bayraktar hocanın boku kadar kitap okumayanların sapık diye nitelediği adamdır kendisi. zaten sizin bi hocaya sapık dememeniz için, size yanmayan kefen satması, size miraç hikayeleri ve uyduruk hadisler anlatması, sizi güzelce bi maddi ve manevi yönden sömürmesi, kuranı hiç açıp okumaması/okutmaması lazım. adam gibi adamlara anca sapık dersiniz siz.
nihat hatipoğlu nasıl bir balonsa, kendiside bir o kadar hak ettiği değeri alamamış kişidir. çok sade, ajitasyon yapmadan, dinle ilgili çok güzel bilgiler veren bir alim. kendisini dinlemek için ramazanı iple çekiyorum.
geçen gece sahurda dinlediğim ilahiyat hocası. kanad d'deydi programı. böyle kendisini hayran hayran dinlerken, ya bu hoca tutarlı ve akılcı konuşuyor seviyorum diye içimden geçirirken 'sen de mi brütüs' lafını aratmayacak bir söz söyledi:
kun'an'ın akla vurgu yaptığı bir ayeti açıklıyordu. o esnada celaleddin-i Rumi'de akla önemser dedi. divan-ı Kebir'den bir şiiri örnek olarak gösterdi. Rumi'ye göre akıl artı akıl, çok akıl demek. akıl artı sevgi ise ilahi aşk demek. akılla ilahi aşka ulaşılır bu şekilde.
yav arkadaş, Mevlana celaleddin-i Rumi'nin akıl derken neyi kastettiğini, 'Kur'an'ın anlattığı aklı kötülediğini', bilim ve felsefe düşmanlığı yaptığını, ayrıca 'ilahi aşk' denen kavramın çok tehlikeli olduğunu, Kur'an'da asla böyle bir ifadenin geçmediğini, Allah'ın kendisine aşık olmamızı istemediğini bilmiyor mu bayraktar hoca. kendisini çok sevmeme rağmen teessüflerimi bildiririm.
asabi yapılı ve doğru sözlü hocamızdır sn. bayraklı. neden doğru sözlü dedim, çünkü bazıları gibi akla ve kur-na'a aykırı uydurulmuş rivayet ve peygamberimize ait olmayan yalan hadisleri halkımıza islam diye sunmuyor. peki ne yapıyor her bilinçli müslümanın yapması gerekeni yapıyor, kur-an kaynaklı konuşuyor. kaynağı kur-an olan kişi din konusunda yalan konuşamaz çünkü kur-an onu kesin bir dille yalanlar. bu hakikatten dolayı dini halka uyduruk şeylerle anlatan kişiler tarafından hocamız ve türevleri pek sevilmez.
asabi yapılı ve doğru sözlü hocamızdır sn. bayraklı. neden doğru sözlü dedim, çünkü bazıları gibi akla ve kur-na'a aykırı uydurulmuş rivayet ve peygamberimize ait olmayan yalan hadisleri halkımıza islam diye sunmuyor. peki ne yapıyor her bilinçli müslümanın yapması gerekeni yapıyor, kur-an kaynaklı konuşuyor. kaynağı kur-an olan kişi din konusunda yalan konuşamaz çünkü kur-an onu kesin bir dille yalanlar. bu hakikatten dolayı dini halka uyduruk şeylerle anlatan kişiler tarafından hocamız ve türevleri pek sevilmez.
bir tv programında alevilikle ilgili yaptığı değerlendimelerden sonra, pir sultan abdal dernekleri genel başkanı murtaza demir tarafından ayarın allahını alan dinci.
fatih altaylı'nın teketek programında rast geldim. hayvanın olduğu yere melek girer gibi bir şey saçmaladı.
