behçet aysan

entry55 galeri0
    55.
  1. sokak fenerine asmış kendini
    ay ışığının biri
    şehrin
    ortasında ölmemiş
    hala dipdiri. bir tek yıldız yokken
    gökyüzünün hurcunda turuncu bir ay
    yalnızca çıplak soyunmuş
    bütün örtülerini niye yaptın ay
    ay ışığı sızmıştı bir saat önce
    gözlerimle gördüm
    yanında
    şarap testisi
    ve bütün şarkıları bir türlü
    söyleyemediği asmış kendini.
    0 ...
  2. 54.
  3. 53.
  4. ''ay düşünce denize
    seni hatırlarım
    ince ince yağan yağmur,
    iskeleye yanaşan vapur
    haydarpaşa garı
    seni hatırlarım
    ay düşünce denize
    kalbim çarpar, telaşlı
    bir kuş olur, siyahlar içinde bir kadın
    ve yakasında ipiri kırmızı bir gül
    seni hatırlarım
    ay düşünce denize
    söylenmemiş sessiz
    bir şarkıydım, tozup
    giden bir ilk kar
    solgun begonya
    kalkmak üzere bir tren
    seni hatırlarım.''
    0 ...
  5. 52.
  6. Bir Eflatun Ölüm
    Behçet Aysan

    kırgınım, saçılmış
    bir nar gibiyim
    sessiz akan bir ırmağım
    geceden
    git dersen giderim
    kal dersen kalırım
    git dersen
    kuşlar da dönmez,
    güz kuşları
    yanıma kiraz hevenkleri alırım
    ve seninle yaşadığım
    o iyi günleri,
    kötü
    günleri bırakırım.
    aynı gökyüzü aynı keder
    değişen bir şey yok ki
    gidip
    yağmurlara durayım.
    söylenmemiş sahipsiz
    bir şarkıyım belki
    sararmış
    eski resimlerde kalırım
    belki esmer bir çocuğun dilinde.
    bütün derinlikler sığ
    sözcüklerin hepsi iğreti
    değişen bir şey yok hiç
    ölüm hariç.
    aynı gökyüzü aynı keder.
    1 ...
  7. 51.
  8. katliamlardan doğan şair ama insan... Bu akşam düştü içimin köşelerine dizeleri...

    onu vurdular, gözümle gördüm onu
    ak bir zambağa binmiş
    gidiyordu
    zambak dur, sana da bulaştı kan.
    bir damla gözyaşından
    doğurmuştu anası onu,
    bir avuç sevinçle
    büyüttü.
    bir avuç hüzünle
    nice zorluklar
    nice ayrılıklar
    ve saçlarına beyazlar
    düşürerek.
    0 ...
  9. 50.
  10. kırgınım, saçılmış
    bir nar gibiyim

    sessiz akan bir ırmağım
    geceden
    git dersen giderim
    kal dersen kalırım

    git
    dersen
    kuşlar da dönmez, güz kuşları
    yanıma kiraz hevenkleri alırım

    ve seninle yaşadığım
    o iyi günleri,
    kötü
    günleri bırakırım.

    aynı gökyüzü aynı keder
    değişen bir şey yok ki
    gidip
    yağmurlara durayım.

    söylenmemiş sahipsiz
    bir şarkıyım

    belki
    sararmış
    eski resimlerde kalırım

    belki esmer bir çocuğun dilinde.

    bütün derinlikler sığ
    sözcüklerin hepsi iğreti

    değişen bir şey yok hiç
    ölüm hariç.

    aynı gökyüzü aynı keder.

