"herkes en az bir kere de olsa balkonda ağlamadı mı? ağladı. O halde neden ayrıntı kalıyor ki balkonlar. üstelik bu kadar soğuk bir yerin hiçbir yazıya konu edilmeyişi çok saçma. Romanı yazsılsa Balkon diye, kimin yazdığına bakmadan alırım. Çünkü bu fikrin sahibi, kesinlikle okumaya değer biridir."
Bir evin en sevdiğim bölümüdür. Evin olmazsa olmazıdır. Varsın odaları küçük olsun arkası güneş görmesin ama balkonu olsun abi. Evin gökyüzüne sokağa açılan kapısıdır. Hem sokakta olup hemde evde olmaktır. Ergenlikte sigara içenlerin mekanıdır.Bir binanın dekoltesidir. Mangal,çay sefalarının vazgeçilmezidir. Anneler çiçekler süslerler. Şimdiki insanlar balkonun değerini anlamıyor. onu yıkıp odaya dahil ederek kazandırdığı metrekareye seviniyor. Balkonların kıymetini bilelim gençler.
sigaraya başlanılan ilk zamanlarda kaçak sigara içilen yer, komşu görür diye telaşlanırsın ev kokmasın diye de mecbur balkona çıkarsın.
(bkz: ergenlik heyecanları)
aşırı derece sevimli bir yer. beni de çok seviyor. onu ikna edeceğim bu konuda.
çok gülüyorum bu balkona. evin en sevdiğim yeri. ben gezerim balkon balkon. biraz önce çıktım misal şöyle bir başımı döndürdü. düşüyordum az kalsın. ilahi balkon. benim adım elvan dalton da değil.
balkonda mı yatsam ? balkon ? ne dersin ?
allahım aklımın içine girmiş balkon. göt bok sıç.
edit: balkonda sesli güldüm inşallah kimse görmemiştir. (balkon gıdıkladı.)
bir evin olmazsa olmazıdır. kahvaltı yapılır pazar sabahları, başka balkonlardan gelen çay karıştırma sesleri birbirine karışır; evin küçük oğlu gider alır gazeteyi. rüzgarın gazete sayfalarını çevirmesine küfür edebilme hakkı babaya aittir sadece. herkes bilmeli sırasını. anne kalkar sonra yeni diktiği menekşelerini sular. ablanın derdi başından aşmıştır; doldurur çabucak soğuyan çayları.
küfür edebilme hakkı rüzgarın çevirdiği gazete sayfalarına, bende artık...
charles baudelaire, o mükemmel şiire balkon ismini vermiştir. nasıl bir umuttur şiirdeki...
"nasıl yükselirse göğe taptaze güneşler
güneşler ki en derin denizlerde yıkanır."
Yağmur çiseliyor! Akıp gitsin üstümdeki küf! Yakam bağrım fora. Üç duble votkanın beklentisindeyim; dört şiddetinde bir deprem! 'Mal ve can kaybı: dokuz gökdelen çökmesi ve üç kalp krizi'.
Gündelik nefretin maliyetini kurtarmasa da fena değil.
Yine de güneşlik bir yer istiyorum. Yeşillik bir yer. Herkes Kır'a sığındı. Kent'i bana, benim gibilere bıraktılar: Pisliğim, Çukurum! Hayalin ve Güzelliğin rahmi!
Dört yanına yayıldım.
Yatıyorum bütün mezarlarında.
Benim gezinti alanım iki küçük saksı. Yetiyor bu gümrah arazi: Balkon, bahçe ve kabir:
üst kattaki dul her sabah ve akşamüstü sularken çiçeklerini beni de suluyor çünkü.
simit için çay , kuru fasulye için pilav , televizyon için kumanda , fazlaca tüketilmiş
leblebi tozu sonrası ihtiyac duyulan su , erik için tuz akabinde çilek için toz şeker, dürüme
eşlik eden acı biber neyse bir ev için de köşelerini çiçekler süsleyen balkon odur.
bazı evlerde 3 tane birden vardır. evin kendisi -ki mesela bizim ev bu- 102 metre kare diyelim.. ama balkonları birleştirdiğimizde ev nerden baksan 50 metre kare daha genişliyor. durum böyle iken, neden 1 balkon yapıp evi daha geniş ve ferah tutmaz deli olup deliresi yetkililer anlamam. demek ki istek var. istek var mangallara ve daha çok çamaşır ipi asılacak boşluklara ve "aman kedi balkona mı çıktı?" paniklemelere.
diğer yandan.. eskiden, akün sineması diye bir şey vardı. buranın bir de balkon kısmı vardı. çocukluğum bu balkon kısmında oturup film izlemekle geçti. tam ben büyüyüp, babamla sinemaya gitmekten nefret ettiğim sıralarda ise akün kapandı, çok acayip oldu, yukarda birisi sesime cevap mı verdi ne!
balkonlar yorar beni. yordu da. şimdi.. kedi hangi balkona çıktı bu kez!? tutun gene kaçacak!..
hatıralar annesi, sevgililer sultanı
ey beni şad eden yâr, ey tapındığım kadın
ocak başında seviştiğimiz o zamanı
o canım akşamları elbette hatırlarsın
hatıralar annesi, sevgililer sultanı
o akşamlar kömür aleviyle aydınlanan
ya pembe buğulu akşamlar, balkonda geçen
başım göğsünde, ne severdin beni o zaman
ne söyledikse çoğu ölmeyecek şeylerden
o akşamlar, kömür aleviyle aydınlanan
ne güzeldir güneşler sıcak yaz akşamları
kainat ne derindir, kalp ne kudretle çarpar
üstüne eğilirken ey aşkımın pınarı
sanırdım ciğerimde kanının kokusu var
ne güzeldir güneşler sıcak yaz akşamları
kalınlaşan bir duvardı aramızda gece
seçerdim o karanlıkta göz bebeklerini
mest olur, mahvolurdum nefesini içtikçe
bulmuştu ayakların elerimde yerini
kalınlaşan bi duvardı aramızda gece
bana vergi o tatlı demleri hatırlamak
yeniden yaşadığım, dizlerinin dibinde
o mestinaz güzelliğini boştur aramak
sevgili vücudundan, kalbinden başka yerde
bana vergi o tatlı demleri hatırlamak
o yeminler, kokular, sonu gelmez öpüşler
dipsiz bir uçurumdan tekrar doğacak mıdır
nasıl yükselirse göğe taptaze güneşler
güneşler ki en derin denizlerde yıkanır
o yeminler, o kokular, sonu gelmez öpüşler
osmanlı mimarisinde aslen olmayıp 19.yy sonrasında Batı mimarisinin taklit edilmeye başlanmasıyla osmanlı coğrafyasında gözlenmeye başlanmış yapıdır. sezai karakoç'un balkon şiirinde de balkon aslında imgelem olarak batı'yı, çocuk da doğuyu taşır. ama bu imgelemi sezebilen insan sayısı oldukça azdır.