ya akşamdan kalmasındır, ya da okul veya işten çok yorgun dönüyorsundur eve. oturmuşsundur otobüs'ün en sıcak ve kuytu köşesine. dayamışsındır başını otobüs'ün az temiz çok buğulu penceresine. kendinden geçmişsindir o an içinde. yorgunsun ya hani... otobüs geçtikçe kasislerden sende uyanıp aval aval etrafa bakınırsın 3 dakika ara ile. hani işte o son uykuya dalış yok mu, her şey onun başının altından çıkar işte. böyle acı acı gelir bırakırsın kendini onun rahatlatıcı ve uyusturucu ellerine. Son ve en vurucu kasis geldi mi otobüs'ün istikameti üzerine, uyanırsın o ara işte neredeyim ben diye. bakarsın otobüs ful dolu, bir tek senin yanın boş. anlam veremezsin bu işe. hafif hafif kaldırırsın başını pencereden biraz şüpheci biçimde. fakat hissedersin bir yanın hala orada işte pencerede! egzotik bir şelaleyi andırır bu durum, ağzının solundan cama doğru boşalan gerçekten bir şelale. insanların tiksinen gözlerine bir de senin utancın eklenir üzerine. iniverirsin otobüsten hemen, inmen gereken yerden tam 4 durak önce...
yaklaşık 30 saattir hiç uyumamanın ve 11 saatlik bir otobüs yolculuğunun ardından , yorgunluğun etkisiyle gerçekleşen olaydır.gece otobüste müzik dinleme sevdasıyla uyumazsın, sonra eve giden son otobüse bindiğinde o rahatlamanın da etkisiyle "gözlerimi dinlendireyim" dersin.sonuç olarak ağzından salyalar akmış bir şekilde uyanırsın, durağı geçtiğini farkedersin, küfür edersin.
dolmuştata olur bu olay. artık eskidimi bilemem ama camları çok titrer ve kafayı yaslayınca sanki birisi sallıyo ve gözler o an kapanı geliyor. o hissi her iş çıkışı yaşarım.