bugün

basitçe duygusal bağ kurma korkusudur. bu korkuyu taşıyan kimselerde, bağ kurulanla olan ilişkinin herhangi bir nedenle sekteye uğrayabileceği endişesi hakimdir. genellikle bu olgu, sadece ikili kadın-erkek ilişkilerine indirgense de aslında çok daha geniş bir çerçevede zuhur edebilir. insan, yaşadığı ülkeyle, kentle hatta mahalleyle, evinde beslediği hayvanla ve elbette dostlarıyla da derin duygusal bağlar kurabilen bir yaratıktır. bu korkunun temelinde, kişinin sevdiği şeylerden kopma, sevdiklerini kaybetme ihtimali üzerine kurduğu senaryolar yatar. fakat kişinin geçmişinde ekseriyetle bu korkuyu tetikleyen bazen de özgüven yitimine neden olan(sevdiklerini kaybetmek, terkedilmek vb.) travmatik bir olay yatmaktadır.
sözkonusu korku, kişinin hayatının gidişatına spesifik olarak da kurduğu ilişkilere, ilişki biçimlerine yön vermekteyse bunun hastalıklı bir durum olduğunu düşünmek yersiz değildir. yine de bu korku son kertede insanidir. zira yarın başına neyin geleceğini bilmemek, geleceğin netameli belirsizliğine mahkum olmak fanilerin yazgısının bir parçasıdır ve insan istese de istemese de bu gerçekle yaşamak zorundadır.
herkes bu dokunaklı gerçekle kendi hayatında farklı biçimlerde yüzleşmektedir. kimleri sırf duygusal bağların, özgür ruhlarına pranga vuracağını düşündüğü için korkar. her ne kadar bağlanma korkusunu negatif biçimde dışa vuranların, aslında duygusallıktan uzak kimseler olduğu sanılsa da bu kimseler genellikle duygularını uçlarda yaşayan, hassasiyetleri tavanda olanlardır.
bağlanma korkusunu bir fobi gibi taşıyan insanların aslında bir anlamda muhafazakar oldukları söylenebilir. kendi dünyalarında ne başkasına, ne de kendi inisiyatifleri dışında gerçekleşebilecek bir değişikliğe tahammülleri yoktur. ruhları her daim huzursuz ve göçebedir ama aynı zamanda aidiyet duygusuna, evcilliğe teslim olmuş kimselerin asla erişemeyeceği bir bilgelikle taçlanan da onlardır. hayatın bu yaman çelişkisini kimse onlardan daha iyi sezemez.
gereksiz bir duygudur, baglanmaktan korkuyorsan hic baslamayacaksin, zira baglanmaktan korkan insan gercek aski bulamaz.
hizbullah'ın(aka: hayvanların) eline düşen insanlarda oluşabilecek son derece doğal korku

(bkz: domuz bağı)
gitme demedim,
baglanmaktan korkarsin diye.. * *
tamamiyle butun hucrelerimde ve kanimin her damlasinda var olduguna inandigim fakat cok iyi sakladigim fobime el salliyorum buradan.
(bkz: korkunun ecele faydası yoktur)
**
esasında sorumluluktan korkan insanların daha entel dursun diye taktıkları maske. ne yazık ki benim de baş belası rahatsızlığım. rahatsızlık diyorum; çünkü aklı başında, şu yaşa gelmiş * insanların aslında taş altına ellerini sokmak istememeleri hastalıktan başka bir şey değil.

"evim olsun, bir de kocam; akşamları yemek yiyeyim, çocuklarımla ilgileneyim; aynı şehirde ömrümü geçireyim" diye düşünmez bu insanlar, düşünemezler. herşey çok güzel giderken, aşk denilen duygu iyiden iyiye hücrelerine işlerken; ansızın o görünmez el yakalarından tutup "kendine gel" diye silkeler bu insanları. insan olmakla olmamak arasında gidip gelmektir bu duygu. insanlığın gereğini yerine getirememektir. yazıklar olsun bana..
özgürlüğün muhteşem büyüsüne kapılmaktan gelir.
hakan peker'den "baglanmam, inanmam ben aska. sevmek baska ah sevismek baska" sarkisini soylemektir kimi zaman..
bağlanma sonucunda olabileceklere katlanmaktan korkma hissi.
iplerin elinden gitmesi mi? düşünmesi bile korkunç.bende ondan bahsediyordum bu işte bağlanma korkusu.
iyidir aslında hep hayatının ipleri elinde olur,kötüdür aslında hiç bir zaman dibine kadar hissedemezsin.
haklı korkudur. içten içe insanı kemirir. insana kendini köpek gibi hissettirir. ölümün işkenceli versiyonudur. eğer ayrılık varsa sonunda kurbanın hayatı s.kip atılmış beş paralık olmuştur.
insan bağlanma ait olma ihtiyacı, iç güdüsü ile doğar fakat zamanla yaşadığı olaylardan terkedilmelerden itibaren bu korkuya kapılır. aslında gereksinimi olan bir durumdan kendini korumaya çalışır.
özgürlüğüne çok düşkün ve kendini çok seven insanlarda olduğunu düşündüğüm duygu. *
ıssız adam'ın korkusudur. ortada bir sebep yokken, bağlanmaya başladım lan deyip ayrılıverir.

