penguen'de yazar olan mustafa satıcının köşesidir baltalı ilah. tavsiye ederimdir. aynı zamanda bir yazarımızmış, hoşgelmiş.
edit: eksileyen yazar sana sesleniyorum. baltası senin götüne girsin.
aynı zamanda utanç duyduğum yazardır memleket takımını ecnebi memleket takımı ( liverpool ) karşısında desteklemeyen yazardır.(#8941654)
yazarla tek ortak yanımız kadıköy doğumlu olmamız ama farkımız ise uzaktan yakından alakamın olmadığı belki de atalarımın atasının bile gitmemiş olduğu Trabzon
şehrinin takımı yani Trabzonspor'u tutmam.
O hem benim hem Anadolu'nun ilk göz ağrısıydı,o anadolu'nun sesiydi , o burjuvaziye karşı yükselen ilk çığlıktı.
Takımımı soran çok insan oldu."Trabzonsporluyum" dedim. "Trabzonlu musun" dediler hayır dedim "Trabzonsporluyum".
şimdi gördüm ki ben o trabzonlulardan daha çok trabzonsporluyum.
yazar sen liverpoolu tut ben de trabzonsporumu.
şüphede kalmışsın ya kalma senin taraftarlığına,sevgine ihtiyacı yok bu takımın daha nice benim gibi insan var onların sevgisi yeter.
(bkz: #5112335) üzerine kendisine gözlüğü çıkartmasını söyleyen adamı şutları ile haşat edeceğinden şüphe duymadığım sözlük yazarı. kendisine bu vesile ile bir dahaki sezon fc ihtiyar heyeti'nde forma giymek ister mi? diye sormayı da yerinde buluyorum...*
dıtdit: "ehehehe" cevabını, "evet" olarak kabul ediyorum bilgilerine.
Bunu yapıyorum, ezbere söylüyorum bu şarkıyı iki elim havada, gözlerim dolu dolu. büyük hayallerle, tüm kötü şeyleri unutarak beyaz bir sayfa açarak değil ayaksız olmanın gururu ile. Dostluğun verdiği bilinçle, paylaşma anı ile, tüm terbiyesizlikler, ve edilmiş küfürlerle birlikte, en kötü halimi önünde kanıksayarak benim için sesini aç ve dinle ;
when you walk, through the storm
hold your head up high
and dont be afraid of the dark
at the end of the storm
there is golden sky
and the sweet silver song of the lark
walk on through the wind
walk on through the rain
though your dreams be tossed and blown
walk on, walk on
with hope in your heart
and you'll never walk alone
you'll never walk alone
Yıhılsııııın evin!
Bu adam varya bu adam en kötü ruh halimdeyken çalan telefonun diğer ucundaki insan olmayı başarıyor her zaman. Ve bununla da kalmayıp o ruh halimden sıyırıp kahkalara gark ediyor.
Kendime o kadar benzetiyorum ki bu adamı. Hayatı tam bi koşuşturma içerisinde geçiyor, post modern bi kaos ortamında, kameralar önünde, tanınmış insanlar içerisinde ancak sesini duyan kimse yok.
Bu adam benim gibi bazı zamanlarda bazı insanların onu anlayabileceğini düşünüyor, hatta inanıyor insanlara ama gel gör ki sonunda yine bi kaç şişe bira, baltali ilah ve cavo...
Nasihat vermek hiç tarzım değil ki bunu oda biliyor ancak; siktir et ulan, siktir et diyorum kendisine. Hee büyük bir ihtimalle yarın belkide birazdan arayacak beni ve yine depresif başlayan konuşmamız çeşitli şebeklikler ve kahkahalar ile devam edecek ama neyse.
Bu arada Pazar günkü el classico yu beraber izlemeyi o kadar çok isterdim ki ancak ne yazıkki çeşitli nedenlerden dolayı izleyemeyeceğiz. Ayrıca el nino toparlamaya başladı haa fena patlayacak ben sana söyliyim. Şurayada aslında chelsea ye attığı ikinci golün linkini koymak isterdim ancak hiç uğraşamicam yaa izlersin işte sen.
Şöyle bi baktımda neden bu tip bi şeyler yazıyorum anlamadım gerçekten. Abicim lafı niye uzatıyoruz işte al nevaleyi gel bize götelek.
Neyse ne! bilmesi gereken en önemli şeyi biliyor bu adam;
Asla yalnız yürümeyecek.
farabi programına başvuranları misafirperverliği ile şaşırtan yazar. istanbul rehberim. aynı zamanda tezat olsa da hiçbirşeyim. özlenen sıfatsızdır. :)