baki

entry78 galeri1
    78.
  1. 77.
  2. Aşık bazen vuslattadır
    Bazen ayrılıkta

    Dünya derler buna

    Bazen ölüm
    Bazen düğün.
    1 ...
  3. 76.
  4. "Ne derd-i ʿaşkı bilürsin ne mihnet-i hecri
    Hey âfet-i dil ü cân kadr-i hüsni bil bârî"

    Bâkî/

    (Ne aşk derdini bilirsin ne de ayrılık sıkıntısını, hey gönül ve cânımın âfeti, bâri güzelliğinin kadrini bil.)

    eyvallah!
    14 ...
  5. 75.
  6. Bâtıl hemîşe bâtıl ü bîhûdedir velî
    Müşkil budur ki sûret-i hakdan zuhûr ide

    Bâkî/

    (Bâtıl her zaman geçersiz ve boştur. Asıl problem, bâtıl olan şeyin hakikat sûretine büründürülüp gösterilmesindedir.)
    11 ...
  7. 74.
  8. Müheyyâ oldı meclis sâkiyâ peymâneler dönsün
    Bu bezm-i rûh-bahşın şevkine mestâneler dönsün

    Hayâl-i şem’-i ruhsarın ko yansun hâne-i dilde
    Yakub ol şem’e perin şevkile pervâneler dönsün

    tarzı beyitleriyle insanı hayran bırakan divan edebiyatı şairi.
    1 ...
  9. 73.
  10. elemin kays’a kıyâs etme dil-i mahzûnun
    aklı yoğ idi ne derdi var idi mecnûn’un

    (kederli gönlünün üzüntüsünü kays ile kıyaslama
    çünkü mecnunun aklı olmadığı için derdi de yoktu)
    8 ...
  11. 72.
  12. görmez cihanı gözlerimiz yari görmese
    mir'at-ı hüsni var ise alem-nüma imiş

    (sevgiliyi göremedikçe bir şey göremem, hatta dünyayı bile göremem 
    eğer güzellik aynası var ise o, sevgilinin güzelliğinin yansımasından başka bir şey değildir)
    4 ...
  13. 71.
  14. kapunda hâsıl itdi bu devâsuz derdi hep gönlüm
    ne derde mübtelâ oldı dil-i bîmârı görsünler

    (Gönlüm bu devasız derdi hep senin kapında edindi Nasıl bir derde düştü, hasta gönlümü görsünler)

    bu beyti ile beni benden alır da götürür.
    3 ...
  15. 70.
  16. GAZEL 2

    Hattım hisabın bil dedin gavgalara saldın beni
    Zülfüm hayalin kıl dedin sevdalara saldın beni

    Geh ebr-veş giryan edip geh bad-veş püyan edip
    Mecnun-i sergerdan edip sahralara saldın beni

    Vaslim dilersin çün dedin lutf edeyin olsun dedin
    Yarın dedin birgün dedin ferdalara saldın beni

    Yusuf gibi izzette sen Yakub veş mihnette ben
    Dil sakin-i beytül-hazen tenhalara saldın beni

    Baki sıfat verdin elem ettin gözüm yaşını yem
    Kıldın garik-i bahr-i gam deryalara saldın beni.
    12 ...
  17. 69.
  18. farsça yazılan şiirlerinde istanbul türkçe sini en çok kullanan şair olarak bilinir. şiirlerinde döneminin de vermiş olduğu zenginlik ve bolluğun etkisiyle daha çok zevk ve sefa temaları göze çarpar. diğer divan edebiyatı şairlerinin pek çoğunun aksine şiirlerinde tsasavvufu amaçlamamış; tasavvuf terimlerini birer araç olarak kullanmıştır.

    1526 da yoksul bir müezzinin yetenekli oğlu olarak dünyaya gelen baki kazaskerlik makamına kadar yükselmiştir. en büyük hayali olan şeyhülislamlık makamını göremeden 1600 yılında hayata veda etmiştir. bu konuda döneminde zevk ve sefa düşkünü olmakla suçlanmasına yol açan şiirlerinin payı büyük olsa gerek.

    yazmış olduğu divan isimli eseriyle döneminde türk edebiyatını iran edebiyatının üstüne çıkarmıştır.

    diğer şiirlerinin aksine baki nin son şiiri ismini verdiği hüzünlü şiiri şöyledir.

