--spoiler--
çocuk: ağlama sirkeci, ben sennen arğadaş oluram
sirkeci: gerçekten mi
çocuk: heee dereye gider çimerığ, eşşek sikerığ
sirkeci: ben yapmam öyle pis bişiyi
çocuk: niye la. seninki çoğ ufağ diyirler. metin görmüş minicığ. ondan mi yapmirsen
sirkeci: ben yapmam ayrıca çok da küçük değil.
çocuk: delikli taş var, oni sikersen
sirkeci: ya defol git pislik
çocuk: çoğ ufağ delikli daşlar da var, seninki bile girer oğlım
sirkeci: ya istemiyorum bi git yaa
çocuğ: ağzan sıçem get de ansiklopedin oğu o o sıra
sirkeci: ühühühüüüüüü
--spoiler--
(bkz: erzurum'da yaşamak)
kalabalıktan korkan çocuktur, yerini beğenmeyen çocuktur, yanında yürüyenleri sevmeyen çocuktur, yürümeyi sevmeyen çocuktur. evet benim o çocuk.
daha ana sınıfındayken bir 23 nisan kutlamasına katmak istemişler bizi. kızlar pamuk prenses gibi giyinecek, erkekler yedi cüceler olacak. elbiseleri aldık. her şey güzel. çok sevmiştim o elbiseyi. bordo uzun ve kabarık bir etek, beyaz bir üst (üzerinde bordo tonlarında küçük çiçekler var), annem kıvırcık saçlarımın bir kısmını örmüş, hafif dağınık bir örgü. ilk yürüyüş deneyimim olacak. sonra yürüyüş için sıralar yapılmış. yanımda koskoca sınıfta tek sevmediğim çocuk var. ben çocuğa olan sinirimden saçlarımı dağıtmışım iyice. yürürken eteğime basıp duruyorum. bir de sıranın önlerindeyim. resmen protesto ediyorum yürüyüşü. nasıl durduysam yerimde, kimse hareket ettirememiş. ben de en tiz sesimle başlamışım ağlamaya. yürümemişim, en sonunda beni törenden almış annemler.
neden zamanlar böyle karmaşık oldu ya? geçmiş, gelecek, şimdiki zaman. aslında hikayenin bir kısmını ben hatırlıyorum, kalan kısmını da annemler tamamladı ondan.