"madem hayvanın olduğu yere melek girmez diyorlar. o zaman insanlar cinayet işlerken, bir günah işlerken yanına bir köpek, bir hayvan bir şey alsın. nasıl olsa melekler girmiyor. günah da yazmazlar."
ben ömrü hayatım boyunca böyle bir okumuş cahillik görmedim ya da okuduğunu anlamamış ya da zaten hiç anlamamış.
bakın sayın bayraklı evet, hayvan olan yere melek girer. rahmet meleği dışındaki tüm melekler girer. nereye gidersiniz gidin, hangi günahı işlerseniz işleyin, yanınıza hangi hayvanı alırsanız alın, isterseniz iguana alın, günahlarınızı yazan Kiramen Katibeyn melekleri yanınızdan bir an ayrılmaz. kiramen katibeyn meleklerinden geçtim. sizi an be an gören allah'ı nasıl unutursunuz. lakin yinede sizin aklınızda bir cinayet ya da herhangi bir günah işleme planı varsa anneannemim kedileri var. vereyim size.
aşırı kibirli olması ve ben ne dersem o doğrudur mantığıyla hareket etmesi tam bir ilahiyatçı olduğunu göstermektedir. ilahiyat fakültelerinde dinden başka herşeyin öğretildiğini anlamak için bu adama bakmak yeterlidir. Dinin kendi söylemleri olduğunu iddia eden ve kaynak kabul etmeyen zihniyetten gelmiştir. ilahiyatçıların hepsi böyle yetiştirildiği için hepsine göre din başkadır. Başka bir değişle ilahiyatçı sayısı kadar din vardır.
köşe yazılarında bile prof. titelini kullanan aşağılık kompleksli ilahiyatçı.
ben adam değilim titelim adam demek istiyor anlaşılan bizlere.
kibir insana yakışmıyor ama ilahiyatçılara hiç yakışmıyor.
ilahiyat profesörlerinin cahil olduklarının kanıtıdır. Sabah namazının vaktinin ezan okununca girdiğini, ezan okunmadan kılınamayacağının ve sabah namazının imsakla alakasının olmadığını sölemedektedir bir okurun sorusuna cevap olarak.
güldüm tabi okuduğumda. ilkokul çocuğu bile bilir bunun cevabını ama öğrenmemiş adam zannettiğini söyler.
Veya kasıtlı olarak insanları yanlış yöne doğru yönlendiriyor olabilirler mi?
tarihin arka odasın'da denk geldi. bir telefon konuşması. ve bi adam sürekli konuşuyor. karşılık vermek isteyenleri siklemiyor, konuşuyor da konuşuyor. bu adam bayraktar bayraklı işte.
biraz izledikten sonra olayı çaktım. orada ilahi okuyanlara ve erhan afyoncu'ya laf yetiştiriyor. ve başka bir ilahiyatçı daha var ve onun söylediklerine 'itiraz edilmemesi gerektiğini' buyuruyor. orada bir 'otorite' varsa o otoriteye inanmaktan başka yapabileceğimiz bir şey yokmuş. savunduğu şey karşı tarafın argümanına göre makul olsa bile, bunu söyleyiş biçimi, öğretmek, ortadaki yanlış bilgiyi, algıyı düzeltmek değil. adamın derdi buyurmak. kabul ettirmek. yani karşıdaki tamam bayraktar hocam en büyük dese problem yok. ama adam iki soru soruyor konuyla ilgili, 'yani şimdi böyle mi', 'şimdi böyle yapınca böyle mi oluyor' kalıbında sorular. bu soruları duyduktan sonra adam resmen köpürüyor. karşıdakinin öğrenmek için sormuş olabileceği ihtimalini hiç göz önünde bulundurmuyor. ikide bir bi kendi kabul ettiği otorite -burada diğer ilahiyatçı- karşısına hiçbir itirazla çıkmamamız gerektiğini, onu dinlemememiz gerektiğini söylüyor; kendi yazdığı ve 'otoritenin' yazdığı kitaplarda bahsedip, hanginiz onun kadar araştırdınız falan diyor. kardeşim, bir soru sormak için, itiraz edebilmek için, onunla aynı seviyede mi olmalıyız konuya hakimiyette? tamam, o kadar ipe sapa gelmez şeyler de kabul edilemez ama o programda durum öyle değildi sanırsam.
akademisyenlerin, televizyonda boy gösteren akademisyenlerin, gazetecilerin veya diğer 'entelektüellerin' polemik konusunda kendilerini geliştirmeleri gerektiğini belirtmek istiyorum. bu ciddi bir iş gerçekten. her gün onlarca tartışma, onlarca fikir karşı karşıya geliyor ama ben inanmıyorum ki bir vatandaş iki fikri de sağlıklı bir şekilde anlayıp tartsın kafasında. sürekli karşısındaki dayatmaya çalışan adamlar var ekranlarda.
erhan afyoncu bi ara 'itiraz etmeyeceksin, dinleyeceksin' lafını duyunca 'öyle olmuyor işte' dedi. kendisini de hiç sevmem ama iyi dedi bu çerçevede.
peygamber efendimizin hadislerini dikkate almayan, kuran ı kafasına göre yorumlayan, itikat olarak sakıncalı bir ilahiyatçı...
