aylak adam

entry259 galeri3
    25.
  1. zeki demirkubuz bu kitaba bir el atsada enfes bir film çıksa dediğim yusuf atılgan şahseseri.
    3 ...
  2. 26.
  3. arayış içindeyken elime geçen ve cuk diye oturan kitap.insan "o" nu gördüğü anda farkedebilir mi yada tanıdıkça mı farkeder?"o" diye biri var mıdır cidden?hayatında özlemle beklediğin kurduğun insanın bir bedene giymesi mümkün müdür?eğer hayatının insanıysa, yine ve yeniden karşına çıkar mı?( ki "b" ve "c"nin hayatları sürekli çakışasıdır buradan görüyoruz )

    "c" ayşenin günlüğünü karıştırırken yazdığı notu görür"23 temmuz.onu seviyorum."
    "c"nin yorumu düşündürücüdür:"beni sevseydin o günün 23 temmuz olduğunu bilmezdin."
    bir solukta biten takdire şayan bir roman.

    edit:"c" o kızı bulsa bile aynı kalacak.bacaklarını öpecek, kadını yapacak.uyumak için kendi yatağını seçecek ve iki sigarayı ardarda içecektir.
    6 ...
  4. 27.
  5. yusuf atılganın okumaktan sıkılmayacağım harika romanı.meyhanede oyuncu arkadaşıyla yaptığı muhabbet meyhanedeki adamın ismine takıp gülmeleri sinema salonundaki tespitler v.b. sizi okudukça okumaya sevkeden ayrıntılar bulunmakta.kesinlikle okunmalı,okutulmalı.
    1 ...
  6. 28.
  7. Her şeyin farkında olup sırf bu yüzden hiçbir şey yapmayandır, aylaktır c. düşünceler hiç bırakmaz onu, yetinemez hiçbir şeyle ve tutunamaz hiçbir dala. Öteki olmamak için, onlardan biri değildir o.

    "Ertesi gün sıkıcı bir sabahla başlayacaktı. Kim bilir, iç sıkıntısı olmasa, belki insanlar işe gitmeyi unuturlardı. 'iş avutur.' derdi babası. O böyle avuntu istemiyordu. Bir örnek yazılar yazmak, bir örnek dersler varmek, bir örnek çekiç sallamaktı onların iş dedikleri. Kornasını ötekilerden başka öttüren bir şoför, çekicini başka ahenkle sallayan bir demirci bile ikinci gün kendi kendini tekrarlıyordu. Yaşamanın amacı alışkanlıktı, rahatlıktı. Çoğunluk çabadan, yenilikten korkuyordu. Ne kolaydı onlara uymak! Gündüzleri bir okulda ders verir, geceleri sessiz, güzel kadınlarla yatardı istese. Çabasız. Ama biliyordu. Yetinemeyecekti. Başka şeyler gerekti. Güçlüğü umutsuzca zorlamak bile güzeldi."

    yusuf atılgan, oğuz atay'a tutunamayanlar için esin olacak güzellikte anlatmıştır, günümüz ıssız adamını.
    1 ...
  8. 29.
  9. yusuf atılgan ın aylak adamı zor bir karakter, fakat istikrarlı, sıradan olan her şeye karşı.

    günümüzün kadın ve cinsellik bolluğundan kaynaklı moda sendromu ıssız adamcılıktan çok daha derin bir yalnızlığı var. baş kaldırısı sadece kadın erkek ilişkilerindeki monotonluğa değil toplumsal her türlü dayatmaya karşı.

