galiba ben seni özlüyorum.. hayatımda olmanı, birlikte bir şeyler yapmayı, saçma sapan şeylere tartışıp sonra ağlamayı, sana dokunmayı...
sevgililer gününün saçmalığından konuşup bu sefer bişeyler yapalım ama desek. sıcak şarabımız olsa, belki şömineli bir yer bile bulabiliriz. how i met your mother izlesek hastayken bir kupa ıhlamurla... olmaz mı?
ben bu mesajı sana yazdım.
sürekli mesaj yazma ihtiyacımız, sözlükte vücut bulmuştur. babaya, anaya, kendimize, sana yaz yaz bitmeyen mesajlarla boğuşmalardayız. toplumsal bir bunalım mı yaşıyoruz.
olum mert sikicem belanı, halısahaya geliyosun amına koyım altıüstü kime lan bu nazın? duyan da premier lig'den adam getirtiyoz sancak. defansta durcan işte gelen topa vurcan amk.
yok eski tadı buraların,
güzel diziler, şaraplar umrunda değil kimsenin.
ne kavgalar eskisi gibi, ne barışlar.
ne de özlemler.
demiş ya bir şair,
bu hasret öyle uzun sürdü ki;
adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonunda.
hasretler de öyle bildiğin gibi değil.
kar yağınca yine kimse sevinmiyor,
biz zaten... neyse...
küfür ediyorum, ayağım kayıyor, artık nefret ediyorum.
kar bana seni hatırlatıyor, canımı acıtıyor.
ne şubat şubat, ne ağustos ağustos...
herkes farklı yabancı.
ve farkettim ben artık televizyona bakıyorum.