım dedem. Rahat uyu olmaz mı? Kızların, torunların ve anneannem önce Allah'a sonra bana emanet. Daha birkaç aylıkken dedelerini tanıyamadan kaybeden 2 torunun, yani senin söyleminle Karanfil ve Kar Çiçeği de bana emanet. Senin gibi birini tanıyamadıkları için çok şanssızlar. Umarım seninle kaybettikleri seni bende bulurlar. Bunun için uğraşacağım dedem. Sık sık ziyaretine de geleceğim. Rahat uyu dedem. Rahat uyu.

    Uğur Yaman
    28.09.2010
    01:23

    - 15 eylül 2010'da vefat eden Veli Ünlü'nün anısına-
    44 ...
  2. 171.
  3. incecik bi adamdı dedem. Eski çapkınlardan. Muhitte geçti mi fısır fısır olurmuş mahallenin kadınları.
    Umursamaz, züppe bir tip.

    ispanyol paça pantolonunu, 4-5 düğmesi açık ince gömleklerini ve Kocaman madalyon şeklinde kolyelerini siyah beyaz fotoğraflarda görürdüm.

    Sonra yaşadığı hızda öldü birdenbire heybeliada'daki hastanede.

    Bir bayram babanemde eski bir sandık açıldı. 18, 19 yaşımda filanım.

    - Dedenin eşyaları, Hatıra almak istersen bir bak.
    Dedi babaanem.

    ince, lacivert, ipek bir gömlek aldım o incecik adamın bedeninin benimle aynı olmasına şaşırarak.

    Hala dolabımda o gömlek, arada giyerim, anarım dedemi. Sanki her giydiğimde gittiğim her yere o da benimle gelir.
    Bir gün gömleğimi gidip doğancılar'da bizi götürdüğü parka gideceğim. Hem o da benimle gelir.
    13 ...
  4. 111.
  5. Ölme diye her gün dua ediyorum inanır mısın...

    Sonra Bazen bir şeyleri duymadığını görünce yaşlanıyorsun diye gözlerim doluyor filan.

    Ben çok egoist bir insanım ve böyle beklentisiz ve temızce sadece seni sevebildım galiba.
    10 ...
  6. 110.
  7. ulan dede 4 tane karın olduğunu bunca yıldan sonra öğrendim ne uçkuruna düşkün adamışsn iyiki seni görmemişim. diğer dedeme gelince iyiki senin torununun olmaktan gurur duyuyorum asker olduğun için sert görünsende perdelerinin arkasında kedi gibi yüreğin olduğu biliyorum.
    7 ...
  8. 173.
  9. dede affet.
    ama ne güldüm be.
    sene olmuş 2019 ama biz kurbanı birlikte kestik.

    sen henüz yapılacakları söylerken keçi sana vurup yere düşürünce.
    istemsiz bir güldük, affet.

    sonra durduk yere babaanneme kızman.
    neyse. ama hepimiz güldük, yalnız değilim bak. *
    7 ...
  10. 3.
  11. erkenden gitmeseydin hayat bana daha kolay olacaktı, eminim. ama bi yandan da iyiki gittin, hayat sana çok zor olacaktı; yaprakların dökülecekti, yaşarken -defalarca- ölecektin...
    8 ...
  12. 2.
  13. ben daha önce hiç bir yakınımı kaybetmemiştim. senden önce. sen gitmeden önce. bu tecrübeyi bana sen yaşatmamalıydın. öyle beklenmedik bir anda, öyle beklenmedik bir şekilde veda ettin ki bize; kimse ne olduğunu bile anlayamadı. tam 4 gün öncesine kadar sapasağlamdın. kalp krizi. kahretsin. seni de mi bulacaktı o lanet? senin de mi sebebin o olacaktı? pat diye geldi, seni aldı, ve gitti. ama gitmek için bu kadar acele etmene ne gerek vardı?

    hep acısız bir ölüm istiyormuşsun dedecim. allah dualarını kabul etmiş, bak. kimseye hiçbir şey çektirmeden gittin. ama erken oldu. çok erken oldu.

    ben daha çok küçüğüm. anlam veremiyorum. hepsi kötü bir şakaymış gibi geliyor. bir anlık unutuyorum seni, sonra aklıma yüzün geliyor, beynimden vurulmuşa dönüyorum. her şey en başa dönüyor, ne olduğunu hatırlamaya çalışıyorum. pazartesi gecesi saat 22.07'de ölüm haberin geldi, hastaneye gittim, sonra evine gittik sonrası... sonrası koca bir boşluk işte. ve seni her hatırladığımda o sessiz, karanlık, ürkütücü boşluğa tekrar tekrar düşecek miyim? sesini bir daha duyamayacak mıyım? anılarını dinleyemeyecek miyim? ellerini öpemeyecek miyim? insana en çok bunların farkında olmak koymuyor mu zaten? neden gittin neden! o kadar dua etmiştim ben allah'ım onun değil benim canımı al diye. ama allah kabul etmedi dualarımı, aldı seni bizden. ne yapalım ki artık. elimizde olan tek şey ağlamak, ağlamak, ağlamak.

    en çok yaseminle kavga ederdin ya, o ne kadar ağladı, üzüldü arkandan biliyor musun? kız saatlerce kendine gelemedi. hele dayılarım. onları hiç ama hiç öyle görmemiştim. annem, teyzemler, anneannem. hepimiz perişan olduk. ne yapacağımızı şaşırdık. sadece senin hep çok iyi bir insan olduğundan bahsediyor herkes. ve senin için yapabileceklerinin en iyisini yapmaya çalışıyorlar. hep dua ediyorlar ruhun için.

    hep derler ya, hepimiz göçüp gideceğiz buradan, diye. evet, çok doğru. ama bu acı da çok gerçek. sensizliğe nasıl alışacağız, bilmiyorum. tek bildiğim şey, seni canımdan çok seviyorum, ve çok özleyeceğim. bir gün buluşmak dileğiyle, mekanın cennet olsun, nurlar içinde yat.

    cnSun.
    7 ...
  14. 157.
  15. Hiç kimse adımı senin gibi yanlış telaffuz edeneyecek.

