insana hiç yapmayacağım dediği şeyleri bir bir yaptırır. Sonra bir de bakarsınız siz siz değilsiniz. Yılların balta değmemiş odunuyum. Geride bıraktığı tişrörtünü dolaptan çıkaramıyorum. Kokusu dağılmasın diye.
Aslında dünyanın en güzel şeyi tabi dogru insana denk gelirsen.
Sonrası kalp kırıklığı, yolun ortasında kalan bi adam acının tek tarifi bende şu ameliyat olmuştum 3 gün acıdan kan kustum aynı duygu idi.
insan seveceğini ve nefret edeceğini seçemez; sadece yaşar ve hisseder. Sebebi olmadığı bu durumların da tüm sonuçlarına katlanır.
Aşık insan masumdur, hadi daha doğru bir tanım düşünürsek: mahkumdur. Sonradan ismini değiştirir iyi veya kötü tarafa yönelip. Ha sonunda çoğunlukla ahmak olur o ayrı.
Aşık olmak, sonunu bilmediğin ve hatta var olduğunu bile fark etmediğin bir oyunun oyuncusu olmaktır. Sonra sonra anlarsın her şeyi.
Ben ne diyorum bu saatte ya. işte döngüler, oyunlar, hormonlar filan; boş verelim, deliliğe vuralım.
Üzerine neler neler yazılıyor. Türlü güzellemeler yapılıyor.
Fakat çoğu insan bir noktayı atlıyor. aşkın temeli beyninizin size oynadığı oyundur. Bir kişiyi, canlıyı, nesneyi sanki sizden bir parçaymışçasına kabul etmenizin nedeni dopamin isimli hormonda yatar.
Siz ne kadar bilinçli karar veriyorum sansanız da deneylerle ispatlanmış bir şekilde beyniniz daha siz düşünmeden ne yapacağınıza karar vermiş oluyor. Bunun sonucunda da beden belirli nörotransmitterleri salgılıyor. Siz de karşınızdaki bireye aşık oluyorsunuz. Bu işlem de sizi ona bağlamak amacıyla yürütülür. Örneğin karşı cinsiyetten birisine aşık olmanız sizin(bedeninizin) üreme hedefinize bağlıdır. Bir nesneye aşık olmanız ona duyulan ihtiyaç ile bağlantılıdır. Ki aşık olma aşamasında noradrenalin de pompalanır. Bu da sizin heyecan duymanıza, sanki çok önemli bir iş yapıyormuş gibi hissetmenize sebep olur. Ardında da bahsi geçen dopamin salınır ve o heyecana bağımlı olursunuz. Olmadan yapamaz, rahat edemezsiniz. Aşk, Bir nevi zihinsel uyuşturucudur.
Ve tüm bunlar altı(6) saniyede gerçekleşir.
Cinsel iliski sırasında da bunlara ek olarak oksitosin etki gösterir. Böylelikle farkında olmadan o bireye içten samimiyet de beslemeye başlarsınız. Özellikle kadınlarda bu daha belirgindir. Bağlılık daha sık gözlenir. Emzirme esnasında da anneyi bebeğe bağlamak için yine oksitosin salgılanır. Erkekler ise daha çok dopamin etkinliğinde olaya yaklaşır. Seks sırasında Tatmin önceliklidir.
Yani, toplamda sizin üremenize, soyunuzu devam ettirmenize ve sonrasında da yavru erişkin hale gelene kadar bakımı üstlenmenize yardım etmek için aşk vardır. Ki masallarda bahsi edildiği gibi senelerce sürmez. Ortalama 2 senede aşk biter. Sevgi yerini alır. Çünkü 2 senede üremiş, çocuğunuzu büyütmüş olmanız gerekmektedir. genetiğinizi farklı bireylere aktarmanız bedeninizin birincil önceliğidir. Bu sebeple sonradan başka kişilere aşık olabilirsiniz.
Not: aşk acısı da noksanlık sendromu gibidir. Beyin ödül mekanizmasını çalıştıramadığı zaman sizi aşık olduğunuz bireye yönlendirir. Nasıl ki diyet yaptığınızda canınız fena şekilde tatlı çeker, sigarayı bırakırken sinirli olursunuz, bu da ona bir örnektir.
Not2: bu entryde aşkın biyokimyasal süreci anlatılmış olup, her şeyin de bu bağlam temelinde gerçekleştiğinden dem vurulmuştur. Kimse aşka yok hükmündedir dememiştir. iyi okumak, sonra özümsemek gerekir.
Nefes alıp vermek de biyolojik bir süreçtir lakin kimse nefes almak yoktur demez. Basit bir örnek.
Hah illa olay farklı noktalara çekilecek ise yahut değişik argumanlar ile mesele karıştırılacak ise en özünde her şey Birer kimyasal tepkimeden ibarettir. Yalnız böyle olması onların farazi kavramlar olduğu anlamına gelmez.
Sanırım yeterli.
Bir süreliğine nehirlerin suları tersten akar güneş batıdan doğar yükselen hava ısınır sular 100 derecede donar... sonra bir bakmışsın her şey yine aynı , gelip geçen en yıkıcı yüceltici öğretici zorlayıcı mutlu eden ve bedbaht eden duygudur aşk , karanlıklar ütopyası, aydınlıklar distopyasıdır. Çelişkinin ta kendisidir.
Kadınların olmadığı, erkeklerin ise ilişki deneyimsizliginden ve kadina verdiği değerden kaynaklı en az bir sefer dibine kadar yaşadığı duygu; duygu durum bozukluğu, hastalık.
Erkekler hisseder. Kadın ise elindekinden bir üst modeli görünceye kadar, rolünü layıkıyla oynar. Kadının güç köleliği ve her daim alternatiflerin elinde olduğunu bilme hissinden dolayı, hisleri yüzeysel ve önemsiz zırvalardır.
Bunları görmek için de tecrübeye değil. Kadın türüne ufak bir gözlem kafidir, Hatta kendileri söyler.