    Baki'nin Son Şiiri

    Âlâyiş-i dünyâdan el çekmege niyyet var
    Yakında adem dirler bir şehre azîmet var

    Uçdı bu fezâlardan mürg-ı dil-i nâlânım
    Ârâm idemez oldum efkâr-ı seyâhat var

    Nûş eylese bir âşık tâ haşre dek ayılmaz
    Bezm-i feleğin bilmem câmında ne hâlet var

    Bu hâlet ile ey dil sağ olmada âlemde
    Derd ü gam-ı dilberle ölmekte letâfet var

    Gitdükçe harâb eyler mülk-i dil-i vîrânı
    Dehrün bu cefâsından bir şâha şikâyet var

    Ser terkine kâ'ildir dünyâya gönül virmez
    Terk ehlinin ey Bâkî başında sa'adet var.

    (Günümüz Dili)

    Dünyanın süslerinden el çekmeye niyetim var
    Yakında yokluk derler bir şehre seyahatim var.

    Uçtu gitti bu göklerden inleyen gönül kuşum
    Fırsat bulamaz oldum yolculuk kederim var.

    içse bir aşık -ta kıyamete kadar ayılmaz
    Feleğin meclisinde -bilmem kadehinde ne haller var

    Bu haller ile ey gönül sağ olmaktansa alemde
    Dilberlerin gam derdinden ölmekte incelik var.

    Gittikçe viran gönül ülkesini harap ediyor
    Zamanın bu cefasından bir şaha şikayet var

    Baş vermeye razıdır da dünyaya gönül vermez
    Ayrılık ehlinin ey Bâkî başında saadet var.

    (Günümüz diline uyarlayan: Adnan Durmaz)
    10 ...
  19. 68.
  20. GAZEL-2
    1.Hengâm-ı şeb ki kungure-i kasr-o âsumân
    Zeyn olmuş idi şu’lelenüp şem’i ahterân
    (Gece vaktinde yıldızların mumu ışıldayıp gök sarayının kubbesi süslenmişti.)
    2.Ha yl-i kevâkıb içre yanup meş’al-i kamer
    Sahn-ı semâda Rûşen idi râh-ı kâhkeşân
    (Ayın meş’alesi yıldız kalabalığı içinde yanınca samanyolu gök sahnesinde aydınlanmış olarak görünürdü.)
    3.De st urmış idi kilk-i şihâba debîr-i çarh
    Tuğrâ-nüvîs-i hükm-i hudâvend-i ins ü cân
    (insanların ve bütün canlıların efendisinin buyruklarının tuğrasını yazan (Sultanın imzasını atan), göğün kâtibi Utarid akan yıldız kalemini eline almıştı.)
    4.Bezm-i felekde urmış idi Zühre sâza çeng
    iyş ü safâda hurrem u handâan u şâmdân
    (Zühre yıldızı göğün toplantısında yiyip içip, eğlenerek, gülerei mutlu ve neşeli, sazına el atmıştı.)
    5.Bu çarh çenberinde tutup devr usûlini
    Deffâf-ı mihr kılmış idi çehresin nihân
    (Bu gök kubbesinde güneş defcisi devir usulüne uyarak yüzünü gizlemişti.)
    6.Bir tîg-i zer-nişân ile girmişdi arsaya
    Şemşîr-bâz-ı ma’reke-i sahn-ı âsumân
    (Gök sahnesinin savaş alanının kılıç oynatıcısı altın işlemeli bir kılıçla savaş alanına girmişti.)
    7.Tedbîr-i mu’zamât-ı umûr-ı cihân içün
    Yakmışdı şem-i fikreti Bercîs-i nükte-dân
    (Dünya işlerinin büyütülmüş sorunlarına çareler bulmak için güzel konuşan Bercis düşünce mumunu yakmıştı.)
    8.Bâlâ-yı çerh-i heftüme Keyvân-ı köhne-sâl
    Oturmuş idi niteki hindû-yı pîl-bân
    (Yıllar görmüş, yaşlı Zühal, yedinci feleğin en üstüne tıpkı fil sürücüsü bir Hintli gibi oturmuştu.)
    9.Âyâ bu zîb ü ziynet-i âlem nedür deyu
    ibret göziyle nâzır iken dehre nâgehân
    (…(Keyvân) acaba âlemin bu süsü, ziyneti nedir diye ibret gözüyle dünyaya bakarken, ansızın…)
    10.Etrafa saldı şa’şa’asın gûşe mihr
    Oldıufukda mühr-i Süleymân gibi ayân
    (… güneş ufukta Hz. Süleymân’ın mührü gibi göründü ve her köşeye parlaklığını saldı.)
    11.Kıldı bu hâli dîde-i ibret müşâhade
    Tuydı bu sırrı âkıbetü’l-emr gûş-ı cân
    (ibret alıcı, meraklı göz bu hali gördü ve işin sonunda can kulağı bu sırrı duydu…)
    12.Kim bu nizâmı vermedi âlem sarâyına
    illa ki yümn-i devlet-i şâh-ı cihân-sitân
    (… ki, bu düzeni âlem sarayına cihanın sahibi olan şahın devletinin uğrunda başka kimse vermedi.)
    13.Bâlâ-nişîn-i mesned-i şâhân-ı tâcdâr
    Vâlâ-nişân-ı ma’reke-i arsa-i Keyân
    (Tac sahibi şahlar makamının en yüksekte oturanı. Büyük hükümdarlar arsasının savaş alanının en yükseğinde oturan, en rütbelisi.)

