bugün

"istanbul’da gün boyu dolaşırken dünyanın haline üzüldüm. Ankara’da insan sadece Ankara’nın haline üzülüyor."
"Şimdi bozulmuştu, kurma düğmesi dönmüyordu. Zembereği kırılmış olabilirdi, durmadan başa dönmek yorar, metalleri de insanları da. Dörde on kalanın kesinliği de yol açmış olabilirdi zembereğinin kırılmasına, çünkü kesinlik de yorar."
*
lisede sınıf arkadasımdır.futbolcu olmak ısterdı lan yoksa oldu mu lan dıye tıkladım baslıga sonrasında yazarmıs bır ıkı satır yazısını okudum en yakın zamanda bır kıtabına ulasılmalı.
"her şeyin geçip gittiğine, yaşadıklarımızın geçmişte kaldığına kim inandırabilir bizi? anılarımızı avuç dolusu su gibi her sabah yüzümüze çarpmanın işe yaramayacağına kim inandırabilir?"
okuduktan sonra uzunca bir süre her sabah uyandığımda içimde şu yazdıklarını duyduğum güzel adam:

"her şeyin geçip gittiğine, yaşadıklarımızın geçmişte kaldığına kim inandırabilir bizi? anılarımızı avuç dolusu su gibi her sabah yüzümüze çarpmanın işe yaramayacağına kim inandırabilir?"

bizim büyük çaresizliğimiz
''bu dünyada hiçbir şey göründüğü hatta yaşandığı gibi değil, her şey hatırlandığı gibi'' ağzın bal yesin.
sonbaharda okuması apayrı keyif veren yazar.

keyif veriyor diyorum ama bakmayın öyle dediğime. benim aldığım keyif tamamen huzurlu hissetmekle ilgili.öyle yalın naif bir dili var ki barış bıçakçı'nın okurken kendinizi huzurlu hissedersiniz. sanki dokunuşuyla sizi kırmayacak tek insan oymuş gibi hissedersiniz içten içe.

hayatta en çok tanımak istediğim 3-5 insandan biri aynı zamanda kendisi. sokakta görüp tanıyacak olsam gider sıkı sıkı sarılırım gelin bir kahve yapayım, siz anlatın ben dinleyeyim derim galiba ama tanımıyorum malesef.
fotoğrafını ilk kez izafi dergisi'nin barış bıçakçı dosyasında görebildiğim yazar. bi süredir sapık gibi goodreads'te barış bıçakçı'nın kitaplarına verilen bütün rating ve reviewleri takip ediyorum. kimi insanların dizlerine tekme atmak istiyorum kitaplar hakkında yazdıkları şeyler yüzünden, kimi insanların yazdığı şeyleri okuyunca ise koşup sarılmak istiyorum o insanlara. sonra da koşup barış bıçakçı'ya sarılmak istiyorum.
Afili Filintalar'ın babası.

Kitaplarında anlattığı arkadaşlıkları hiçbir zaman yakalayamayacağım.
güzel yazan yazardır. tane tane okunası ve anlamı makul olan bir yazardır, yazardır yani. okunur, okunur, düşünülür. teşekkürler.
Asıl devrimci yanımız yaratılışımızdaki farklılıklardır.
Çıkan bütün kitaplarini okuyan biri olarak " iyi " yorumunu yapabiliyorum rahatlıkla. Ama yetmez. Adını koyamadigim ama eksik oldugunu dusundugum bir şeyler var.
"aile televizyon karşısında gerçekleştirilen toplu bir intihardır."

"yalnızlık mı? milyarlarca insanın adı geçiyor bu bahiste."

"liman bazı kadınlar için bir erkek ismidir."

okunması gereken yaşayan türk yazarlar listesine hızlı giriş yapmış yazardır.
iyidir hoştur, söylenmesi gerekeni duymayı beklemediğiniz de söyler.
bizim büyük çaresizliğimizi kitabı okumadan izlemeyin, benden size küçük bir tavsiye.
"..çünkü hiçbir şey göründüğü, hatta yaşandığı gibi değil! Her şey hatırlandığı gibi."
son sözü, aramızdaki en kısa mesafe kitabıyla hayranlığı kazandıran, okunması makbul, gözlem yeteneği yüksek yazardır.
kalem alıp da okumayın bu adamı zira her sözünün altı çizilesi...''bu kadar yüksekten ancak düşerek inilir.''demiş, diyebilmiş zat...
yazdığı kitapların her sayfasında işaretlenecek, altı çizilecek, aa şunu araştırayım ya denilecek şeyler olan yazar. taklacı güvercinlerin takıntı esiri olduğunu yazmıştı, aklıma gelir üzülürüm hala. "aforizma modern insanın kullandığı bir ağrı kesicidir, hiç olmanın ağrısı dindirir." demişti sinek ısırıklarının müellifi'nde. kitaplarını okurken alttan alta hissettiğim duyguyu çok güzel açıklamıştı.
Okumasi kolay ancak anlamasi zor olan ince ince bir suru kitabi vardir. Farkli bir usluba sahiptir. En bilinen eseri "bir sure yere paralel gittikten sonra"dir. Hakan gunday, emrah serbes okuyanlara tavsiye edilebilir.
Aylardan mayıstı.
Ve en zoru, şöyle bir dokunup geçen aşkı unutmaktı;
çünkü aylardan mayıstı...
"yere çakılana kadar kanatlarım olduğuna inanacağım."
" Her şeyin geçip gittiğine, yaşadıklarımızın geçmişte kaldığına kim inandırabilir bizi? Anılarımızı avuç dolusu su gibi her sabah yüzümüze çarpmanın işe yaramayacağına kim inandırabilir? "
"benden okumak için kitap önermemi isteyenlerin kalbimi de istediklerini sanıyordum, hala da öyle!" diye yıllardır düşündüğümü yazıya dökmüş naif, sevimli adam.
populeritenin basa bela olacagini erken kavramis yazarimiz.

kendisiyle ilgili cok methiyeler duydum, bi kitabini sirf gormek icin edinmeliyim dedim, edindim. baslarda kitap sahiden edebiyattan cok uzak geldi. kaldi ki oguz atay'in gosterdigi yolda ilerleyen bi adam icin cok uzak geldi. sonra bi baktim; kitap bitmis. boyle bir akici dil az rastlanir saniyorum. murat mentes gibi betimlemenin bokunu cikarmiyor, hakan gunday gibi insana kafalari da yedirmiyor. su gibi anlatiyor adam, tertemiz.

hayatinizda "kitap okumak beni sikiyo yeaa" diyen insanlar varsa onlara baris bicakci kitaplari armagan etmelisiniz.

(bkz: ben cok kitap okuyorum)
(bkz: cunku entel olmak bunu gerektirir)

saka lan saka! babannem kitaplarimi demlik altligi olarak kullaniyor, oyle beteriz.
Son zamanların en iyi yazarlarındandır. Yazılarını okurken büyülendiğinizi hissedersiniz. Sizi alıp götürür gitmek istediğiniz yerlere.. sanki iç sesiniz.
bir süre paralel gittikten sonra isimli kitabın yazarı. Şu cümlesi etrafında ne çok dönmüşlüğüm vardır;

"O an öyle güzeldi ki, o anla yetinmek insanoğlunun başarabileceği bir şey değildi."
"Çarşambanın uğultusuydu bu, işe giden insanların, dükkâncıların, işportacıların, işsiz güçsüzlerin uzattığı eldi bu."

-Herkes herkesle dostmuş gibi..."den-