Sen, mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren
melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne
mavi yosunlu akvaryumda yüzen kırmızı balığın
ne de
al çeperli elmanın
1961 yaz ortasındaki Küba' nın resmini yapabilir misin?
çok şükür, çok şükür
bugünleri de gördüm
"ölsem gam yemem gayri" nin
resmini yapabilir misin üstad?
nazım hikmet in şiiRiNiN ortalarında yer alan bir mısrası. bana DiYE BiR ŞEY yoktur "sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin"dir doğrusu. çizebilir misin DE ÇiZEBiLiR MiSiN değil, yapabilir misinDiR.
nazım hikmet'in "mutluluk" olarak adlandırdığı şeyi/durumu şiirin devamında insanın aklına ilk gelebilecek doğal görüntülerden arındırma çabası, can yücel'in başka türlü bir şey şiirinde o şeyin bilinen hiç bir şeye benzemediğine yaptığı vurguya benzer.
iki şair de bilir o şeyin bilinen doğanın en güzel tarafından daha güzel olduğunu, fakat tanımlayamazlar. hissettikleri duyguyu tek kelimeyle orhan veli kanık koyar, anlatamıyorum diyerek. o da epeyce yaklaştığı bir yer olduğunu sezer, ve sezmenin verdiği derdi de itiraf eder. ama anlatamaz.
bir görüşe göre, mutluluk, şey, yer diye adlandırdıkları bu kavramlar aynı noktaya işaret eder.
-bana mutluluğun resmini çizebilir misin?
+ya cd yi direk taksak olmaz mı? canlı canlı şöyle deh dıgıdık dıgıdık..
-aklın zaten başka neye çalışır ki senin osman ya..
kokusu buram buram tüten
limanda simit satan çocuklar
martıların telaşı bambaşka
işçiler gözler yolunu.
inebilseydin o vapurdan
ayağında varna'nın tozu
yüreğinde ince bir sızı.
mavi gözlerinde yanıp tutuşan
hasretle kucaklayabilseydim
seninle, bir daha.
davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
bağrımıza bassaydık seni Nazım,
yapardım mutluluğun resmini
başında delikanlı şapkan,
kolların sıvalı, kavgaya hazır
bahriyeli adımlarla düşüp yola
gidebilseydik meserret kahvesine,
ilk karşılaştığımız yere
ve bir acı kahvemi içseydin.
anlatsaydık
o günlerden, geçmişten, gelecekten,
ne günler biterdi,
ne geceler...
dinerdi tüm acılar seninle
bir düş olurdu ayrılığımız,
anılarda kalan.
ve dolaşsaydık türkiye'yi
bir baştan bir başa.
yattığımız yerler müze olmuş,
sürgün şehirler cennet.
işte o zaman Nazım,
yapardım mutluluğun resmini
buna da ne tual yeterdi;
ne boya...