Vurucan kafasına alacaksın lokmasını halk dediğin ısırgan otlarının. Koy siyah battal boy bir çöp torbasına, yığ üst üste bir kibrit çak, deniz feneri, ekonomik kriz, gerçek zihiniyetinle hasır altı yaptıkların da yansın. Ağzı olup ne olacak ki hor gördüklerinin, oy verecek, mürekkep sürülecek elleri olsa yeter. Bir de basıp da arşa yükseleceğin omuzları, şehit cenazelerini gömecek topraklar olsun. daha ne istersin. Padişahım çok yaşa.
Tanım: Üst kattaki muaalla teyzenin, mahalle dedikoducuları için söylediği lafın aynısının başbakandan duyulması durumu.
diyen, bir başbakan ise insan duruyor.
neden duruyor?
üslup...
devletin ve devlet işlerinin dolayısıyla devlet işlerini yürütenlerin halk ağzından farklı bir üslubu olması gerekir ve beklenir. bu siyasi partilere de bir çizgi getirir. bu çizgi de ortama bir denge getirir. bu akış ile gelinen sonuç elbette bu olacaktır. bir başbakanın yönetmekle demeyeceğim, idare etmekle sorumlu olduğu bir ülkede, denge=huzur=güven sağlamak dışında bir hedefi olması, akıl almayacak bir şeydir.
bunları sağlamayı hedefleyen bir başbakanın ise aklına estiği gibi, ağzına geldiği gibi, tam da yeri geldi, sırf ağıza sahip olduğu için konuşması: düşünülemez.
ülke huzuru zaten keyfiyet sahibi olma noktasına yükselebilmiş odaklarca olabildiğince huzursuz ve güvensiz kılınırken, siyasi partiler arası sürtüşmenin ülkeye ve millete neler getirdiğini tecrübe etmiş bir milletin başbakanı, daha hesaplı daha usturuplu olacak diye beklenir. akıl bunu söyler.
bu üslubu en son olarak, yılmaz-çiller diyaloglarıyla yaşayan millet gereğini yapmıştır. önceki izlenen filmler zaten herpimizin dimağında.
milletin hafızası balık hafızasıyla karıştırılmasın. olaylar unutulmuş gibi görünür lakin milletin şuuru altına alınmıştır. yeri gelince hatırlanır ve tepki tecrübeye uygun gösterilir. bu en basit çarpma işlemi kadar kolayca doğrulanan bir sonuçtur.
hâl böyle iken perva(z)sızlık ile edilen laf için,
önce;
bahçelinin susma misyonuna kinayeli bir gönderme yapıp sınırlarını görmek istedi diye yorum getirmiştim. bunda da üslubun bu şekilde olmaması gerektiğini yineliyorum.
sonra;
ülkeyi bekleyen(!) ekonomik sarsıntının sorumluluk bazında değerlendirilmesinin kargaşaya getirilmesi için, zaten şimdiye kadar oluşturulmuş suni gündemlere yeni birini eklemeye fırsattır yaklaşımını sezdim.
kaldı ki; şehitlerin verilmesine sebep olunan becerik(ilke)sizlikleri unutarak perva(z)sızca prim yapma kaygısına girildiği aşikarken...
hadi buyrun bakalım; bahçeli, susma misyonunu zorladı ve yeni bir hamle ile geldi.
(bkz: http://www.internethaber....863&interstitial=true)
edit2:(bkz: http://www.internethaber....news_detail.php?id=160898)
bahçeli'yi konuşturma başarısından kutlanmayı hak eden başbakanımız, çok sevdiği atışarak konuşma, pardon, cevaplama hakkına ulaştı.
edit: dilerim en konuşması gereken, en cevaplaması gereken noktalarda hesaba almaz havasına girip susmayı tercih eden havalı politikacı rolünü oynamaz. *
notumsu: atlar tepişirken otlar ezilir. bu millet; kement atmayı bırak, koşan ata binebilme yetisini kanında taşır. an olacak şuuru depreşecek ve sahip olduğu kudretin damarında gezdiğini hatırlayacak. sabır, sabır, ya sabır...