    --spoiler--

    sevişen (birbirini seven) iki insanda bile bir anda aynı duygular olmuyor... Aynı anda ortak duygular ancak iki etin birbirine dokunmasıyle başlıyor

    --spoiler--
    2 ...
  10. 30.
  11. Saat sabaha karşı altıya geliyordu.

    onikiyi biraz geçerken, az bir şey okiyim diye başlamıştım oysa; tek solukta bitti.
    okuduğum en sahici Türk Romanı. yeraltından notlarfamilyasından...Yabancıgillerden... sıradaysa tutunamayanlar var, merakla beklediğim. altını çizmediklerimi buraya yazsam daha az vakit alabilir. Abartılı oldu sanki? Eh, biraz. Neyse. dönüp dolaşıp birkaç kere daha okutturur, eminim.

    bay c harbi bi adam. Zor bir adam. Aylak bir adam. Yalnız bir adam. Hep yalnız kalacak bir adam. Mutsuz bir adam. Hiç mutlu olamayacak bir adam. Yaralı bir adam. Yaralarına merhem bulamayacak bir adam. Arayan bir adam. Hiç bulamayacak bir adam. Keşke bulsa???

    insansoyunun zaaflarıyla yüzleşmek kolay değil. doğuştan gelen defolarımız var. defoların üzerine defo ekleyerek yalapşap ve yüzeysel hayatlar yaşamak...ve bunlara dışarıdan bakıp tahammül etmek. tahammül ederken derinlere inmeye çalışmak. derinler sarhoş eder. sarhoş oldukça, derinlere giden yol keskinleşir. yetmez daha da yol var. insan seni seviyorum. insan senden nefret ediyorum. bakalım hangisi galip gelir?

    kahve ve sigara sabahın köründeki kötürüm düşüncelere ne güzel eşlik ediyor. biraz sonra işe gidecem. Yemişim lan işi. çalışmasam olmaz mı? biraz daha idare etmek lazım. biraz daha? bugün çok iyi ve çok kötü bir gün. bu kitapla tanıştım. ve ben sırf bu kadar geç tanıştığım için kendimi zor affetmeliyim.

    Saat sabaha karşı altıya geliyordu. kitap bittiğinde 26 yaşındaydım. ve "tedirgindim."
    5 ...
  12. 31.
  13. türk edebiyatının mihenk taşı niteliğinde sayılabilecek bir eserdir. keza edebiyatta işgal ettiği yer, karakterinin sıra dışılığı, zaman, mekan Ve tematik işleyişi ile olağanın dışındadır. huzur romanı ile tutunamayanlar arasındaki-tarz olarak konuşuyorum-bulunur.

    elipaketliler

    sıradanın, modernin, alışılmışın, aile'nin, ehlileşmenin kitlenin emme ve notralize etme gücünün bir ifadesidir. C. ise alışılmışın dışında bir karakter olduğu, sıradanın bu yükünden kurtulmaya çalıştığı, modernin insan aklı, entellekti ve duyguları üzerine uyguladığı tahakküm dolayısı ile güler ile olan ilişkisini bitirir. Modern toplumda ailenin ifsada uğramışlığı bireyler arasındaki yalnızlaşma ciddi analmda bu eserde anlatılır. evlilik birliktelikten ziyade iki yalnızlıktır; "etin ete sürtünmesi"dir.

    sessizlik

    genellikle "aylak adam" tarafından verilen tepki olmakla birlikte modernden postmoderne geçiş metinlerde sık sık karşılaşılan bir tepkidir. eserin sonundaki kahramanımızın etrafındaki biriken kalabalığa karşı- sessizlik ve suçlayıcı bakışlara- verilen tepkidir. UlyssesMr BLoom ya da beckett oyunlardaki "ara sessizlikler" bunun örnekleridir.

    zaman

    yazar tarafından tamamı ile ters düşünülmüştür. roman dörde bölünmekle ilkbahar(gençlik), yaz(olgunluk)0, sonbahar(yaşlılık), güz/kış(ölüm) şeklinde dörde bölünür. ama bu mevsimlerin sembolik ifadeleri bazı mevsimlerde tersine işler. roman okurmerkezli bir bakış açısı gerektirmektedir. modern hayatın bireyi tahakküme alan en önemli problematiği belki de zamandaki bu bölünmüşlük bu programlı yaşamaktır. aylak adam ın "aylak"lığı belki de bundan dolayıdır. bu "başkaldıran birey"in moden hayat tarafından emilip içinin boşaltılmasına karşı bir tepkidir. aslında burada daha çok "arzu" girmeye başlar ve "aylak adam" bu zamanı kendi isteklerine göre eğip büker.

    takvim yapraklarını yırtıp atmaması bundan dolayıdır. anayurt otelinde de benzerlikler söz konusudur. bu modern hayatın belirlediği herşeye olan karşıtlıktır. mesela "gazete kültürü"nü örnek alalım. bu da modern hayatın getirisi olmakla birlikte insanı tahakküm altına alan kitle iletişim araçlarından biridir bir yerde insanların akıl ve düşüncelerini bu simülatif dünyalar belirler. çünkü tam anlamı ile kopya bir dünyada yaşadığımız bir gerçektir. Zebercet oteli terk ettiğinde artık gazete gelmemesini ister ve otel defterini de yazmamaya başlar.

    Mekan

    modern edebiyatımızdaki kopuşlardan birini de bu mekan kavramı oluşturur. mekanı belki de en etkili kullanan iki yazar olarak peyami safa(fatih-harbiye'deki istanbul semtleri içersindeki alafrange-alaturka yaşamalar arasındaki fark ile) ve yakup kadri örnek gösterilebilir(sodom ve gomorra daki istanbul(daha çok yozlaşmışlığın düşükahlaklığın merkezi olarak-anadolu karşıtlığı(milli mücadelenin yeni bir iradenin temsilcisi olarak)
    "aylak adam" bu sayılanların hepsinin ötesindedir. hatta dokuzuncu hariciye koğuşu karakterinin mekanla özdeşleşmesi babında incelendiğinde tam karşıtı diyebiliriz. aylak adam'ın ikinci kez bir mekana gitmemesi bunun klasik bir örneğidir.

    bununla birlikte postmodern romanlardaki zamanın belirsiz olduğu gibi bu romanda da mekan oldukça belirsizdir. Panoptikonların hakim olduğu modern bir toplumda(ki modern iktidarı doğasını betimleyen belki de en sembolik kavram budur) modern hayatta mekan insanı tahakküm altına alıp içini boşaltan güçlerin bir yerde sembolik ifadesidir. bu denetçi mantık birey kavramını yok ederek bireyi özne haline getirmekte ve daha sonra da özneyi de şeffaflaştırarak içini boşaltmakdadır. bu meyanda joesph k'nın mahkeme salonundaki yarı baygın hali gözler önüne getirilebilir.

    iletişimsizlik

    yusuf atılgan'ın anayurt otelindeki diğer karakteri olan zebercet gibi bu karakter de iletişimsizdir. empoze edilenin dışında davranır ikisi de. fakat aralarında ciddi analmda fark söz konusudur. Zebercet'de aslında yazar tarafından sürekli derinden derine telmih edilen kadınsılık("annesi oğlan doğurmuş, zebercet hamur yoğurmuş") C.'de söz konusu değildir. genellikle ortak yanları iletişimsizliktir. diğer insanlar ile aralarında büyük sınırlar söz konusudur; fakat sürekli bir temastan kaçınırlar. Bu meyanda Berna moran'ın belirttiği gibi otel zebercet için "ana rahmi" anlamına gelir. otel'den ayrıldığında ve iletişim kurmaya çalıştığında ise işler sarpa sarmaya başlar. bununla birlikte her iki romanda da freudyan özellikler önemli yer işgal eder. Aylak adam'ın kadınların-belirli kadınlar dışında- kadınların bacaklarına dokunamaması daha çok küçüklüğünde babası ile teyzesi arasında yaşadığı travmatik olaydan dolayıdır (bkz: affective memory).
    14 ...
  14. 32.
  15. 33.
  16. " insanlar birgün hiç çalışmamak için çalışırlar "

    " dünyada hepimiz sallantılı,korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz.tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır.
    tramvaylardaki tutamaklar gibi.uzanır tutunurlar.kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına.
    çocuklarına tutunanalar vardır.
    herkes kendi tutamağının en iyi,en yüksek olduğuna inanır.gülünçlüğünü fark etmez."

    gibi efsane cümleciklerin olduğu baş yapıt.
    5 ...
  17. 34.
  18. Bir adam.. Geçmişi ve şimdiyi kafasındaki karmaşıklıklar içerisinde yaşayan aylak bir adam. işsiz : onun tek işi sokak sokak gezmek , babasından kalan mirasla geçinmek ve aradıgı gerçek sevgiyi bulmaya çalışmak

    Kitap dört bölümden meydana gelir:Kış , ilkyaz, yaz,güz.
    Romanın ilk bölümü okuyucuları hemen olayın içine çeker. Başlayan bir sürecin devamı gibidir. Lokantadan çıkmak üzere olan roman kahramanı bir yandan aradığı bir şeyden bahsederken bir yandan da garsonun yüzündeki çizgilerden , hal ve tavırlarından onunla ilgili analizler yapar. Yürürken kafası hep bir şeylerle meşguldur . Bunlar kimi zaman aradığı kişi , kimi zaman sokaktaki herhangi biri (dilenci, şaşı kadın vb..) , kimi zaman geçmişi(teyzesi,babası) olur. Her zaman sinemanın önünde bekleyen şaşı hayat kadını ilgisini çekmektedir. Zehra teyzesinin onu öpmek için eğildiği zaman şaşılaşan gözleriyle bu kadın arasında bağlantı kurar. Babasından kalma evde yaşar. Babası ona hiç çalışmamasını sağlayacak kadar miras bırakmıştır. Evle ilgili işleri hizmetçi, parayla ilgili işleri ise avukatı halleder.

    C , arada bir Sadık adındaki arkadaşının resim atölyesine gider. Orada Sami adındaki bir gencin resmini yapmasına izin verir. C nin başından beri aradığı bir şey vardır. Başta okurken bunun tam olarak ne olduğunu anlayamayız. Aylak adamdaki kafa karışıklığı okuyucunun da kafasını karıştırır. Romanın ilerleyen kısmında '' gerçek sevgi''nin peşinde olduğu açıkça ortaya çıkar. Bütün aylaklığı da bu arayışın getirisi veya götürüsüdür diyebiliriz. Sami bir gün onu yemeğe davet eder ancak C ev ortamındaki yapmacıklıkları sevmediğinden gitmez ve aradığı B ile tanışma fırsatını kaçırır.

    Sinemanın insanları oldukça etkilediğinden bahseder. insanları kayıtsızlıklarından ve asık yüzlerinden kurtarmanın yolu olarak sinemayı görür. Sinemadan sonra çoğu akşam olduğu gibi o akşam da içer. Eve dönünce korkulu bir rüya görür. Bir kadın ona babasına benzediğini söyler.

    C , ressam olan sevgilisi Ayşe'yi yolda birisiyle görür ve Ayşe'nin yüzü kızarınca aldatıldığını düşünür. Ayşe durumu ona izah etmek ister ; ancak onu bulamaz. Nasıl tanıştıklarını Ayşe'nin günlüğünden öğreniriz. Eski sevgilisinin Haluk adında biri oldugundan bahseder. Sonra B'nin hayatına bakılır. B'nin erkek arkadaşı da sinemaya sevişmek amacıyla gidenlerdendir. B onun tahmin ettiği gibi duygusal biri olmadığını anlayınca büyük pişmanlık duyar ve ondan ayrılır.

    ikinci bölüm ilkyazdır. Yazar yine aradığı gerçek sevginin peşinde etrafı gözlemlerken gözü iki kız arkadaşa takılır. O anda ikisinden birinin o kişi olacağını düşünür. Güler adındaki kızın peşinden giderken aslında aradığı olan B'yi kaçırır. Güler'i günlerce takip eder ve sonunda onunla tanışma fırsatını yakalar. Bu arada çok heyecanlı olan Güler, bir süreliğine oradan ayrılan arkadaşı B'ye mektuplarla yaşadıklarını anlatır. Güler, C ile aile , ev vb konularda beklentilerinin farklı olduğunu görür, hayalkırıklığı yaşar. Ertesi gün akşam birlikte yemek yerler . Güler sarhoş olur. C'nin evine giderler ancak aralarında bir şey geçmez. Geleneksel toplum yaşantısı Güler'in bir ilişki yaşamasına engel olur. Bu bölüm bir gün vapurdayken iki adamın yanlarına yaklaşıp sarkıntılık etmesinden dolayı C nin onlarla kavga etmesiyle biter. Güler'le o olaydan sonra bir daha görüşmezler.