şiddetle tavsiye edilmez...
- Halı sahada top oynuyoruz, yenilen parasını ödüyor. Yanlış mı yapıyoruz?
+ Oynadığınız maçı kumara dönüştürüyorsunuz. Her iki tarafın da para ödemesi lazım.
küçükken okul bahçesinde kutu kolasına, ne bileyim mısır çerezine falan yaptığım maçlar aklıma geldi en sevdiğim arkadaşlarımla toplanıp. oda mı kumar?
bir zamanların zekeriya beyaz ve yaşar nuri öztürk ile birlikte bilinen en popüler din zırvacısıdır. diğer ikisi şu sıralar ekranlarda pek görünmese de (en azından ben görmüyorum) kendisi haber türk kanalında boy göstermektedir.
geçenlerde yine haber türk kanalında bir programda rast geldim. programın ortaları olduğu için baştan dinleyememiştim fakat, din dersinin okullardaki zorunluluğudan bahsediliyordu. kendisi din derslerinin seçmeli olamayacağını, okula giden her öğrencinin din dersi almaya mecbur olduğunu söylüyordu.
daha sonra bir telefon bağlantısı oldu ve yayına alevi bilmem ne derneği başkanı bağlandı. adam ısrarla bu uygulamanın yanlış olduğunu söylüyor, fakat bayraklı bey olmaz zorunlu olmalı diyordu. adam sonunda "kardeşim biz seninle her açıdan farklıyız" diyince o muhteşem cevap geldi; "hepimiz allah'a tapıyoruz kur'an'a inanıyoruz, hepimiz müslümanız, yani aynıyız."
kendisine göre türkiye'deki herkes müslüman, herkes sünni, herkes hanefi. haşa kimsenin inanmamak gibi bir lüksü de olamaz. ayrıca din okulda öğretilmeliymiş. eğer herkes evinde öğretirse, farklı farklı dinler ortaya çıkarmış. çünkü kimse dini tam olarak bilmiyormuş. bu şekilde olursa işler çok tehlikeli bir hal alırmış. dinin kendisi hiç tehlikeli değilmiş yani.
kardeşim benim çocuğum zamanında uydurulmuş, sen ve senin gibilerin ise doğru kabul ettiği bir zırvalığı öğrenmek zorunda mı? ayrıca türkiye'de elli bin türlü farklı inanış varken sen nasıl her insana senin inandığını zorla öğretmeye kalkarsın?
ama doğru ya, insanların beynini daha küçükken yıkamak lazım ki, büyüdüklerinde bu öğretilmiş saçmalıklardan kurtulmaları imkansız hale gelsin.
televizyonlara çıkan dinciler eskiden böyle değildi. kendi fikirlerini veya onlara söylenenleri söyler, insanları kandırmaya çalışırlardı. şimdi ise buna gerek bile duymuyor, öğretilmiş fikirleri zorla kabul ettirmeye çalışıyorlar. tabi bunda türkiye'deki egemen gücün büyük bir etkisi var. artık insanları zorla da olsa istedikleri gibi yönlendirebileceklerini düşünüyorlar. istedikleri görüşleri, inançları insanlara zorla empoze ederken, istemediklerini, onlara ters gelenleri rahatça sansürleyip, yasaklayabiliyorlar.
türkiye artık maalesef tek olma yolunda hızlı adımlarla ilerliyor. fakat bu teklik, tek vatan, tek bayrak, tek dil saçmalığı filan değil, tek insan modelidir. artık insanlar öyle koyunlaştırılıyor ki, bırakın düşünceleri, farklı görüşleri, olaylara bakılşarı, verdikleri tepkiler bile neredeyse aynı olma yolunda.