    Behçet AYSAN
    1 ...
  11. 49.
  12. ”bana söyleyin
    kim var
    aramızda
    biraz ölmeden
    bir türkü tutturmuş giden…”
    ~ Behçet Aysan
    1 ...
  13. 48.
  14. BiR EFLATUN ÖLÜM
    kırgınım, saçılmış
    bir nar gibiyim
    sessiz akan bir ırmağım
    geceden
    git dersen giderim
    kal dersen kalırım
    git
    dersen
    kuşlar da dönmez, güz kuşları
    yanıma kiraz hevenkleri alırım
    ve seninle yaşadığım
    o iyi günleri,
    kötü
    günleri bırakırım.
    aynı gökyüzü aynı keder
    değişen bir şey yok ki
    gidip
    yağmurlara durayım.
    söylenmemiş sahipsiz
    bir şarkıyım
    belki
    sararmış
    eski resimlerde kalırım
    belki esmer bir çocuğun dilinde.
    bütün derinlikler sığ.
    sözcüklerin hepsi iğreti
    değişen bir şey yok hiç
    ölüm hariç.
    aynı gökyüzü aynı keder.
    2 ...
  15. 47.
  16. gece bir hüzünlü elbisedir, karanlığından öte bir yanını soyunamazsın, diye bir cümleyle gece gece aklıma düşen şair. bir yalnız nar ağacı şiirindeki o devriklik, dahası o devrik, kuralsız umudu yakalamıştı beni. Katledildiği zaman küçüktüm, hiçbir şiirini okumamıştım. Ne metin altıok'u ne asım bezirci'yi hiçbirini okumamıştım. Sadece televizyonu izlerken veya radyoları başında ağlayan insanları anımsıyorum. ilk mürekkep de orada damladı. Tam yirmi yıldır yok aramızda behçet aysan ve yirmi yıldız yazmıyor. Umut etmek zorlaştı mı? Hayır, o çocuksu masumiyetle yine umut etmek lazım.
    11 ...
  17. 46.
  18. "yalnızlık senin o konuşkan kuşun
    bulutlar taşıdığın yakut sürahide
    begonyalar büyüten eski alışkanlık."
    1 ...
  19. 45.
  20. "sen yanıma gelince

    gelin
    gibi bir gelincik

    süslenir

    sulardan aynalarda

    yel değirmenleri
    öğütür ne varsa

    kederi

    ve belki

    bir milyon
    istiridye avcısı
    inciler
    çıkarır

    sütbeyaz
    bir sevdanın

    diplerinde."
    1 ...
  21. 44.
  22. "rüzgâr bu şiiri sana götürsün
    kâğıttan yaptığım
    o işlemeli
    kayıklar
    fırtınalara
    dayanan.
    koş rüzgâr koş.

    yazmadan edemedim"
    2 ...
  23. 43.
  24. tam da şiirlerini okuyup-itiraf etmekten utanıyorum ama ilk kez okuyorum- uzundur etkilenmediğim kadar beni etkileyen şair... biraz bilgi edineyim diye wikipedi de hayatını okurken önce doktor olduğunu, sonra 44 yaşında öldüğünü üzülerek öğrendiğim, ne kadar da genç ölmüş diye düşünürken, madımakta yanarak can veren 35 kişiden biri olduğunu öğrendiğim...ve kahrolduğum...ve gerçekten kahrolduğum şair...düşünce adamı... nefret dolu, sevgisiz, cahil insanların kurbanı olmuş güzel insan...nurlar içinde yat...
    0 ...
  25. 42.
  26. "sen bu şiiri okurken
    ben belki başka bir şehirde
    ölürüm."

    Behçet Aysan

    Oysa üstad “kendini” ne kadar da emin koymuş bu şiire.! Ve ne kadar acı yere... Unutmayız.!
    0 ...
  27. 41.
  28. sivas'ta yakılmadan önce "zambak dur,
    sana da bulaştı kan" diyen şairdir.
    0 ...
  29. 40.
  30. unutulmayan

    durmadan taşırdım yanımda üç şeyi
    iri çakıl tanelerini, çatlamış bir narı
    bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi
    ipekten
    çalınmış
    umutlarla taşırdım
    ah sevgilim derdim, ölüm
    ne kadar çoktu yaşadığımızda.

    bize hep beyaz mendil
    sallayan
    ölüm ki,
    iki kapısında
    haki bir yalnızlık
    dikilirdi

    ve hatırlatırdı
    bize, güz kuşlarının
    uçup gittiği denizleri.

    bense, yulaf kokan
    dağlı ellerinde
    dolaşmak gibi kolaydır
    sanırdım yaşamak ve sana kansız
    bir gökyüzü
    getirirdim
    getirebilsem ah,
    - avlusunda çocukların
    korkmadan oynadığı -
    lalelerle
    donanmış simli bir gökyüzü.

    bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi
    çatlamış bir narı, unutmadım
    1 ...
  31. 39.
  32. "kar yağıyor dışarda
    sokak lambasına düşüyor
    ve serçeler
    üşüyor

    kenarları hafifçe yanmış
    sayfalarına kan
    sıçramış
    bir kitapta
    nâzım hikmet
    okuyorum.

    dışarda kar yağıyor
    ve dağ lokantasına
    gidiyor
    zengin
    kasabalılar.

    kar yağıyor dışarda
    mektubun yeni gelmiş
    istanbul
    kokuyor.

    dışarda kar yağıyor
    seni seviyorum."
    0 ...
  33. 38.
  34. ipekten bir gecedir kayar gider
    elimizden, siste yıldızlar yanar
    tutuşturur yüreğimizin çırasını
    1 ...
  35. 37.
  36. kozalak yaktım ben de

    kozalak yaktım ben de
    sessizlikte-
    ömrümün kozalaklarını
    küllere sıvanmış
    baştan başa dolaşıp
    ağrıyan ormanı.
    yağmur dindi sevgilim bak dinle
    her şey dindi, acıysa dinmemiş halde.
    2 ...
  37. 36.
  38. canım arkadaşım, sevgili eren'in babası, kendisinden kısa
    süre sonra peşinden yiten sevgili adviye'nin hayat arkadaşıdır.
    3 ...
  39. 35.
  40. 34.
  41. BiR EFLATUN MENEKŞE

    sevdalı bir menekşe
    tanırdım
    eflatun
    özgürlükte açan.

    başkasının sevinci
    onun da sevinciydi

    inci kolyelerle
    süslü
    boynuna hiç
    ölüm yakışmazdı ki.

    geceleyin, kuş uçar
    uyanır
    menekşe
    sanki kapısı çalan
    onunki.

    sevdalı menekşem
    hercai eflatunum

    üzgünüm

    seni ben
    soldurdum

    seni ben öldürdüm

    bir saksı yaparak
    yaşadıklarımızdan.
    1 ...
  42. 33.
  43. bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi unutmayan hep yanında taşıyan aşıktır.

    UNUTULMAYAN

    durmadan taşırdım yanımda üç şeyi
    iri çakıl tanelerini, çatlamış bir narı
    bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi
    ipekten
    çalınmış
    umutlarla taşırdım
    ah sevgilim derdim, ölüm
    ne kadar çoktu yaşadığımızda.

    bize hep beyaz mendil
    sallayan
    ölüm ki,
    iki kapısında
    haki bir yalnızlık
    dikilirdi
    ve hatırlatırdı
    bize, güz kuşlarının
    uçup gittiği denizleri.

    bense, yulaf kokan
    dağlı ellerinde
    dolaşmak gibi kolaydır
    sanırdım yaşamak ve sana kansız
    bir gökyüzü
    getirirdim
    getirebilsem ah,
    -avlusunda çocukların
    korkmadan oynadığı-
    lalelerle
    donanmış simli bir gökyüzü.

    bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi
    çatlamış bir narı, unutmadım.
    4 ...
  44. 32.
  45. ölümsüz tarçın kokulu aşkların şairidir.

    KADER ATLASı

    nilüferler niçin suya eğilir
    ve niçin
    kavruk otlar gibi
    tutuşur
    o ilk sevdalar
    söyleyin bana
    ey kitaplar.

    bana söyleyin
    kim var
    aramızda
    biraz ölmeden
    bir türkü tutturmuş giden.

    ya kırmızı şapkalı
    gelincik, senin için
    göz açıp kapayıncaya
    yiter şu bahar
    hemen
    ölüm gelir
    yükselince sular.

    söyleyin bana
    ey kitaplar

    var mı
    kederin atlasında
    tarçın kokulu bir şehir
    inmemiş olsun damlarına
    gözyaşından
    yıldızböcekleri
    ve tarçın
    kokulu
    bir aşk
    hiç ölmeyen.
    1 ...
  46. 31.
  47. ANıŞ

    yıkık manastırın orda
    kalbim ki,
    o da
    yıkıktı.
    bir keşiş bıçağıyla dağlanmış
    çiçekbozuğu,
    çopur -
    bir hayat
    acıtıyordu beni sevgilim.
    her şeyin
    hüzne vurduğu yerde
    bütün saatlerin,
    kuzguni bir denizi çoğaltarak
    hayat
    acıtıyordu beni.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük