insanların genellikle sevgiye dem vurup içlerine düşük voltta elektrik veren tatlı sert konudur.
asıl ayrılık askere giden çocuğunun ardından çoğu annenin hissettiği ayrılık, asıl ayrılık gözü gibi baktığı kızının evlenmesi üzerine birbirine bakan anne-babanın gözlerindeki boşlukta, asıl ayrılık ölümün hayatla dalga geçmesinde yatar.
sevgide ise ayrılık hiç yaşanmaz kanımca, nedeni de şudur sevginin ruhunuzda, genlerinizde çakılı durduğu sürece ve siz onu tutup uykudan uyandırdığınız sürece bedenden bedene nesneden nesneye akabilecek müthiş bir sinerji olmasıdır.
(içses)- lan hep böyle diye diye terkedildin, salak meo :)
ona son ama son kez sarılmak.onu bir ömür kaybettiğini kabul ediş.son kez yüzüne, gözlerine bakmak, teninin her zerresine son kez dokunmak istemek.tenindeki her çizgiye doyarcasına ama doyamayarak bakmak.ona dokunma özgürlüğünün elinden alınmasına karşı koyamadan bu durumu kabullenmek ve ayrılığa yenilmek.
ölüm acısı ile eş değer tutulabilecek kadar keskin ve dayanılmaz olup olmayacağı karşidaki kişinin vazgeçilmezliği ile orantılı olarak değişen durumdur.zaten vazgeçilmiş bir kişi ise hiç koymayacağı gibi kişiye müthiş bir hafiflik getirir.ama eğer kişi vazgeçilmezse o zaman durum çok vahimdir.
geçmişin, geleceğin silinmesi, sadece şu an yaşanan korkunç acı. bitmesi istenen ama her an daha da büyüyen, çıldırtan, bazen dayanılamayacak duruma getiren, ölümle yaşam arasında bi yer. anlamı kalmayan bi hayat, öyle ya ona anlatamayacaksınız, onunla paylaşamayacaksanız yediğiniz yemeğin, içtiğiniz suyun, uyuduğunuz uykuların ne anlamı var ki? gereksiz yere yaşayan biri, o olmadıktan sonra yaşamanın ne anlamı var ki?
her türlüsü insana acı veren eylem. hele ki ayrıldığınız şey ******** uzunca zamandır beraber olduğunuz insan(lar), nesne(ler) ya da mekan(lar)sa genellikle içte bir burkulma ve gözlerde nem bırakır. bazen belli etmeyiz kimseye. hatta amansızca "mutluyum ben. her şey yolunda. dirençliyim." gibi nidalar atarız. yalnız kaldığımızda ise kimsenin görmemesinden istifade içimizdekileri dışımıza atarız. bazen gözyaşı ile.. bazense antidepresanlarla.
en kötü ayrılık için (bkz: ölüm)
mutluluğun olduğu her yerde yeşeren zehirli bir bitkidir . bir ilişkiyi anlamlı kılan en önemli parçadır ayrıca . tıpkı yaşamın kendisi gibidir , yaşama dairdir . inkar edilmesi ve yok sayılması kişiyi şifozreniye kadar götürür .
günümüzün mutluluk odaklı bencil yaratıklarının kaçtıkları bir olgudur . oysaki ayrılığın acısı da sevilmelidir , sahiplenilmelidir . bir kişinin size uzattığı mutluluk ne kadar değerliyse size kalan acıda o kadar değerli olmalıdır . boşuna dememiş şair (bkz: ayrılıkta sevdaya dahildir)diye .
''soydaş anılarımın,ve yaralı bilincimin, ve tamir görmüş duyarlıklarımın yetmediği (rantiye duyarlıklarımın),ve tarih adına, ve toplum adına, birey adına, onur ve sevda adına fişlenmiş, ve onca bedende bıraktığı parmak izleri örselenmiş, ve güzelliği dahil onca sınavlara çekilmiş, kendimin sürekli muhaciri olarak, bir kez daha usul parmaklarla geçiyorum, henüz adlanmamış bir ayrılığı, daha şimdiden tutanaklarıma.
ve gene biliyorum ki,çok güçtür kapı eşiğine gelinmiş kapılardan, bir gecelik diyet ödeyip yüzgeri dönmek, ve dündüğünde beni bulamayacağını kuvvetle bilerek,şimdiden bir pusula bırakıyorum kapıya,okunması kolay bir yazıyla:
ayrılık!!''
(bkz: murathan mungan)