bir durum. aklıma vavien filmini getirmiştir. " ağlamak mı istiyon ağla, konuşmak mı istiyorsun konuş, ya da abi ben bi dışarı çıkıp neyse artık onu yap, ama içine atma".
cok sıkıntılı bir ruhsal durum.zuhur etme nedenlerinden biri güçlü olma takıntısıdır ki; bu takıntı da saçma bir öğretinin sonucudur.daha iyi bir imaj vermek istemekle başlayıp zamanla istense de ağlayamayacak duruma gelme halidir.semptomları arasında saçma sapan şeylere gülmeye başlamak, karanlık figürlerin sık sık hayal edilir olmaya başlanması sayılabilir.kişi aklına kötü olaylar getirip ağlamak, rahatlamak ister(annesinin öldüğünü düşünmek) ancak bu da işe yaramaz.ağlayamama anının yarattığı daralma hissi hemen içki içme isteği doğurur.sırf ağlamak için alkolik olmayı önlemek amacıyla, insan kendini kasmamayı, rahat bırakmayı öğrenmelidir.
Şu an tam da bunu istiyorum ama yapamıyorum. Olmuyor. Ağlayamıyorum. Ağlasam sinirim geçecek belki ama yok. Kocaman bir ayım olsaydı da onu dövseydim sinirim stresim geçseydi keşke.
boğazında bir yumrukla kalakalmaktır. oldukça zor ve sıkıntılı bir durumdur. ağlasan hiç yoktan rahatlayacaksındır, ama yapamazsın. Biri gelmiş tependen seni aşağı itiyormuş gibi, suya batırıyormuş gibi boğulursun kendi nefesinde.
gerçekleşmeyecek idealler uğruna aylardır sabahın köründen geceyarılarına kadar çalışıp, kazan gibi olmuş beynini yetmezmiş gibi ailevi sorunlarla yorduktan sonra gecenin karanlığında kulağında kulaklık, hayatla tek bağı monitörden yansıyan ışık olan biri olarak söyleyebilirim ki; istediğim şeyi yapabilirsem uyuyabilirim bu gece.
hep böyle diyenleri alaya alırdım kendimce. ulen hayatta bu kadar önemli şey varken ne saçma işlerle uğraşanlar var diyordum. ama bir yerde insan tıkanıyor. yapılacaklar, sorunlar, hayalkırıklıkları, tam yaptım dediğin anda aslında yaptığının bir değerinin olmadığını anladığın an, ayrıntılar, gereksiz hatıralar, vs. vs.
hepsi ard arda geldi. ama mütemadiyen robotlaşan insan, ağlama fonksiyonunu bile icra edemez olmuş.
vakitsiz gelen paranın da, şöhretin de, aşkın da, huzurun da...
gözyaşlarının kalbine ve ruhuna aktığı ağlama şeklinde gözyaşlarının yönünü değiştirme isteğine rağmen bunun gerçekleşmemesi. kalbe ve ruha akan gözyaşları insanın canını yüzüne akan gözyaşlarından daha çok yakıyor.
yutkunmaya çalışırken, boğazında hissettiğin koskoca bir taş nefes almanı zorlaştırır. gözlerin uyuşur, için yanar. sabaha kadar oturur beklersin.
bulamadığı ne varsa teker teker yüzleşirken nefesin, boğazını tıkayan taş bir hançer gibi yürür göğsüne. her adımda kırık cam parçaları gibi keser gövdeni, yırtar içini...
bir tek damla gözyaşı açsın istersin gözlerinin kapılarını... bir sel gibi taşmak, açılan kapıdan tüm karanlığınla kaçmak istersin...
bir tek damla gözyaşı açsın istersin gözlerinin kapılarını... kurtulmak için üzerinde duran tüm gölgelerden, sadece ağlamak istersin..