    Üçüncü bölüm yazdır. C , yazı geçirmek için Caddebostan-Suadiye taraflarından bir ev kiralamasını avukatından ister. Bir gün plaja indiğinde resim atölyesindeki Sami ile karşılaşır. Yanında da ablası B vardır. C ,onun Sami'nin ablası olduğunu anlayamaz.Kız arkadaşı olabileceğini düşünür. Bu sebeple birbirlerini bilemeden tanışırlar. C'nin kaldığı evin yanındaki pansiyonda da Ayşe kalmaktadır. Ayşe , C'yi sahilde görür ve biten ilişkileri yeniden başlar. Birlikte pansiyonda yemek saatlerinde yemek yerler; ancak orası ailelerin de kaldığı bir yerdir. Diğerleri onların evli olmadığı halde bu kadar yakın olmalarından rahatsızlık duyar. Bu bölümde ilk kez bir kadına(Ayse'ye) ''seni seviyorum'' der. Ona geçmişinde olanlardan bahseder: babası, teyzesi . Babasının teyzesiyle olan ilişkisini , evdeki hizmetçileri ve kulağını sürekli kaşımasına neden olan kulak yırtılma hadisesini anlatır. Ayşe çok rahatsız olur ve devam etmesini istemez. Ayşe artık C ile aralarının tatsızlaştığının farkındadır. Ona ilk kez ailesinden bahseder. Ailesi oraya gelecektir. C'nin bir gün gideceğini bildiği için en sonunda Ayşe kısa bir not bırakarak ayrılır.Aylak adamın içi ferahlar sıkıntıya düşmeden ilişki sona ermiş olur. Bu bölüm C'nin şehre inmeye karar vermesi ile son bulur.

    Kitap güz bölümü ile biter. Bu bölümde C yolda B'ye çarpar ama birbirlerine dikkatli bakmazlar. C teyzesine benzettiği şaşı kadını görmeye gider ve onu evine götürür. Onda teyzesine ait şeyleri arar. Güler'le buluştukları pastaneye gittiğinde Sadık'la karşılaşır. Konuşmalarından Sami'nin ablası olan B'nin sinir buhranları geçirdiği ortaya çıkar. Tabii C hala aradığı kişi olduğunu bilmiyordur. Aylak adam hayatta herkesin tutanacak bir şeylere ihtiyacı olduğunu ve bu sebeple arayış içinde olduğunu arkadaşına anlatır. ilerleyen saatlerde Paris'ten gelen ressam arkadaşlarını ziyarete giderler. Kemal aradığı aşkı bulmuş, evlenecektir. Kemal'in evleneceği kişinin Ayşe olduğunu anlayan C kendisini haksızlığa uğramış gibi hisseder. Evinde yan yana duran iki tablo Ayşe ve Kemal'indir. ironik bir durum ortaya çıkar. Oradan ayrılan C bir tatlıcı dükkanına girer. B bu dükkanın önünden geçerken içine doğru bakar. Aradığı kişiyi bulduğunu anlayan C hemen arkasından gider; ancak B birden koşmaya başlar otobüse yetişmeye çalışmaktadır. Biner ve gider. C dolu bir taksiyi durdurmaya çalışınca kavga çıkar. Bundan sonra kimseye ondan bahsetmemeye karar verir. insanlar onu anlamamaktadır. B'yi yine kaçırmış olur.
    5 ...
  19. 35.
  20. Kişiler :

