karların erimesisidir. en yüksek tepelerden taa en alçak vadilere kadar. akmasıdır zamanın karlar gibi eriyerek, gözlerinizin önüne çekilen perdedir. el ele tutuşmaktır kederle, gözyaşıyla, unutmaktır gelmişi geçmişi ve geleceği, elinizde avucunuzda size dair ne varsa...
o gelmeden, kavuşmadan, sona ermeden bu vuslat, karlar hep eriyecektir.
bekleyeni ziyadesiyle gerer. üstüne birde regl gerginliği, çekilen dişin hala ağrıyor olması gerçeği ve arabesk günler şarkısını sabah beri yüzüncü kez dinliyor olma mazoşitliği eklendiğinde ne abuk bir ruh haline büründürür insanı siz tahayyül edin.
sen arkanı döndüğünde gelecektir saklambaç misali ebeleyecektir seni bazen evrenin yasası ters işleyebiliyor bir şeyi çok isteyip bekleyip gözümüzde abarttığımızda kendimizi isteğimiz için yetersiz görüp içimizde bir yerlerde layık olmadığımızı kuruyoruz galiba ve isteğimiz büyür biz küçülürken umudumuz tükeniyor ya da geldiğinde bile göremiyoruz yıllarca platonik sevmiş sonra o kişiye kavuşup boşluğa düşmüş şapşal bir ergen gibi...
Sen gelinceye kadar
Pencerem kapalı duracak
Rüzgar gelmesin diye
Artık perdeleri açmayacağım
Gün ışığı girmesin diye
Sonra kahrolacağım
Bu karanlıkta, bu derin yalnızlıkta
Ve günlerce gecelerce haykıracağım
Nerdesin diye, nerdesin diye
Bir gün bu kapıdan sen gireceksin
Biliyorum
Ergeç bu bekleyişin bir sonu gelecek
Yıllarca sonra
Öldüğüm gün bile gelsen
Bütün bu bekleyişlerimi ve öldüğümü unutup
Çocuklar gibi sevineceğim
Kalkıp sarılacağım ellerine
Uzun uzun ağlayacağım