milli savunma bakanı vecdi gönül'ün açıklaması. diyor ki zat, cumhuriyet kurulurken azınlıkları mübadele ile göndermesek milli bir devlet olamazdık. peki bunu nerede söylüyor, nato zirvesinde? ey bakan efendi, 56 senedir nato üyesi ülkenin ulus-devletliği mi kalmış, milliliği mi kalmış diye sormazlar mı adama? sorarlar, bak işte sordum bile.
ulus devlet projesinde iki önemli hadise vardı. millet duygusuna sahip tek vücut bir halk ve milli sermaye amaçlanmıştı. azınlıkların güçlü sermayesi varlık vergisi ile zayıflatılmış, mübadele ile de millet duygusuna sahip bir millet yaratılmlaya çalışılmıştır. bugün tek vatan lafı ediyorsak sanırım mübadele amacına ulaşmış ve millet duygumuz oluşmuş demektir. çünkü teba olmaktan millet olmaya geçmek zaman almıştır. ayrıca milli sermaye bugün her ne kadar yabancı sermayenin yerli işbirlikçisi statüsündeyse de kendi çöplüğünde öten horoz misali kuvvetlidir. yani büyük değildir ama yabancı sermayeye nazaran ülkede etkilidir. demek ki milli sermaye de başarılı sayılabilir. yani azınlıkların etkisinden kurtarılmış bir sermaye.
topluca bi itiraf şenlikleri mi başladı diye işkillenmeme sebep olan laf. biri evet bomba attık diyor, diğeri azınlıkları gönderdik diyor, du bakalım sırada ne var.. film gibi memleket olduk lan.
vecdi gönül'ün ne demek istediği mahfuz olmak üzere doğru sayılabilecek laftır. ulus-devlet oluşumu etnik azınlıkların yoğunlukla yaşadığı yerlerde hep sorunlu olmuştur. yugoslavya'dan nijerya'ya, ispanya'dan hindistan'a modern ulus-devletlerin birçoğu çok milletli yapıları yüzünden ulus-devlet olma aşamasını mücadeleli ve kanlı geçirmişlerdir. türkiye topraklarında ulus-devlet olma kaygısını ilk dile getiren ittihat ve terakkicilerin bugün başımıza bela olan sözde ermeni soykırımını ve daha az öne çıkan sözde süryani soykırımını yaptıklarını da unutmayalım. mübadeleler bu yönüyle kansız ama yine de sancılı bir yoldur ulus-devleti tek bir millet etrafında örgütlemek için.
bugün lozan'da "biz onlarla aynı milletteniz, bu istiklal savaşını da beraber kazandık" diyen ismet inönü'nün bahsettiği kürtler kendi milli haklarını savunuyor ve bu da türkiye'nin üniter devlet yapısına tehdit oluşturuyorsa, azınlıkların ulus-devlet oluşumundaki "köstek" olma durumunu göz ardı edemeyiz.
daha önce girmiştim bu entryi ama bir daha girelim. bu itiraftan sonra daha bi anlamlı olacak sanırım.
durmadan bağlılığını kanıtlaman beklenir senden, söylediğin her söz, yaptığın her şeyin altında bir hainlik gizli olabilir zira... kendin olamazsın, adını değiştirmen gerekir bazen çoğunluğun kulağına daha tanıdık gelen bir adla, sırf biraz daha rahat edebilmek için memleketinde... sana farklı davranılır, hakların her an elinden alınabilecek bir lütuftur, bu böyle bilinir ve her fırsatta bu yüzüne vurulur... memleketinde yaşaman için sana "izin" verilmiştir, şükranını her fırsatta belirtmek zorundasındır... anlatamazsın bazen buralı olduğunu, sorarlar ısrarla "eeee... ne zaman geldiniz pekiyi bu memlekete?" diye... yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakaldır...
...ve en kötüsü, beklersin... kovulmayı... senden öncekilerin kovulduğu gibi
lan çok âlem adamlarsınız lan sözünü sıradanlaştıran bir çelişik itiraf daha.
gerçi ne kadar çelişik bilinmez, mâlûm chp'nin de muteber cumhurbaşkanı adayıdır şahsiyetleri.
neyse, işin bana ilginç gelen yönü şudur: iş azınlıklar konusuna gelince resmî söylemle muhafazakâr söylemin din üzerinde yükseleni nasıl bu kadar ortaklaşıyor, nasıl bu kadar aynılaşıyor? kafamdaki cevabı ise şu: dînî anlamda muhafazkâr takılan abilerimizin tahayyülü de ulus devletçilikten ne farkı olduğunu pek bilemediğim büyük islâm coğrafyası tahayyülü. ee, buna kimler uymaz? evet, elbette ki müslüman olmayan, azınlıklar denen gayrimüslim unsurlar uymaz. demek ki bu arkadaşlar bu noktada osmanlıcılık ya da neo-osmanlıcılık fikriyatından sapmaktadırlar.