    C.(Aylak Adam): 28 yaşındadır. Kolejde bir dönem boks yapmıştır. Kısa bir süre fakülteye gitmiş sonra bırakmıştır.Çocukluğunda yaşadığı olayların etkisinden kurtulmaya çalışır. Babasına benzememek için çaba gösterirken ona olan benzerliği onu kızdırır. Babasının tikleri ve zevkleri onda da vardır: içki içer , kadın düşkünüdür, bacaklara zaafı vardır. Taşıyamadığı yükler olduğu zaman hemen fikir değiştirerek kaçma yolunu tercih eder. Sürüden biri olmaya her zaman karşıdır. Sürekli etrafındaki durumları, olayları inceler ve normalde insanların fark edemeyeceği garip bilgilere ulaşır. Bu gariplikler üzerinde düşünerek onları oluşturan ve etkileyecek şeyler hakkında akıl yürütür. Kendince ilginç denemeler yapar.''Bence insanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır. Doğar doğmaz başkaları veriyor. Ama yapışıp kalıyor ona. Onsuz olamıyor.''(syf 63) ''Bir de bana deli sevgilim diyor. Nerem deli benim? Paçalarıma sıçramasın diye demirin oluklu yerine işemiyor muyum?'' (syf 79) ''Yaman adamdı bu dilenci. insanların işten dönerken ucuza huzur satın aldıklarını biliyordu. Cumartesileri, pazarları gelmiyordu.''(syf 43)

    C'nin babası: Komisyonculuk yaptığını bildiğimiz kişidir. Romanda yaşamadığı için geçmişteki anılar sayesinde onu tanırız. C'yi etkisi altına alan özellikleri vardır. Kadın düşkünüdür. Hizmetçilerle gönül eğlendirir. Çocuğuyla ilgilenmeyen bir babadır. Arada sırada akşam yemeklerini birlikte yediklerinde dahi sohbet etmeye yeltenmez.

    Zehra teyze:C'nin sürekli aklına gelen kişilerden biridir. Başkalarında onu arama eğilimi vardır. Zehra teyzesi onun annesi kadar sevdiği biridir. Babasıyla ilişkisi vardır. C'ye bütün şefkati veren odur.

    Sadık:C'nin resim atölyesi olan arkadaşıdır. Orada hocalık yapar.

    B: C'nin aradığı gerçek sevgi. Sami'nin ablası. Genç bir yüksekokul öğrencisi. Mavi gözlü.

    Ayşe: C nin ayrıldığı sevgilisi. Ressam ve resim atölyesi var. insan resmi yapmaz. ''insanlardaki her duygu bir renktir.''(syf 20) Klasik müzik sever. C ile birlikte plaklardan birlikte piyano dinlerler. Ayşe , aylak adamın aklından geçenleri ve kendisini terk edeceğini bilir. Onu zorlamaz .

    Sami: B'nin kardeşidir. C'nin her zaman gittiği resim atölyesinde öğrencidir. C nin de bir portresini yapar. Yetenekli bir genç olması yönüyle verilir.

    Necmi, Fatma, Selma : Atölyedeki diğer öğrencilerdendirler.

    Şaşı hayat kadını: Sinemaların loca bölümünde anlaştıgı müşterileriyle takılan bir hayat kadınıdır. C onu teyzesine benzetir. '' Şaşı kadın karmaşık yollardan bana Zehra teyzemi getiriyordu. Dizinde yatarken yalnız benim bildiğim kokuyla dolu, kimi duran , kimi kıpırdayan dudaklarına bakardım. Arada eğilir, ben büyük , inanılmaz bir şeyler olacağını beklerken salt burnumun ucunu öperdi. Yüzü bana inerken gözleri şaşılaşırdı.'' (syf 10)

    Aktör: Aylak adamın meyhanede karşılaştığı bir aktör. Çok konuşan biri.

    Selim: C , Ayşe'nin kendisini Selim ile aldattığını düşünür.

    Haluk: Ayşe'nin eski sevgilisidir.