halbuki "bağlı olup, bağımlı olmamak" en güzelidir.
bağlancağın kişiye göre değişmelidir. karşındakiyle ilgili terddütler ya da yaşadığın sevimsiz tecrübeler varsa sanırım korkuya sebep bunlar olmaktadır. o halde yersiz değildir. doğru bir tutumdur.
bir insanı ne tam anlamıyla sevmenize, ne de onun hayatından defolup gitmenize izin vermeyen korkudur. bir yandan sevmeyi zayıflık olarak gören bünyeniz, diğer yandan tüm bu zayıflıklarına destek olacak birini arar yanınızda. can yakarsınız her gel-git ile. karşınızda eli kolu bağlı biri durur. gözlerinin mavisi yeşile dönmeye yüz tutmuş soğuk yosunlarla. gözleri her an kızarık, yüzü hergün bir öncekinden daha da solgun. omuzları, sırtına yüklediğiniz ağır aşk ile her geçen gün daha da aşağıda. elleri eskisinden daha çatlak. her zamankinden daha çok boş vermiş kendini. hayatının renkleri pastele çalan insanlar yaratırsınız. vampir gibi tüm kanını sömürürsünüz.

bir yanınız der ki; "yaptığın tüm salaklıklara rağmen yanında olan insan o. bu insanı nasıl kaybetmeyi göze alırsın? bak, yine gidiyorsun diye gözlerinden dökülüyor yaşlar. sevdiğin insan neredeee şuan karşında gördüğün insan nerede. onu bu hale sen getirdin"

ama diğer yanınız der ki; "bitecek birgün. gün gelecek ve o da çekip gidecek daha öncekiler gibi. artık annenle bile yakın değilsin. o bile ayırdı seni koynundan dişlerin çıktığından beri. hem, hem ne gerek var bir sorumluluğa hayatında? sonun yok! başlangıcın oldu, tamam ama o bir hataydı artık daha da uzatma. sonun yok!"

işte o geride bıraktığınız insan yine soyar tüm bedenini ve ağlaya ağlaya, bağıra bağıra, kızgın demirle dağlar gibi yeniden acımadan bıraktığınız dudak izlerinizi kazır teninden. ve yine aynı şarkı çınlar kulaklarınızda;

"ardına bile bakmadan bu kaçıncı gidişin? göz göre göre her halini kabullenişim...
giydiğim hüküm hasret, cezam mühebbet. meçhulu ben, faili sen.

temize çektiğim telefon defterimden,
yepyeni bir hayat mıdır beklediğim?
kendimi kaybettiğim asmalı'nın sokakları kadar dar yüreğim...

hayır, hayır ! gözyaşlarım değil onlar. yokluğunda hayallerim yüzmeyi öğreniyorlar.
hayır, hayır! gözyaşlarım değil onlar. ellerimdeki kir, içim dışım bir...
gözyaşlarım değil onlar."

her zaman bekleyen böyle olur işte ardınızdan. * *
aslında büyük hayal kırıklıklarını engelleme amaçlı bir kaçınma tepkisidir. anlaşılabilir tarafımca.
bağlanma korkusu diye bir şey yoktur. sadece daha fazla insanla yatma isteği ve bunu yapabilecek potansiyele sahip olduğunu bilme durumu vardır.
asıl korku burada bağlanma korkusu değildir, karşıdakini çok sevip ihanete uğrama korkusudur.
duygusal olarak kullanılmama sebep. hayatımdaki sevgilimsinin fobik şeysi.
sevgilim gibi davranır; beni sever, sahiplenir ama ben adını koyalım bunun diyince arazi olur. ilişkinin ciddiyeti bir türlü masaya yatırılamaz.
yaşanılan 'şey' piçtir, ortada kalmıştır.
Acizlerin özelliklerinden Sadece biridir.
bir erkeğe bağlanmaktan korkmak; kadının geçmişinin kötü olduğu anlamına gelmez. kadın genç ve tazedir tekdüze ve klasik yaşamak istemez. bu yüzden bazen sevişmez. bağlanmaktan korkar çünkü. kadın bu işte. her şeyden korkar ve kaçar.
dogru kisiyle karsilasilmadiginin gostergesidir. gun olur biri gelir, her sey degisir. ne uzuntu kalir ne de baglanma korkusu. sadece beklemek gerekir.
aşk bağlanmak değildir aşk özgürdür, bağlanmayın sadece sevin.