bu öyle bir arkadaştan, bir futbolcudan, bir siyasiden, bir ülkeden nefret etmeye benzemez. kolay kolay olmadığı için, ne yazık ki gerçek nefretin ta kendisidir.
herkesin demeyeyim de baba sevgisine sahip olanların şaşırdığı bir gerçektir. baba kavramının sadece cezadan, yemeğini içmesini sağlamaktan , aç açıkta bırakmamaktan ileri geldiğini sanan şahsiyetsiz hiç bir zaman babalık sıfatını haketmeyen insancıklara sesleniyorum. bir baba ne zaman mı baba olur?
kızının sevgisini kazandığında
ailesine gerçekten bir baba olabildiğinde
bencilleşmeyerek
merhametli olarak
herşeyden önce insan olarak baba olunabilir...
allaha havale etmek en doğrusu sizi beddua etmeye bile değmezsiniz ağzımı açıp küfretmeme de allah en iyisini bilir ve şunu diliyorum allahtan o baba sıfatını taşıyan sıfatsızları sana havale ediyorum. bu insanlar kendi canından kanından olan çocuklarla bunarlarken baba olma arzusuyla yanıp tutuşanları da cevapsız bırakma.
keşke adam ol demekten önce adam olabilsen baba keşke örf adet derken kendi değerlerini beş kuruşluk insanlara yedirmesen baba ve keşke sana baba demek zorunda kalmasam baba.
çok kötü bir durumdur ama daha kötüsü o öldükden sonra boşuna nefret ettiğini anlamak olacaktır, boşuna ona bir kere seni seviyorum diyememiş olmayı. bazen çocuk oluyor ve babanın neyi neden yaptığını pek bilmeden o güzel yılları ondan nefret ederek korkarak geçiyor. sonrasında da koca bir pişmanlık kalıyor.
bu durumda kendini şuçlu hissetmektir. nitekim baba 'baba'dır. bunu düşünürken bile insan korkar. ama gayet insancıl bir düşünce olup bir izin alma çabasının olumsuz sonuçlanması durumunda düşünülesi bir kavramdır.
''ne diyorsun sen, küçük; babanı mı öldüreceksin?''
''evet, yapacağım bunu. başladım bile. öldürmek, buck jones'un tabancasını alıp
güm diye patlatmak değil! hayır. onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek...
ve bir gün büsbütün ölecek.''
(bkz: şeker portakalı)
senin fikirlerini zerre kadar umursamıyor ve onun yönlendirmeleriyle yasamanı istiyorsa, çok istedigin halde
ona gidip bir kere bile sarılamamışsan,onunla hiç gezememişsen, 20 yaşına geldiğin halde tek bi fotografınız bile yoksa olası durumdur... babadan nefret edilmez diye bir şey yoktur çünkü babayla ilişkin bütün ilişkilerinin yönünü belirler. hayatın boyunca kızarsın ona.
belli bi' ya$tan sonra ki genelde 22-23 civarı ya$lardır, kendiliğinden ortaya çıkan durum. ya kalıcıdır ya geçicidir. ya geçici olduğu tahmin edilir kalıcıdır, ya da kalıcı olduğu tahmin edilir geçicidir. kimse bilemez.
Babaya duyulan soğukluk ve nefret, baba ile zıtlaşmayı, baba gibi olmamayı doğurur.
Adolf Hitler, hayatı boyunca içkiden uzak olmuş ve içenlere karşı nefret beslemiştir. Çocukluk döneminde her zaman sarhoş olup ailesi ile ilgilenmeyen babasına duyduğu nefret, babasının sevdiği alkolede yönelmiştir.
bunun tek sebebi babanın otoriteyi sembolize etmesidir. genç insan isyankar olduğu için baba kuralları uyguladığında ona antipati besler. devlet ve baba ilişkisi de buradan gelir. halk isyan ettikçe "devlet baba" kuralları daha da sert bir şekilde ve ciddiyetle uygular.
babadan nefret etmek, iktidar oluşumlarından ve düzen sağlayıcılardan nefret etmenin de temelini atar. hele ki baba asker ise bu ilişki daha da çetrefilli olur. baba aynı zamanda özgürlüğün önünde bir engel olarak görülmektedir. dışarıya çıkmamızın, arkadaşla buluşmamızın, özgürce karar vermemizin önündeki engel.
tabi her baba öyle değildir. ben oğlu eve kız atsın diye evi boşaltan bir baba tanıyorum, ki
cennette yeri garantidir.
evin babası rolünü üstlenememiş bencil sadece evin bireylerine yük olmuş ve bunlara rağmen kendini fedakar zannediyorsa çocuğun yapması gereken tek eylem babadan nefret etmektir. hayat zaten yeterince zor ve zor olan hayatımı daha zor yapan tek öğe sensin. azalarak bit. şu an en azından böyle düşünüyorum.
eğer bencil bir insansa, çocuğunu düşünmek yerine ilk önce kendini düşünüyorsa bana kalırsa o kişi baba değildir ve bu da nefret etmek için gerekli bir sebeptir.