    Güler: C nin bir dönem aradığını sandığı kişidir. Koyu mavi gözleri olan güzel bir kızdır. Fakültede öğrencidir. Geleneksel bir aile yaşantısı vardır. Hayalinde iyi bir eş , yuva ve çocuk sahibi olmak vardır. C 'nin kendisinden çok farklı olduğunu bilir. Hayalkırıklığı yaşar. B'nin de yakın arkadaşıdır.

    Kemal: C'nin eski kız arkadaşı Ayşe ile evlenecek olan ressamdır. Hikayede hep Paris'e gitmiş olmasından bahsedilir. C nin evinde yan yana duran tablolardan biri Ayşe'nin diğeri ise Kemal'indir. Kemal son bölümde istanbul'a dönmüş olur.
    3 ...
  21. 36.
  22. ''Dünyada gereğinden çok kadın vardı ama, yalnız bir teki yoktu.'' Yusuf Atılgan- AYLAK ADAM (syf 100)
    2 ...
  23. 37.
  24. '' Sevmek!Kelimelere herkes kendine göre bir anlam , bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu? '' (syf 74)
    1 ...
  25. 38.
  26. '' Herkesin bir işi oluşu tuhaftı.'' (syf 52)
    0 ...
  27. 39.
  28. C nin özellikle mavi gözlü bir bayan aramasının sebebi geçmişle ilgilidir. '' Annemi bilmiyorum . Ben bir yaşındayken ölmüş. Belki de teyzem, onun güzel, mavi gözlerinden bahsettiği için , bu gözleri gördüğümü sanıyorum. Mavi gözlerden hep hoşlandım.'' (syf 126)AYLAK ADAM YUSUF ATILGAN
    2 ...
  29. 40.
  30. Okunması gereken Türk romanlarından biridir. Bundan yaklaşık 60 yıl önce yazılmasına rağmen konu, mekan ve verdiği fikirlerle bugünün romanı hissini verir. Teknik ve kurgusu güçlü bir romandır. Taşlar tek tek yerlerine oturur. Hem de sadece 160 sayfa.
    3 ...
  31. 41.
  32. "şimdi kadınların niye evlendiğini daha iyi anlıyorum: yalnız kalmak için..."
    7 ...
  33. 42.
  34. tembel değilse herşey beklenilecek adamdır. korkulur aylaklık tehlikeli haldir. yazarı tanımam...
    1 ...
  35. 43.
  36. tek gerçeği gerçek aşkı aramak olan işsiz güçsüz adamın hikayesidir.
    öyle çeker ki içine.
    anayurt oteli 'nin yazarı yusuf atılgan 'ın enfes eseridir.
    5 ...
  37. 44.
  38. 45.
  39. insana nefesini tutturacak sahnelere sahip nefis roman.

    --spoiler--

    -sizi birine benzetiyorum galiba, dedi.
    gözleri koyu maviydi. sigarasını attı.
    -babamı tanır mıydınız? diye sordu.
    -bilmem ki... adı neydi?
    -unuttum, dedi.

    --spoiler--
    7 ...
  40. 46.
  41. gözyaşlarımın olduğu tek kitap.

    yaklaşık 6-7 yıl kitabevi işlettim. her gün bir şeyler yazıp, bir şeyler okuyan birisiyim. kendimce bir kaç roman ortaya koymaya çalıştım. fakat tek bir kitaba hibe ettim gözyaşlarımı. o da bu kitaptır işte..
    26 ...
  42. 47.
  43. --spoiler--
    aylak adamın belki de ''b'' ile karşılaşmaması hakikaten onun hayrına olacaktır. ben karşılaştım, hiç de iyi insanlar değil, allah'tan o takside polis vardı da gidemedin.
    --spoiler--
    7 ...
  44. 48.
  45. 49.
  46. keyifli ve derin bir roman. fakat sonu, yusuf atılgan'ın da sonradan söylediği gibi, öylesine verilmiş bir kararla tamamlanmış. dolayısıyla bir "roman" olduğunu hissettirmekte. ki bunun atılgan'ın ilk romanı olduğunu hesaba katarsak, bu durumu bir sorun olarak görmeyebiliriz.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük