çok gıcık zamanlarda başa gelen durumdur. ağlanması gereken yerde bir türlü ağlayamazsın ve son çare olarak çaktırmadan parmağı gırtlağa kadar sokup öğğğg falan olmak gerekmektedir.
aşka değer vermemiş hain insanın kendine verdiği ceza. ilişkisini sahiplenmemiş, seven kalbi kırmıştır. sonrasında ağlamak yasaktır ona, gözyaşları kalbine akacaktır.
gözleriniz yanar önce. sonra japon animelerindeki gibi sulanır saga sola hareket eder goz bebekleriniz. daha dogrusu siz oyle hissedersiniz.
bogazınızda bi dugum olusmaya baslar bu sırada. onu yutkunmaya calısırken, farkında olmadan daha derine itersiniz.
sonraki aşamada " kalbime bir agırlık çöktü" deyimi yasarsınız tam anlamıyla, nerden gelmiştir, hangi ara olmustur anlamazsınız bile. siz yutkunmayla ugrasırken daha kotusu gelip yerlesmiştir en kuytu yere.
bir yandan da cıglık atmak, tum herseyi kusmak istersiniz icinizde ne varsa. son sesinizle bagırmak, sadece bagırmak...
ama o da olmaz, diliniz tutulmustur, bagırsanız ses bile cıkmaz belki.
kısaca ;
ben bunu birinde gördüm,
dondu, kaldı, ağlayamadı.
ben bunu içimde hissettim,
kalbimin süveyda noktasında...
sadece yüreğiyle baktı bana
dindiremedi acısını gözyaşıyla
sadece bir damla
bir damla yeterdi
engin denizlere açılmasına...
ağlamak isteyip de ağlayamamak diye bir şey yoktur, yürek ağlar...
gözlere çıkamadan bedeni zehir gibi sarar.
gerçekleşmeyecek idealler uğruna aylardır sabahın köründen geceyarılarına kadar çalışıp, kazan gibi olmuş beynini yetmezmiş gibi ailevi sorunlarla yorduktan sonra gecenin karanlığında kulağında kulaklık, hayatla tek bağı monitörden yansıyan ışık olan biri olarak söyleyebilirim ki; istediğim şeyi yapabilirsem uyuyabilirim bu gece.
hep böyle diyenleri alaya alırdım kendimce. ulen hayatta bu kadar önemli şey varken ne saçma işlerle uğraşanlar var diyordum. ama bir yerde insan tıkanıyor. yapılacaklar, sorunlar, hayalkırıklıkları, tam yaptım dediğin anda aslında yaptığının bir değerinin olmadığını anladığın an, ayrıntılar, gereksiz hatıralar, vs. vs.
hepsi ard arda geldi. ama mütemadiyen robotlaşan insan, ağlama fonksiyonunu bile icra edemez olmuş.
vakitsiz gelen paranın da, şöhretin de, aşkın da, huzurun da...
bazı şeylerin boğaza dümlenmesi sonucu oluşan his. bir de kolay kolay ağlayamayan bir yapınız varsa durum biraz daha vahimdir. etrafa gülerken halbuki her şeyi içinize atar kendinize dert edersiniz. ve bir yerde insan dolar, boşalma ihtiyacı duyar. işte o anda isteyip de yapılamayandır. kendinizi zorlar ama beceremezsin. "bu kadar mı zor?" dersin içinden. ne yapılırsa yapılsın nafiledir...
eğer isteyipte ağlama zorluğu çekiyorsanız en sevdiğiniz insanı ölmüş gibi düşünün birden boşanan yağmur gibi olacaksınız deneyin, inanın rahatlatır. içinizde tutmayın ağlamaya çalışın. kirpiklerinizin ıslaklığı gözlerinize anlam yüreğinize ferahlık katacaktır.
bir anda tüm fonksiyonlarını yitirmek, nefes alamamaktır. öyle bir şey oturur ki boğazınıza atmazsanız yaşayamayacak, atarsanız başedemeyecekmiş gibi hissedersiniz. güçlü görünmek uğruna kendinizi bitirirsiniz.
Zor bir durumdur.
Ağlamak istersin olmaz, boğazın düğümlenir, kalbin sıkışır, kötü hissedersin kendini.
Moralin bozulur, çok üzülmüştüssün hadiseye ama ağlayamazsın. Bu duygusuzluğa girmez, bilakis ağlayan kişiden daha zor durumdasındır, ama olmaz işte ağlayamazsın.
Bazen de bilerek ağlamazsın. Etrafa güçlü görünmek istersin, milleti teselli etmek içindir bu duruş. Yine içten içe kahrolursun, ama ağlayamazsın.
iste bu durum anlatılamayacak kadar zordur, kelimelere dökmek istedim ama ne kadar başarılı oldum, ben de bilmiyorum.