katliamlardan doğan şair ama insan... Bu akşam düştü içimin köşelerine dizeleri...
onu vurdular, gözümle gördüm onu
ak bir zambağa binmiş
gidiyordu
zambak dur, sana da bulaştı kan.
bir damla gözyaşından
doğurmuştu anası onu,
bir avuç sevinçle
büyüttü.
bir avuç hüzünle
nice zorluklar
nice ayrılıklar
ve saçlarına beyazlar
düşürerek.
kırgınım, saçılmış
bir nar gibiyim
sessiz akan bir ırmağım
geceden
git dersen giderim
kal dersen kalırım
git dersen
kuşlar da dönmez,
güz kuşları
yanıma kiraz hevenkleri alırım
ve seninle yaşadığım
o iyi günleri,
kötü
günleri bırakırım.
aynı gökyüzü aynı keder
değişen bir şey yok ki
gidip
yağmurlara durayım.
söylenmemiş sahipsiz
bir şarkıyım belki
sararmış
eski resimlerde kalırım
belki esmer bir çocuğun dilinde.
bütün derinlikler sığ
sözcüklerin hepsi iğreti
değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç.
aynı gökyüzü aynı keder.
''ay düşünce denize
seni hatırlarım
ince ince yağan yağmur,
iskeleye yanaşan vapur
haydarpaşa garı
seni hatırlarım
ay düşünce denize
kalbim çarpar, telaşlı
bir kuş olur, siyahlar içinde bir kadın
ve yakasında ipiri kırmızı bir gül
seni hatırlarım
ay düşünce denize
söylenmemiş sessiz
bir şarkıydım, tozup
giden bir ilk kar
solgun begonya
kalkmak üzere bir tren
seni hatırlarım.''
sokak fenerine asmış kendini
ay ışığının biri
şehrin
ortasında ölmemiş
hala dipdiri. bir tek yıldız yokken
gökyüzünün hurcunda turuncu bir ay
yalnızca çıplak soyunmuş
bütün örtülerini niye yaptın ay
ay ışığı sızmıştı bir saat önce
gözlerimle gördüm
yanında
şarap testisi
ve bütün şarkıları bir türlü
söyleyemediği asmış kendini.