olaylar ve içerik açısından dolgun bir romandır. öyleki enseste vardırmış.. türkiyenin nara benzetilmesi.. nar ikiye ayrıldıktan sonra tanelerini yerine koymanın zorluğunu gözeterek halkların kardeşliği mesajı veriyor.
ingilizcesi şubat ayında piyasaya çıkmıştır.robinson crouse'dan temin edilebilir kitabın kapağında,baba ve piç'teki gibi yarık bir nar resmi yok onun yerine çini motifleriyle süslenmiş bir kapağı var.baba ve piç'ten de söz etcek olursak cafe costantinapolis'teki muhabbetler evet doğrudur biraz kastırıyor,ama onun dışında akıcı ve keyifli bir roman.elif şafak daha önceki romanlarında olduğu gibi burda da bizim osmanlıca dediğimiz aslında öztürkçe kelimler bolca serpiştirmiş.dikkat edin okurken canınız kuruyemiş çekebilir.
yok yere eleştirilmiş ve davalık olmuş, eleştirilmesi ve davalık olması ile çok satarlığını daha da perçinlemiş, aslında kaliteli ama edebiyatın spekülasyonu kaldırmaması nedeni ile hakettiği sanatsal saygıyı bulamamış, yalnızca çok satarlıkta kalmış roman.
-baba? babacığım!
-ne babası ulan? bana mı diyon sen?
-çok yalnızım be babam. bi anam vardı o da öldü.
-gülizar mı? niye öldü o?
-iş görürken bi adamın altında, sekme-i kalpten öldü.
-yazık olmuş. taş gibiydi valla.
-öyle ama n'aparsın. ölümlü dünya.
-sen şimdi oğlum olduğunu iddia ediyon yani?
-ister inan ister inanma. o.çocuğu olabilirim ama dürüstüm.
-hmm.. doğru, gidip oflu ismail'e de yapışabilirdin. herifte bok gibi para var.
-hadi ya?
aşırı derecede elif şafak'ın mahkemelik olmasını gerektirmediğini düşündüğüm ana temanın çok farklı olduğu güzel kitap...
insan çok şeyler katıyo bence.
elif şafak ın bir çok romanında da olduğu gibi yer yer büyülü gerçeklik anlatım tarzından etkilenerek yazmış olduğu, yayınlandığında türklüğe hakaret sebebiyle yazarı hakkında suç duyurusu yapılan kitabı. büyülü gerçeklik demişken, kitapta varlığından söz edilen 2 cin vardır. biri sakin ve söz dinleyen şekerşerbet hanım diğeri ise hırçın ve kibirli ağulu bey. ermeni diaspora sının türklere bakışını ve türk insanının geçmiş olayları hatırlamamak üzere bir nevi tarihin derinliklerine gömüşünü belki de ilgisizliğini hiç bir vurgu ya da suçlama yapmadan gayet doğal bir akışta anlatıyor. belgelere dayalı olmasa da yaşanmışlıkların duygusal etkilerini veyahut diaspora da yaşayanların nasıl bir öğretiyle yetiştikleri hakkında birazcık fikir sahibi olabilmek için okunması gereken bir kitap.
not: yazılan isim alakasız görülerek silinmiştir lakin silen aydın modumuz nasıl bir ilişki kuramamıştır anlamış değilim. imdiii elif şafak'ı kısaca analiz ve girimizi izah edelim;
yazarımız orhan pamuk cizgisinden zerrece farksız olarak önce kısa bir sürede popüler ve iyi bir yazar nitelendirmesine mazhar olmuş, ardından dilediği takdiri kazandıktan sonra yine orhan pamuk misali sansasyonel ve türklerin aleyhinde, yine orhan pamuk gibi düşünce özgürlüğü üzerine oynamıştır son kozunu. iyi yada kötü olarak nitelendirmeksizin her takip eden okurun da anlayacağı gibi yazınsal hayatları bir birine eşdeğer olarak sürdürülmüştür şimdiye dek. tek fark orhan pamuk'un bir adım önde gitmesidir. bekleyelim ve görelim elif hanımın gidişi ne kadar sürecektir?
nihilist manifestoyu içinde barındıran, elif şafağın masalsı romanlarının dışında hayatı, kaderi ve tarihi sorgulayan,her safak romanında olduğu gibi kelimeleri ile beni benden alan harika bir roman...
içinde ermenileri soykırım konusunda destekleyip, türkleri yerdiği söylenerek olumsuz eleştiriler alan kitaptır. fakat olaya edebi yönden bakıp, siyaseti edebiyat dışında bırakmanın doğruluğunu anlayıp, eleştirmek gerekirse; oldukça başarılı bir anlatımı, kolayca anlaşılabilen fakat farklı üslubuyla okuyucuyu günlük kelime dağarcığının dışına çıkartır. aynı anda farklı mekanların paralel anlatımı olmasına rağmen başarılı bir bağ kurulmuş, kopukluk yaşanmamıştır. zaman atlamaları eski olayları unutturmamıştır. bunu sağlayanda analtımı güçlü olan yazardır. gereksiz ayrıntılar yoktur: örn: asya doğduktan sonra, büyüme dönemi anlatılmayarak okuyucu sıkılmaktan kurtarılmıştır...
bir diğer olumsuz eleştiriyi haketmeyen yönü ermenilerin, türkler hakkında olumsuz konuşmalarıdır. siyaseti yine bir kenara bırakıp bakarsak; bir kitapta ermeniler anlatılıyorsa onların diliyle anlatmak gerçekçiliktir bir ermeni anlatılıyorsa onun düşüncelerini değiştirmeden anlatmak gerekir. eğer yazar; ermeni kişiyi "sözde" ermeni soykırımınaa inanıyor diye anlatıyorsa o karaktere "türkler böyle bir şey yapmamıştır" dedirttiremez. işte bu romanın gerçekçiliğini yok eder yapay bir hal alır. sinemadan örnek vermek gerekirse; cüneyt arkın 10 düşmanın ortasına yerden 10 metre zıplayıp atladığında "saçma, yapay" diyorsak romanlar içinde bu geçerdir. unutmamalıdır ki yazılan sadece bir romandır, hayal ürünü; olmayan saçma düşünceler.
elif şafak: "hayal gücümün geniş olduğunu söylerler, "saçmalıyorsun !" demenin şimdiye kadar icat edilmiş en ince yoludur bu." *
8 mart dünya kadınlar gününde piyasaya çıkmış olan kitaptır..*
garip ama elbette ki ilgi çekici bir isim koymuş kitabına..yurdum insanının küfüre zaafı oldugunu biliyor tabi..
geçmişte takılıp kalan bir aile ile gecmişini unutmak için çabalayan baska bir ailenin derinliklerde saklı bağlarını anlatan ,sözde ermeni soykırımını farklı bir anlayışla ele alan elif şafak romanı.
okurken hafif orhan pamuk tadı aldığım elif şafak kitabı.
mahrem ve araf da olmamıştı ama, özellikle elif şafak ın med cezir yazılarını ve orhan pamuk un öteki renkler adlı eserleri okuyunca, ikisi arasında bir benzerlik olduğunu farkettim. nasıl orhan pamuk ilk kitaplarında özellikle cevdet bey ve oğullarında oğuz atay tadı verir gibiyse, elif şafak da bu kitabında orhan pamuk tadı verir gibi. benim adım kırmızı tadı aldım en çok bu kitapta. zaten uslubunu ve olayların akışını bu kitaba benzetmiş gibi sayın şafak.
her kitapta olsuğu gibi bu kitapta da kendime yakın bir karakter buldum. mustafa kazancıyı nedense kendime benzettim. biraz da feride kazancı nın konuşurken göze bakamama huyunu en çok da zeliha kazancı nın çekiciliğinde kendimde buldum.
kitabın siyasal boyutuna inmek istemem. inmesi bana düşmez zaten.
kitabın beyne değil, bilinçaltına hitap eden yönü ele alındığında çok tehlikeli olarak tasvir edilebilecek yapıt. tamamen türklükten utandırma psikolojisini aşılamak için yazılmış veya yazdırılmıştır. türk karakterler manyak, sorunlu, namussuz, fahişe ve hatta kızkardeşine tecavüz eden yaratıklar olarak sunulurken, ermenilere yönelik en ufak bir eleştiriden bile kaçınılmıştır. bi de bu yönden düşünün bakalım.