birileri haber yapma yolunda jipleri uzun namlulu tam otomatik silahlarla taranırken, ön camdan içeri kurşun yağarken, ama kurşun yağmuru altındayken bile ölümün o dehşet verici korkusuyla kelime-i şahadet getiren arkadaşlarını sakinleştirmeye çalışır. bu saygıdeğer arkadaşların mesleği gazetecilik...
bir başkası ise, bebek'te bilmemne isimli lüks bir mekanda diğer gazeteci(!) arkadaşlarıyla otururken(espri, şamata havada uçuşuyormuş o esnada), memesinin üstünde yazan zamazingoyu onlara nasıl gösterdiğini sayfalarca anlatır ve bunu yazdığı yer de türkiye'nin en çok(!) okunan gazetesi(yazık türkiye'ye). hatta o masada oturanlardan biri de pek sayın muhterem ertuğrul özkök, ne olduğu belli birisi. açlıktan insanların bebeklerini sattığı bir ülkede oluyor bunlar. evet bunları yazan muhterem kişinin de mesleği gazetecilik. ilk verdiğimiz örnektekilerle aynı.
şu ana kadar objektif olanları yazdım, çünkü işin en kibar haliyle yorum kısmına girmem sözlükten uçmama sebep olabilir. aralarındaki 7 farkı siz bulun ve yorumlayın.
buyrun bu da hanımefendinin son yazısı. bir tarafta savaş bölgesinde kalashnikov'larla taranmak, diğer tarafta ayşe arman'ın memesininin yanağını arkadaşlarına nası gösterdiği, bütün yorum size kalmış. ha unutmadan yazıyı türkiye gibi bir ülkede "byeeee" diye bitirebilmiş bir kadın bu. http://www.hurriyet.com.t...;sz=11613&hid=9685137
gazeteye degil de gunlugune veya hatira defterine yaziyormus gibi yazan "kose"min yazari. sanirim bu kadinin gazetedeki islevi insanlari eglendirmek, bir sureligine de olsa sikintilarini unutturmak filan. aksi halde bu gazetede boyle bir "yazar"i barindirmalari imkansizdi. lakin kadin yillardir catir catir gun icerisinde yasadigi ne kadar gereksiz, sacma sapan olay varsa hur bi sekilde aktariyor.
bugunku yazisindaki meme geyigini zaten coktan gectim de, bence daha bombalari vardi.
misal:
--
"Dananın kuyruğu koptu" diyor Necla.
"Nasıl yani?" diye atlıyor Alya.
"Nasıl kopar, ne olmuş da kopmuş, canı çok acımış mı?"
--
Sevgili Nida Gökyüz. Doğum günün kutlu olsun. Bu akşam saat 22.00'de, büyük fille kaplumbağanın bakışlarının kesiştiği yerde, yani sevgilinin mavi halısının üzerinde seni kocaman bir koli bekliyor olacak. Kutu şekerim, kutu! içinden öyle bir şey çıkacak ki, gözlerine inanamayacaksın. Hayatın boyunca tepe tepe kullanacaksın. Bu doğum gününü de mümkün değil asla ömür boyu unutmayacaksın. Olanları sonra bize anlatırsınız inşallah. Tadını çıkar. Byeeee.
--
hani tv programlarinda olur ya. buradan izmir'deki halama, bursa'daki teyzeme selamlar. adana'daki yegenimin de dogum gununu kutla...
son yazdiklarini, roportajlarini da okuduktan sonra kafasinin seksten baska birseye calismadigina emin oldugum yazar. zayiflama kampiyla ilgili roportajda sordugu soru:
okuduğum yüzlerce siyasi köşeyazılarının ardından beynimi dinlendirmek için kimi zaman köşesine baktığım, her baktığımda beni şaşırtan dubai'de ikamet etmekte olan hürriyet yazarı. okuduğum yazılarından aklımda kalanlar şu cümleler oldu;
- en sevdiğim organıma yani göğüsüme sevgilimin baş harfini yazdırdım.
- zayıflama kampındaki obezlere günde ne kadar sex düşünürsünüz diye sordum, çok fazla dediler. ben ne kadar mı düşünüyorum? bende çok...
- bebişimi emdirirken çok farklı duygular içinde olurdum. harika birşeydi bu. sevişmekten daha fazla rahatlatırdı.
bir biz bulamadık böyle saçma sapan yazılarla işgal edecek köşe. keşke benim de tek derdim kalçamda 1 kilo fazlalığımın olması olsaydı. ne güzel hayat be...
Muzaffer Kuşhan ı övüp övüp bitiremeyip sonra ölüm olayı olup da adamın kliniği kapatılmaya gelince kendini çeken bu ne biçim gazetecilik ulan be dedirten kadın .. (bkz: Sadece zengin olduğu için insan gazeteci olmamalı)
sevdiği adam olan ömer'in sağ memesindeki muhabbeti anlatırken ertuğrul özkök'ün söylediği sözdür, ulan bari yazma da azıcık insan olduğunuz anlaşılsın.