Çağdaş toplum, mutluluk, bireysellik ve kişisel menfaat üzerinde bu kadar durduğu halde, insana hayatının amacının mutluluk değil, görevini yerine getirmek ya da başarı kazanmak olduğunu öğretmiştir. Para, saygınlık ve güç kazanma isteği, hem insanı bir şeyler yapmaya götüren bir kuvvet bir itici güç hem de insan hayatının amacı olmuştur. insan yaptığı işlerin kişisel menfaatine uygun olduğu yanılgısı ile hareket ettiği halde, gerçek benliğinin menfaatleri dışında her ne varsa ona hizmet etmekten başka bir şey yapmış değildir. Kendi hayatı ve yaşama sanatı dışında her şey onun için önemlidir. Varlığı kendisi için değil, kendisinin dışında kalan her şey içindir. kendi menfaatini göz önünde tutacak şekilde düşünmeye başlamıştır. Kendi menfaatinden yana hareket ettiğine inanmakta, oysa aslında paraya ve başarı kazanmaya büyük bir ilgi duymaktadır; en önemli insani imkanlarının gerçekleşemeden kaldığını ve kendisi için en iyi olduğu öne sürülen şeyin peşinden koşarken kendi benliğini yitirdiğini görememektedir. dolayısıyla hep kendini ön planda gösterme çabası insanda garip bir hırs, rekabet, kıskançlık duygularının getirisiyle birlikte, zaten mutluluğun zor olduğu bir yaşantının içinde sürekli kendini ispatlama çabası ve "egoların tavan yapması" sonucunda zor bir kavram olan mutluluğun asıl nedeni kıskançlıktır. günümüz yaşantısında insanların hep kendini ispat edebilme çabalarıyla birlikte normların, değerlerin, insanlık duygularının garip bir hayat telaşı içinde gitgide yozlaşması dejenere olmasından kaynaklıdır...
kişinin canı çok yandıysa bazen istemeden de olsa hisseder bu duyguyu. kötülük, fesatlık falan değil bu, ben mükemmelim havalarına girmeye de gerek yok. gayet insani şeyler bunlar. herkes hisseder bu duyguyu ama bunu hissettiğini kendine bile itiraf edemediğinden kendini melek sanar. durum bu.