bugün

Türkiye'nin geldiği dip nokta.
Sonuna kadar güzel kitapdı ama sonu beni tatmin etmedi.

Spoylır: sonu esnaf lokantasında bitiyor.
"...Açlığın bitmez tükenmez varlığı her yere, her şeye sinmişti..."

(iki Şehrin Hikayesi - Charles Dickens, s.44)
knut hamsun (pedersen) in otobiyografik yanlarını öğrenince okuma zevki katmerlenen başyapıt kitabı. betimlenenlerin bu kadar okuyucuya geçme sebebi birebir tecrübelere dayanmasıdır. öyle ki romanın geçtiği kristiana (oslo) şehri, hamsun'un yazar olma hayaliyle bi gün aç bi gün tok, yazdığı makaleleir satarak günübirlik işlerde çalışarak epey vakit geçirdiği bir şehirdir. 2 kez bu şehirde şansını denemiş, doktordan kötü haberler aldıktan sonra o an bulnduğu amerikadan avrupaya dönmek için bindiği gemide kopanhag'a ulaşmaka karar kılmıştır. kopenhag'a varmadan kristiana'da geminin bir gece demirlenmesi kendine ilham geirmiş, o gece o gemide yazmaya başlamıştır bu romanı. kopenhag'da bir oda kiralayarak da bitirmiştir. taslağı ilettiği politiken gazetesi yazıişleri müdürü kendisiyle karşılaşmasını ''ondan düşkün pek az insan görmüşümdür. düşkünlüğü sadece elbisesinin yırtık pırtık oluşundan değil, o yüzü!'' şeklinde ifade eder. bu betim yazar tarafından romanda kahramanı tarif etmek için de sıkça ve ustaca kullanılır. hamsun bu romanın kahramanıdır, iyi bir yazar olmak için çektiği acıları yazmış, ve karşılığında iyi bir yazar olmuştur.
Her Gün Dünya Nüfusunun Yedide Biri Yani 800 Milyon insan Aç Kalıyor.
Gözlerimi açınca, eski alışkanlık, bugün için bir umut var mı düşünmeye başladım.

knut hamsun- açlık
Valla heralde atom bombasından sonraki en büyük felaket budur ya. Yattım, gözümün önünden yarım ekmek köfte geçiyor, böyle güzel güzel dolanıyor etrafta.

Yediklerine say derler ya, doğru.

Yemek yemek çok güzel şey.
yemek yeme isteği.
uzun süredir yapılamayan şeylere duyulan ihtiyaç.
(img:#2297573)
knut hamsun' un genç bir yazarın insan ilişkileri ve yazma heyecanı arasında hayata karşı dik duruşunu anlatan başyapıtı.
Yirminci yüzyılın önemli olduğu kadar tartışmalı yazarı Knut Hamsun’un otobiyografik ögeler taşıyan romanı "Açlık", kendini arayan ve bir yandan da mükemmel bir yazın ortaya koymayı amaçlayan genç bir yazarın açlık, yoksulluk ve çaresizlikle mücadelesini anlatıyor. Dostoyevski ve Zola’nın etkisini barındıran eser; bu genç yazarın Kristiana’da aç biilaç dolaşırken gerçeklik algısını yavaş yavaş yitirerek yabancılaşmasını, itibarını korumaya çalışırken bir yandan fiziksel ve zihinsel çöküşe sürüklenişini etkileyici bir dille okuyucuya aktarıyor.