Yıllar önce okuduğum (yıllar öncesinden kasıt ilk çıktığı zaman tabii ki) , okuyucuyu bir kulenin üzerine çıkarıp habersiz aşağı iten Elif Şafak romanıdır.
--spoiler--
Kitabın her bölümünün adının aşure malzemelerinden seçilmiş olup, olay örgüsünün en sonunda aşure ile sonlanması, Elif Şafak romancılığının ağızda hoş bir tat bırakan yanıdır.
--spoiler--
elif şafak'ın okuduğum ilk kitabı olup beklentilerimin üstündeydi. kitap oldukça akıcı olup arada sırada gereksiz ayrıntıların uzunluğuyla sıkmış olsa da hiç ummadığım bir sonla çok etkileyici bir biçimde bitti. ermeni meselesinde de çok yanlı bir tutum sergilenmemiş. iki tarafında düşüncelerine yer veriliyor karakterler aracılığıyla. ama en güzel özet kitabın sonlarına doğru armanuş'un sanal arkadaşı baron bagdassarian tarafından söylenilenler. ayrıca o bu değil de ben ciddi ciddi asya'yı özlüyorum. onun o hem asi, muzip samimiyetini, gerçekçiliğini.. kitap her şeyiyle çok etkilemiş değil beni hatta okuduğum bi çok kitaptan daha kötü belki ama bu da ilk defa oldu işte.. takdir etmek lazım o yüzden.
zeliha'nın agnostikliğini, asya'nın müzik zevkini kendimde bulduğum mükemmel kitap. henüz bitirmiş değilim; fakat yarılamışken kitabı bu denli bir entry girmek hiç de pişmanlık yaratacak türden değil. ilk 50 sayfa okunmuş olsa bile girilebilirdi 'mükemmel kitap' entrysi.
elif şafak ın okunsa da hoooşş okunmasa da... denilen kitabı.kitaptaki birçok karakter aslında çok güzel harmanlanmış ama malesef okurken bir şeyleri fark ediyorsunuz.*
hakkında açılan davayı duyduktan sonra okuduğum kitap. ermeni meselesine tek pencereden bakıyor bu konuda hatali. oldukca etkileyici bir son. kitabı bitirince bir kaç gün midem bulandı.
orijinal adı "bastard of istanbul" olan ve ispanyadaki ingiliz okulundaki asimilasyon sonucu romanları kendisine "ingilizce gelen" türkiyeli yazar elif şafak tarafından yazılmış romanın adıdır.
amerikalı bir kadının ermeni biriyle evlenmesiyle süreç başlar. ve armanuş adını verdikleri bir çocukları olur. aralarında çıkan anlaşmazlıklar sonucu kadın adamı terkeder. ermenilerden intikam adına amerikada yaşayan bir türkle evlenir ve asıl olaylar armanuş büyüdükten sonra başlar.
bu kadar övüldüğüne göre vardır bir hikmeti diye başladığım lakin hayal kırıklığına uğradığım kitaptır. türk filmlerine güzel konu olur bu kitaptan. hatta 10 sezon dizi olur. çarpık ilişkilerin yer aldığı kitaplardan nefret ettiğimi farketmemi sağlayan romandır. pinhan ı yazan bir yazar böyle bir kitap yazmamalıydı. olmuş bir kere.
Lise yıllarımda okuduğum ve en etkilendiğin roman sorusu sorulunca , nedendir bilmem ilk aklıma gelen romandır.
Elif şafak gerçekten önemli bir yazardır bu ülke için. bu romanında bir çok kez türk düşmalığı ile suçlandı. şahsım adına ben romanı okuduğumda hiç öyle düşünmedim ve düşünmüyorum. dizilerde gibi yaşanılan olay ve kişiler kurmacadır diye uyarı düşülmeliydi romana illa ki.
ayrıca elif şafak' ın dilinin belkide en sade olduğu romandır.
mutlaka okunması gereken bir kitap. elif şafak'a karşı ön yargılı yaklaşıp bu kitabı okumamazlık etmeyin. ben bunu yaptım ve pişman oldum. kitapta hiç bir şekilde bir türk düşmanlığı falan yoktur. zaten okumasını bilen insan anlar ne anlatılmak istendiğini orada.
bir varmış bir yokmuş,uzak çok uzak bir ülkede 4 çocuklu ihtiyar bir çift yaşarmış iki kız iki oğlan.
kızlardan biri güzel biri çirkinmiş. küçük erkek kardeş güzel olanla evlenmeye karar vermiş.
ama kız istemiyormuş. ipekli giysilerini yıkayıp nehir kenarına durulamaya gitmiş. suyun kenarında uzun uzun ağlamış. soğukmuş. elleriyle ayakları az kala donuyormuş. eve dönüp kapıyı çalmış ama kilitliymiş. annesinin penceresini tıklamış ama annesi: bana ancak kayınvalide dediğinde seni içeri alırım demiş.babasının pencerisini tıklamış ama babası: bana ancak kayın peder dediğinde seni içeri alırım demiş.ağabeyinin pencerisini tıklatmış ama ağabeyi:bana ancak kayınço dediğinde seni içeri alırım demiş. ablasının pencerisini tıklatmış ama ablası: bana ancak görümce dediğinde seni içeri alırım demiş.erkek kardeşinin penceresini tıklatmış ve erkek kardeşi onu içeri almış.ona sarılmış,onu öpmüş. kız:yer yarılıp beni yutsun demiş.bunun üzerine yer yarılmış ve güzel kız yer altı krallığına kaçmış.*
edit: bundan yarım saat önce kitabın bitmesine bir kaç sayfa varken gelip kitap hakkında yorum yazmıştım. okuduğum ve beğendim kitapların bitmesine bir kaç sayfa kala hep bir anda bırakırım kitabı elimden.
bitmesine üzüldüğüm için mi yoksa bundan heycanlanarak daha çok zevk aldığım için mi yaparım bilmiyorum.
her neyse gelip buraya yorum yaptıktan sonra kitabı tekrar aldım elime ve bitirdim.
son sayfalarında tekrar aşureden söz ediyordu. bu kitabın en temel noktası olayları derinleştiren güzel tatlısı.. üzerinde nar taneleri ve dözülmüş fıstık taneleri olan aşure.. canım çekti okurken bir an..
sonra kitabın son cümlelerinden birinde de ''hayat iç içeliklerinden ibarettir ve tesadüf ile tevafuk aynı şey değildir'' diyordu. hayatım boyunca en çok düşündüğüm kafamı karıştıran bir meseleydi bu benim için bu cümleyi okurken kendimi sorguladım. bir kaç kere bu cümleyi tekrar ettim kendi içimde.
kitabı bitirip kenara koyduktan bir müddet sonra kapı çaldı. karşımda aynı apartman da oturduğumuz öz ablam kadar çok sevdiğim nurcan abla ve elinde de kasenin için de üzeri nar ve fıstık taneleriyle süslenmiş aşure..
belki diyiceksiniz bunda ne var? diye ama bu benim için çok garipti kapıyı açtığım da şaşkınlıkla aşureye bakıp yok artık bu kadar olur demeyi durduramadım bir an. gülerek ve şaşkınlıkla baktırlar yüzüme ne oldu diye sorduklarında diyicek bir şey de bulamadım bu benim için öneliydi işte deyip kestirip attım. ama benim o anda ne düşündüğümü anlayamadı kimse. ve bende beni bu kadar çok şaşkınlığa uğratan şeyin tam olarak ne olduğunu çözemiyorum şuan.
şimdi sorarım size tesadüf ile tevafuk arasında bu kadar gelip giden bir insan için sizce bu olaya bu kadar takılmakta haklı değil miyim?
Elif şafak denen, tek amacı popülist bir insan olmak olan, sürekli tvye çıkıp kendi reklamını yapan, ergenlerin özgün zannettiği erkeğimsi kadının vasatın altındaki kitabı.
konu itibariyle iyi başlayan, sonra saçmalayan, sonunda da kekremsi bir tat bırakan kitaptır.
etkileyici bir girişi vardır. ama daha sonra karakterler gerçekçiliğini yitirmiştir benim gözümde. elif şafak, karakterlerle yeterince empati kuramamıştır bence. kendine göre basmakalıp tipler oluşturmuştur.
fazla basit bir roman açıkçası. sanki dizisi ya da tv filmi çekilsin diye yazılmış.
bir de, soykırım var diyecek ancak tam da diyemiyor, yavaş yavaş okuyucuya bunu işlemeye çalışıyor, ama ben salak yerine konmuş gibi hissettim. konu hassas tamam da, açık açık yazamayacaksan roman yazma o zaman... tabi kimsenin derdi sanat değil, best-seller olmak daha önemli. bunu da anlayışla karşılayabiliyorum aslında ama ben daha da elif şafak okumam.