    Muhtemelen bundan sonra dünyadaki hiçbir erkek benim için böğürtlen ve çilek yetiştirmeyecek, ya da o çok sevdiğim yeşil elmalardan bir tane daha yemem için ısrar ettiğinde yemeyeceğim.

    Bahçeden içeri her girdiğimde gözlerim seni balkonda arıyor ama yoksun, içerideyken senin balkonda olduğunu düşünüyorum bir ama...

    Keşke bugün sen de olsaydın, kardeşime çıkışsaydın, ben sana yine kahve yapamasaydım.

    Ama yoksun.
    6 ...
  16. 99.
  17. sen gideli 14 gün oldu.

    bugün doğum günündü. şayet iki hafta önce o güzel bayram günü hepimize sarılıp kucaklaştığın günün akşamı ansızın kalp krizi geçirmemiş olsaydın, bugün 77 olacaktın.

    bana hemen söylemediler. babamı aradım, ağlıyordu, "durumu ağır," dedi, " dedenlerden çık eve git, eşyaları toparla istanbul'a döneceğiz."

    ben sandım ki istanbul'a sevkettiler. merdivenlerden iniyordum tam, alt komşuyu gördüm, "allah rahmet eylesin" dedi. önce tam kavrayamadım, konduramadım, sonra biri göğsüme bıçağı batırıp çıkarmış gibi inledim. gerisi biraz bulanık, çığlıklar, inlemeler...

    "babanlara, babaannenlere destek olman gerek, sen sakin ol" diyen bütün komşulara küfrettim içimden. orospu çocukları. bana kim destek olsun? 22 sene o adamla büyüdüm, dedemin kızıydım ben. onunla kahveye bile giderdim küçükken. her defasında 15 taşla bitmesine rağmen okeyin galibi o olurdu.

    sonra cenaze arabası önde biz arkada istanbul'a döndük. her molada şaldır şaldır işedim. at gibi işedim. insanın üzüntülü zamanlarında beli açılıyormuş meğer.

    o dört saat bana bitmedi, babama bitmedi, kardeşime bitmedi. gözlerimi kapayıp rüya olsun diye yalvardım. nihayete varamadım.

    sen benim için dededen çok öteydin. her gün okuldan alıp eve getirirdin beni. lisede servisi durdurur bana para verirdin. üniversitede ise dolmuşu durdurup para ve poğaça dolu poşeti uzatırdın sabahları. senin yüzünden poğaça suratlı oldum dede.

    her bayramda -kazık kadar olmama rağmen- milyoner ederdin beni. senin arkanda deden var, derdin. eh be adam, sırtımı sana öylesine dayamıştım.

    ilk torunundum, ilk göz ağrım derdin. ben sana sarılırdım. her sabah kapıya ekmek bırakırdın, öksürük sesini duyardım.

    aniden gittin.

    sıralı ölüm. belki yaşın da epey ilerlemişti. belki hayatın akışı, mukadderat. eyvallah.

    ama zor, çok zor.

    şimdi ay'a bakıyorum. gökyüzü berrak. sen oralarda bir yerdesin.

    bugün senin doğum günün. aslan burcu aslan dedem!

    kulağımda kulaklık, bundan sonra bana hep seni hatırlatacak şarkıyı dinliyorum.

    "ay... nazlı ay... gelin ay... git ona söyle...
    ah! gücüme gidiyor yalnızlığım böyle..."
    6 ...
  18. 4.
  19. dede..
    ne kadar özlemişim bu hitabı. küçüktüm ki.. bize gelişlerinizde çok rahatsız oluyordum ne salakça ne cahilce birşey bu. sen her sabah, ben okula giderken cebime para koyar tekrar yatardın sıcacık yatağına. bende öylesine bir teşekkür eder, öpücüğümden mahrum, bırakırdım seni öylece.. vefatında anladım geç kalmış, telafisi asla mümkün olmayacak olan bütün duyguları.. seni o an özledim.. yerde yatıyordun ya hani beyazlar içinde.. boyun korkunç derecede uzundu ya hani .. işte o an senin ayakta olman gerektiğini, böyle büyük ulu bir adamın hayatından vazgeçebilecek olmasına imkan verildiğini anlamış değildim. seni o yerde yatarken gördüğüm ilk an özledim dede.. masmavi gözlerinin son ışıltısıyla bakarken boşluğa, seninle göz göze gelebilmek için son kez, geçtim gözlerinin önüne ama olmadı gelemedim.. baktığın yer her nereyse yoktum ben orada.. senin üzerine kuramadığım cümleler hep içimde kaydoluyor ruhumun biryerlerine. gelicem yanına ve o muhtaçlıkla sana söyleyemediğim kelimelerimi bir bir dökücem önüne..
    dede.. seni seviyorum
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük