schopenhauer in muhtemel bir aldatılma sonrasında yazdığı kitap. yazarın dengesiz yazıları zorlu bir gençlik yaşayan adolf hitler e ilham kaynağı olmuş ve yazarı sevdiğini konuşmalarında sık sık belirtmiştir.
feministlerin bi açıp okuması gerektiğini düşündüğüm kitaptır. ilk bakışmada bile karşı cinsle doğacak olan çocuk düşünülür. mükemmeli yaratma isteğidir.bir bakıma toplumsal irade bireysel iradeye üstün gelmektedir.
kesinlikle okunması gereken bir eserdir aşk aşk diye ağlayan arkadaşların gözüne gözüne sokulmalıdır... kendi adıma okuduktan sonra favori şiirlerimi okudumki yüreğime sahip çıkayım yoksa bir daha aşık olamam gibi geldi bu kitapdan sonra...
aşk, kadın, erkek üçgeninde gelişen schopenhauer'un kitabıdır.
üstad kitabının 17. sayfasında şöyle bir analiz yapar:
bir erkek kural olarak başkalarına, hatta kendisinden aşağı olanlara bile, belli bir saygı ve insancıllıkla hitap ederken, yüksek tabakadan bir bayanın kendisinden daha aşağı konumda olan birisine (sözünü ettiğim onun hizmetinde olan birisi değil) hitap ederken, genellikle takındığı kibir ve sanki istemeye istemeye yapıyormuş gibi tavır takınması tek kelimeyle tahammül edilmez davranıştır.
aşk karşınızdaki insanın sizin beyin korteksinizde, snaptik noktalarda ördüğü nöral ağlardır. bu nöral ağlar sizi karşınızdaki insana "bağlar"...bu nöral ağlar ne kadar sık örüldüyse, ayrıldıktan sonra kolay kolay silinmez ve "aşk acısı"" dediğimiz durum ortaya çıkar...bir koku, bir kelime veya bir şarkı duyduğunuzda bu nöral ağlar size o sevgiliyi hatırlatır ve acı çekersiniz..aman diyeyim panpalarım dengeli sevin ve aşık olun. kendinizi fazla kaptırmayın...
ana babanın öğütlerine rağmen, zengin ve pek yaşlı olmayan bir adamın evlenme teklifini, rahat etme düşüncesinden yüz çevirerek, içgüdüsel eğilimine uygun davranabilmek için reddeden bir genç kız, bireysel zenginliğini ve rahatını, tür yoluna feda etmiş olur.
Varlığım tür varlığına armağan olsun dediğim kitaptır.
Erkeğin aşkı, doygunluğa erdiği andan sonra gözle görülecek şekilde azalır, önüne çıkan her kadın, elde ettiği kadından daha çekici gelir ona; çeşitliliği arzulamaya başlar. Kadının aşkı ise, doygunluğa erdiği andan sonra artmaya başlar. Bu doğanın amacının, türün sürdürülmesi ve elden geldiğince çoğaltılması olmasının bir sonucudur. Erkek bir yılda 100’den fazla çocuğu kolaylıkla yapabilir; oysa kadın, ne kadar erkekle sevişirse sevişsin, yılda ancak bir çocuk yapabilir. işte bundan ötürü erkeğin gözü her zaman başka kadınlardadır, oysa kadın bir tek erkeğe iyice bağlanır.
Kadınlar, gerek zihinsel, gerekse
bedensel olarak büyük işler için
yaratılmamışlardır. Bunu net bir
şekilde anlamak için görüntülerine
bakmak yeterlidir. Onlar
yaşamlarının çilesini yaptıklarıyla
değil, katlandıklarıyla çekerler
(borçlarını doğum sancılarıyla,
doğurdukları çocuğu bakıp
büyütmeleriyle, sabırlı ve neşeli
bir yoldaş(eş) olmaları gereken
erkeğe karşı gösterdikleri itaatle
öderler...
arthur schopenhauer ın aşkı maddee ve üreme içgüdüsüne körü körüne bağladığı kitabı. Doğruluk payı yok değildir fakat salt buymuş gibi göstermesi bence yanlış. insanı insan yapan bir maneviyatı bir ruhu var.bu yokmuş gibi anlatılması bir öküzünde aşık olabileceğinin kanıtı olmuş.
Not: kadınları göme göme bi hal olmuş kim atmışsa sağlam kazık atmiş ucu bize bile dokunuyor yani. Tebrikler apla.
türün devamını sağlamaktan sorumlu kadındır. o sizi seviyorum mu diyor daha çocuğu olmamıştır. kadınlar çocuk sahibi olduktan sonra sonsuza kadar değişirler.
Kim ne derde desin, Schopenhauer kadınlardan nefret etsin veya etmesin, kitap baştan aşağı doğru tespitlerle doludur. Kitabın kadın düşmanlığı olarak nitelendirilen bölümlerini evrimsel içgüdüler ve bazı bilimsel gerçeklerle kanıtlanabilir.
Bok atmaya çalıştığınız islamî kurallar ise kabul edin veya etmeyin, kadın ve erkeğin doğasına en uygun şekilde yapılandırılmıştır.
Bu konular hakkında seviyeli tartışma isteyenleri beklerim.
"Hiçbir konu yoktur ki aşkın uyandırdığı ilgiyi uyandırmış olsun, çünkü türün rahatının ve ıstırabının tasası onun üzerindedir ve sadece bireyin mutluluğunu ilgilendiren diğer her şey ile onun bağlantısı cisimle yüzeyin ilişkisi kadardır ancak. içinde aşk motifi bulunmayan bir dramı ilginç hale getirmek işte bunun için bu kadar güçtür, diğer taraftan bu konu her ne kadar sürekli kullanılıyorsa da asla bitirilemez."
"Herkes bir başka kimsede kendisinin yoksun olduğu mükemmeliyetleri arzu eder ve kendisininkinin tersi olan kusurları güzellik olarak düşünür. bu sebepten ötürüdür ki, örneklersek çelimsiz sıska erkekler iri kadınları tercih eder, sarışınlar Esmerlerden hoşlanır. güzel bir kadın gördüğünde bir erkeğin içine dolan ve onunla birleşmenin en büyük mutluluk olduğunu düşündüren aldatıcı coşkunluk türün duygusundan başka bir şey değildir."
"Herkes, kendisinin tersi olan özelliklere sahip insanı tercih eder. ancak istenmeyen karakteristik özellikler ne kadar belirginse, bunun tersini isteme o ölçüde fazladır."
"Yaşama iradesi kendisini, kesin bir şekilde belirlenmiş ve ancak bu belirli baba ile bu belirli ana tarafından dünyaya getirilebilecek olan bir varlıkla nesnelleştirmek istemektedir. iradenin bu metafizik arzusu, varlıklar dairesi içerisinde bu ateşli arzuyu kıskıvrak yakalanmış olan gelecekte ebeveyn olacakların yüreklerinin dışında başka bir faaliyet alanına sahip değildir. Şimdi onlar, halihazırda bütünüyle metafizik bir amaca sahip olan, bir başka söyleyişle, gerçekte mevcut olan şeylerin alanı dışında kalan şeyi kendileri için arzu ettiklerini zannetmektedirler. Diğer bir ifadeyle, burada ilk kez mümkün hale gelen, doğacak canlının, varlıklar alanına girme noktasındaki ateşli arzusudur. bu arzu, her varlığın temel ve asli kaynağında vuku bulur. kendisini fenomenler dünyasında geleceğin ebeveynlerinin birbirlerine duydukları şiddetli sevgi olarak dışa vurur. kendi dışındaki her şeyi pek az dikkate alır. aslında aşk, başka bir benzeri olmayan bir yanılsamadır."