tabi bu akp'nin genel bakış açısı mıdır bilinmez. bunu diyebilir miyim bunu da bilemedim şimdi hoyu! zîra adam gitmiş nato toplantısında bundan bahsetmiş.
genel bir bakış atarsak: türkiye coğrafyası tarihinin en homojen dönemini yaşıyor, zira bu topraklarda yaşayan nüfusun %30 civarı müslüman olmayan unsurlardan mütevellitti 20. yüz yıl başlarında. bu açıdan baktığımızda evet, vecdi gönül'ünki bir itiraftır. yıllar yılı asimilasyonist ve sürgüncü politikalar güden devlet ideolojisini yansıttığı için senelerini hapislerde geçirmiş bir kitleyle dalga geçmektir bu söylenen. demek ki artık halı altına itme güdüsünden sıyrılmış efendilerimiz.
bir diğer dikkate şayan nokta da laisist ulusalcı kesimle iktidardaki islâmcı kesim şaşırtıcı bir şekilde ittifak yapmış olmuş bu konuda. herkes bu homojenlikten mutlu olsa gerek. alevîlerin "diyanet işleri kaldırılsın" talebine "ama yapmayın, 85 yılın birikimi ne olacak" diye karşılık veren akp'li vekilin bundan 15 yıl önce "bize dinimizi yaşatmıyorlar lan" diye muhalif muhalif bağırıyor olduğu gerçeği ile de örtüşüyor vecdi gönül'ün gönülden itirafı.
yani efendiler, çeşmeden akan yine aynı irinse, çeşmenin kelekkeseni olunca irini matah bi' şey haline getirmek hangi vicdanla, hangi dini temayüllerle bağdaşır? bu soruyu cevaplarken vicdanınızı yanınızdan ayırmayınız.
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün 10 Kasım'da "Ermeniler ve Rumlarla ulus olamazdık" anlamına gelen sözlerine Türkiye'de yaşayan bir grup Ermeni'yi harekete geçirdi.
Başbakan Erdoğan'a açık mektup gönderen Ermeni vatandaşlar, Gönül'ün etnik arındırmayı ve ayrımcılığı övdüğünü bunun da suç olduğunu vurguladılar.
SUÇ iŞLiYOR
Mektupta özetle şöyle dendi: "Sayın Başbakanımız, bildiğiniz gibi Cumhuriyet öncesi ve sonrası yaşanan olaylar özellikle gayrimüslimlerin nüfusunda anormal düşüşlere neden olmuştur. Bu nedenle de uluslar arası platformlarda Türkiye en hafifi- etnik arındırma ile suçlanmaktadır. Bu durumda Sayın Bakan etnik arındırma suçunu alenen kabul edip, övmektedir. Kaldı ki insanlığa karşı suç sayılan fiilleri övmek hem ulusal hem de uluslar arası yasalara göre suçtur."
SÖZLERi GARiP
"Sayın Bakan öncelikle Rum mübadelesini övmektedir. Hangi haklı nedenle olursa olsun, milyonların asırlardır yaşadıkları topraklardan, çevresinden, dağından, ovasından koparılarak, istemediği halde mecbur edilerek, bilmediği, tanımadığı topraklara gönderilmesi olan mübadelenin övülmesi gariptir."
RAHATSIZLIK DUYDUK
"Sayın Başbakanımız, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı Ermeniler olarak, bu talihsiz açıklamalardan dolayı büyük bir rahatsızlık duyduk. Bu sözlerin hükümet üyesi bir bakan, bir iktidar mensubu tarafından söylenmesi ayrı bir üzüntü ve rahatsızlık nedenidir.
AKP'nin bugüne dek azınlık hakları, demokratikleşme gibi alanlarda yapmış olduğu açılımlar bu ülkenin gerçekten çağdaş, medeni ve aydın insanlarını memnun ederken, siyasi rakipleri tarafından da Avrupa'dan ekonomik destek alabilmek için verilen tavizler, yapılan takiyeler olarak değerlendirilmiştir. Milli savunma bakanı Sayın Vecdi Gönül'ün skandal sayılabilecek bu sözlerine AKP yönetiminin göstereceği tavır, bugüne dek sürdürdüğü politikalardaki samimiyeti açısından da çok önemli bir gösterge olacaktır."