    Bilgi birikimini ve ustalığını konuşturduğu gazel örneğidir.
    3 ...
  21. 67.
  22. 66.
  23. çok komik bir isim ahahahdfds. düşününce komik geliyor bir insanın adının baki olduğunu düşününce komik geliyor.
    0 ...
  24. 65.
  25. Bâkî, Asıl adı Mahmud Abdülbâkî olan Divan edebiyatı şâiridir. Sultanüş'şuâra olarak anılmış, Türk edebiyatının en önemli isimleri arasında yer almıştır.
    0 ...
  26. 64.
  27. 63.
  28. 62.
  29. Divan edebiyatının en önemli şaircilerinden biri. Lakabı şairler sultanıdır. Fuzuliye göre çok çok rahat yaşamıştır.
    0 ...
  30. 61.
  31. şairi , sanatçıyı en iyi anlatan, tanımlayan kişidir . efsanevi bir şairdir .

    '' baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş ''
    1 ...
  32. 60.
  33. zülf-i siyâhı sâye-i perr-i hümâ imiş

    iklim-i hüsne anın içün pâdişâ imiş



    bir secde ile kıldı ruh-i âftâbı zer

    hak-i cenâb-ı dost aceb kîmyâ imiş



    âvâzeyi bu âleme dâvûd gibi sal

    bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş



    görmez cihânı gözlerimiz yârı görmese

    mir'ât-ı hüsni var ise âlem-nümâ imiş



    zülfün esîri bâkî-i bîçâre dostum

    bir mübtelâ-yı bend-i kemend-i belâ imiş

    dizeleri ile ahiret ve dünya sorgusuna değinmiş divan edebiyatının usta şairlerindendir.
    0 ...
  34. 59.
  35. Divan edebiyatinin sultan-i suarasi. Rindane gazel sairi.
    0 ...
  36. 58.
  37. "meddah olalı çeşm-i gazalârına bâkî
    öğrendi gazel tarzını rûm’un şuarâsı"

    "Nola dehr icre nişanim yog ise ankayim
    Ne aceb seyh gibi caglamasam deryayim "

    gibi beyitleri ile kibirde de bir numara olan divan şairi.
    1 ...
  38. 57.
  39. bugün ölüm yıldönümü olan ünlü divan edebiyatı şairi.
    0 ...
  40. 56.
  41. Ünlü Divan şairi. 1526 da istanbul’da doğdu.Asıl adı Mahmut Abdülbaki’ dir. Fatih camii müezzini olan babası, Baki’yi ilk olarak bir saraçm yamna çırak verdi. Fakat saraçlık Baki’yi sarmadı. Okumaya heves etti. Saraç çıraklığını bırakarak medresede okudu. Medreseden müderris (öğretmen) çıktı.

    Kaynak: http://www.yeniansiklopedi.com/baki/#ixzz2OSXm8XXI
    0 ...
  42. 55.
  43. ASIL adı Mahmut Abdülbâki’dir. Bir müezzinin oğludur. Şair Zati’nin dükkânında saraç çıraklığı ederken zekâsı sayesinde medreseye verilmiş, daha sonra ilerlemiştir. Çeşitli kadılıklarda bulunduktan sonra Anadolu ve Rumeli Kazaskerlikleri’m kadar yükselmişse de. asıl istediği «Şeyhülislâm- hk»a erişemeden ölmüştür. 4 padişah devrinde gözdeliğini korumuş. ama çok kıskanılmış bir şairdir. En önemli eseri. Divan adiyle toplanan şiirleridir.

    Kaynak: http://www.yeniansiklopedi.com/baki-2/#ixzz2ORIRPO8D
    0 ...
  44. 54.
  45. teolojik tabanlı şiiri neredeyse yok derecesinde azken, şeyhülislam olmak için yanıp tutuşmuş, alakaya maydonozdur. ölümü ise daha fena bir şekilde, iyice yemek yedirilip içki içirildikten sonra, içerisinde bulunduğu saldan halicin serin sularına atılmak şeklinde cereyan etmiştir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük