atom bombası

    94.
  1. Ne acıdır ki fikir babası einstein dir. Başkan roosvelet e nazilerden önce yapılması gerektiğini bildiren mektupta bizzat imzası vardır.

    Sonrasında çok pişman olmuştur.

    https://youtu.be/JyP4_Of56MM
    9 ...
  2. 26.
  3. ilki 6 Ağustos 1945 günü Japonya'nın Hiroşima kentine karşı kullanılan mekanizma.
    O gün ve öncesinden olanları NTV Bilim dergisi'nden Prof. Dr. vural Altın yazmış.
    Sıkılmadan okumak lazım. Hiç bir canlı böylesine bir ölümü hak etmemeli. T 800'ün de dediği gibi: "Yeryüzünde kendi türünü yok eden tek ırk sizsiniz." Evet biziz. Kendi türümüzü yok etmek için savaş makinaları, silahlar ve bombalar yapıyoruz. Bir g3 piyade tüfeğinin mekanizması bile insanı hayrete düşürecek şekilde zekice tasarlanmıştır. Varın gerisini siz düşünün.

    " 11 mayıs 1945'te Hiroşima, diğerleri ile birlikte hedef olarak seçilmişti. Bunun nedeni ise, Hiroşima'nın, savaş malzemelerinin depolanıp deniz yoluyla nakledildiği önemli bir liman olmasıydı. Ayrıca, 2. Ordu, chugoku Böle Ordusu ve kara kuvvetlerinin deniz gücü karargahı bıradaydı. Arkası oldukça yüksek tepelerle çevrili olduğundan, patlamanın şok dalgası yansıyıp kenti bir kez daha yalayarak daha büyük yıkım yaratabilirdi. nehir kolları üzerindeki köprülerden biri olan Aioi, suyun iki yakasıyla, ortasından başlayan bir kara dilimini birbirlerine bağlayan, T şeklinde bir köprü. 2. Ordu'nun karargahı yanında olduğundan, bombanın üzerinde patlatılacağı sıfır noktası olarak belirlendi. Nükleer silahın etkisini değerlendirebilmek amacıyla , atış gününe kadar Hiroşima'ya hava saldırısı düzenlenmeyecekti; seçilmiş olan diğer hedeflere de...

    Temmuz ortalarına gelindiğinde Los Alamos Labaratuvarları'nda bir dizi namlu tipi uranyum bombası düzeneği hazırlanmıştı. " Little Boy" adı verilen bu tasarımın çalışacağından emin olunduğundan , denenmesine gerek görülmüyordu. hem, elde sadece bir tane uranyum mermi vardı, hedefse hazır değildi. Halbuki diğer, göçertme tipi "Fat Man" tasarımı için plutonyum üretimi hızlanmıştı. Little Boy'Lardan birkaçı, mermi ile birlikte 14 Temmuz günü Los Alamos'tan ayrılan bir trene yüklendi. iki gün sonra, tren San francisco'daki donanma üssüne varmış be yükü Indianapolis zırhlısına aktarılmıştı. Bomba, Pasifik'teki Mariana Adaları'ndan Tinian'daki hava üssünde monte edildikten sonra Hiroşima'ya nakledilecekti. Zırhlı 16 Temmuz günü yola çıktığında, New Mexico'daki Alamogordo yakınlarından yapılan Trinity denemesinde fat man, beklenenin üzerinde yüksek bir verimle patlatılmıştı.

    Kargo 10 gün sonra, 26 Temmuz'da Tinian'a ulaştı. Bu sırada uranyum hedefin parçaları da hazırlanmış ve Los Alamos yakınlarındaki Kartland hava üssü'nden kalkan bir uçakla adaya getirilmişti. Hareketli bir gündü; potsdam'da toplanan konferansta Müttefikler Japonya'ya koşulsuz teslim olma çağrısında bulundular. Kargosunu teslim eden zırhlı aynı gün dönerken, Filipinler denizi'nde bir japon denizaltısı tarafından torpillendi. 12 dakika içinde battı. 1196 kişilik mürettebatın 300'ü, gemiyle birlikte sulara gömüldü. Hazırlıksız yakalanan diğerleri, okyanusa dağılmıştı. Çoğu, bulabildiği yüzer parçalara tutundu. Günlerce okyanus sıcağında aç susuz kaldılar, köpekbalığı saldırılarına uğradılar. Misyonun gizliliği nedeniyle, gemiden haber alınamadığı açıklanmıştı. Beklenen yardım gecikti. Dört gün sonra raslantı eseri yakından geçen bir gemi durumu fark ettiğinde, 316 denizci sağ kalmıştı. ABD donanmasının tarihinde en fazla sayıda ölümle sonuçlanan olay...

    Müttefiklerin ultimatomu, Japonya tarafından ağır bulunup, 28 Temmuz'da reddedilmişti. Japon diplomatlar daha yumuşak teslim koşulları için dolaylı girişimlerde bulunuyordu. Öte yandan, bombanın yapımında çalışan bilim insanlarından bazıları aralarında imza toplayarak, bombanın sivil hedeflere karşı kullanılmasına karşı çıktılar. Japonların uyarılıp, bombanın okyanusta patlatılmasını ve yıkım gücünün, gösteri niteliğinde sergilenmesini istiyorlardı. Tıpkı Amerikalı komodor matthew Perry'Nin 1853 yılında Tokyo limanında, Paixhans toplarıyla yapmış olduğu gibi... Başkan Truman, aksi halde Amerikan kayıplarının fazla olacağı gibi gerekçelerle, bombanın planlanan şekilde kullanılmasına karar verdi. Operasyonu gerçekleştirecek olan "509. Composite Group", 14 Haziran'dan beri Tinian'da bombanın modelleriyle tatbikat yapıyordu. Düzeneklerden biri, L11; projede çalışan bilim insanları tarafından seçilip monte edildi. Gerçek bomba 1 Ağustos'ta hazırdı. Bu iş için uyarlanmış olan "Silverplate" tipi b-29'lardan birine yüklendi. Uçağa biri patlamanın etkilerini ölçmek, diğeri fotoğraflarını çekmek üzere, iki uçak daha eşlik edecekti. Uçuş ekipleri belirlenmiş, emir gelmişti. Birincil hedef Hiroşima'ydı, alternatifleri Kokura ve nagasaki. Ancak, hedefin bulutlu olacağını bildiren hava tahminleri, uçuşu geciktirdi. 5 ağustos'taki rapor, ertesi gün havanın açık olacağını bildiriyordu. Grup lideri olan kaptan pilot seçilmişti; gece uçağın burnuna annesinin adını yazdı: Enola Gay. 6 Ağustos pazartesi sabahı 02:00'da uçuşa hazırdılar. Bomba kazara patlayacak olsa, ada, üzerindeki 500 Adet b - 29'la birlikte havaya uçabilirdi. Ekibin bombacısı patlayıcıların namluya havalandıktan sonra yerleştirilmesini önerdi. Art arda havalanıp adadan ayrıldılar. Kuzeybatıya yönelmişlerdi. Gücenlik derecesiyle, yolun ortasındaki iwo jima'ya kadar, üç saat ayrı uçtular; otomatik pilotla, alçak irtifada. Saat 5'i geçerken 2400 metre yükseklikte buluştuklarında güneş doğmak üzereydi. 05:24'te Hiroşima'da da doğdu... Uçuşun ikinci ayağında bombaya patlayıcılar de yerleştiridli. Hedefe bir saat kala, Honşu'nun güney sahillerine yaklaşınca, 9.800 metreye tırmandılar. Japon radarlarına yakalanmışlardı. 07:09'da Hiroşima dahil, Japonya'nın güney şehirlerinde sarı alarm verildi; radyo yayınları susturuldu. Yaklaşan filonun 3 kadar uçaktan oluştuğu belirlenince, amacın bombardıman değil, ancak keşif olabileceği kanaatine varıldı. Japonlar uçak ve yakıt tasarrufu için, böyle küçük filolara karşı uçak havalandırmıyordu. Hiroşima'daki radar operatörü ise tek bir uçak belirlemişti. Bu, ayrıca ve önceden gönderilmiş olan hava gözlem uçağıydı. Bombayı getiren filoya yeşil ışık yakıp ayrıldı. 07: 31'de sarı alarm kaldırıldı.

    Hedefe yarım saat kal, 07:45'te bombanın güvenlik mekanizmaları devre dışı bırakıldı. 08:10'da hiroşima göründü, 9.450 metreye indiler. Hava açık ve güneşliydi. Plana göre, aioi Köprüsü'Nün üzerinde bırakılıp, 580 metre yükseklikte patlatılacaktı. Hedefin üzerinden önce ölüm uçağı geçti ve gökyüzüne paraşütlerle çeşitli aletler serpiştirdi. 08:15'te enola Gay bomba kapaklarını açıp, Little Boy'u bıraktı. Düşerken uçakla elektrik bağlantısı kesilen bombanın aküsü devreye girip kronometreyi çalıştırdı. Bırakıldıktan sonra, uçakların kaçabilmesi için 15 saniye süreyle, her ne olursa olsun, patlamaması gerekiyordu. Enola gay, defalarca denenmiş olan dalışını yaparak uzaklaştı. dört tonluk bombanın ağırlığının, havanın direncini dengeleyip, saniyede 200 metre hıza ulaşması fazla zaman almadı. 15 saniye sonra 6.300 metredeydi; kronometre durup, barometreli bir yükseklik ölçeri devreye soktu. Bu, atmosfere bakan ve arkasında kalibre edilmişbir yay bulunan ince bir metal zardı. Bomba yaklaştıkça hava yoğunlaştığından, zarın gördüğü basınç artıyor ve yaydaki sıkışmanın düzeyi, yüksekliği belirliyordu. Hava basıncı yerel koşullardan da etkilendiği için,bu kaba bir ölçme yöntemiydi. Bombanın aslında 4 de radar altimetresi vardı. Bunlar daha isabetli ölçüm yapmaktaydı, ama bombanın ateşleme sistemine henüz bağlı değildiler. Çünkü japon radarlarının veya radyo yayınlarının kazara ateşlemeye yol açmaları olasılığı vardı. halbuki barometre elektro manyetik dalgalardan etkilenmiyordu; Bomba yaklaşık 2.000 metreye inene kadar 20 saniye çalıştı. Sonra zar bir devri kapatıp, radar altimetrelerini ateşleme sistemine bağladı.
    8 ...
  4. 11.
  5. ilk defa alman prof. Otto hahn tarafından düşünülen enerji elde etme amaçlı nötronlarla bombalanarak atomun parçalanması esasına dayanır. Bu bilim adamı daha sonra atomun babası olarak anılacaktır. dönemin getirdiği zorluklar (1940'ların başları ve ikinci dünya savaşı) ve almanya'daki tüm nazi baskılarına karşı çalışmalarını saklamayı başarmıştır. Çünkü bu teknolojinin savaşta kullanılmasını istememektedir. Gelin görün ki çalışma arkadaşlarından biri dr.lise leitner, bu buluşu Ruslara ve amerikanlara satar. Ve hemen bu ülkelerdeki bilim adamları bu teknoloji üzerinde çalışmaya başlayıp atom bombası üretme yolunda ilerler.

    Amerika'da olaylar şöyle gelişir: bir grup bilim adamı Nobel ödüllü fizik profesörü albert einstein'dan bu projeyi desteklemesi için dönemin başkanı franklin delano roosevelt'e bir dilekçe yazmasını isterler. Einstein da kabul eder.. Nobel ödüllü bir fizikçiden gelen bu isteği geri çevirmeyen mr. President meksika'da los alamos atom enerjisi arastırma merkezini kurar ve bunun için yüklü bir fon ayırır. Tabii tüm bunlar savaş cereyan ettiği sıralarda meydana geliyor(1943). Bu kararda, dilekçede mihver devletlerin (Japonya, Almanya, italya) de bu proje üzerinde çalıştığı ibaresi çok etkili olur. Sonuçta bilim adamı sıkıntısı yaşamayan Amerika kısa sürede atom bombasını üretir ve ufak denemelerden sonra tarihi soykırımının planlarını hazırlamaya başlar. Çünkü savaş halinde oldukları Japonlara karşı içlerinde hala pearl harbor'ın acısını taşımaktadırlar. Hastalanıp ölen roosevelt'in yerine geçen başkan truman 1945 ağustosunda düğmeye basar ve 5000 dolarlık iki bomba üç gün arayla enola gay isimli ağır bombardıman uçağıyla Hiroşima ve nagasaki vilayetlerine bırakılır. Patlamayla toplamda 200.000 civarında insan ölür. Toplam yarım milyon insan ise radyasyona maruz kalıp bir çoğu ilk bir ay içinde olmak üzere ebediyete göç ederler. sağ kalanlar da hibakuşa olarak anılırlar. Ve Japonya kutsal imparatorları hiro-hito'nun emriyle teslim olur. Tarihinde utançla ilk defa karşılaşan Japon ordusunda binlerce insan harakiri yapar. Kutlu olsundur. Amerika sözde daha fazla insan ölmesin diye yarım milyon insanı katletmiştir ikinci dünya savaşı sona ermiştir. Üstelik japonya teslim olmak üzereyken, üstelik diğer devletlerin savaştan çekilmiş olmalarına rağmen...

    işte atom bombasının öyküsü böyle. Daha sonra ise dahi fizikçimiz Einstein olaylardan büyük üzüntü duyduğunu söylese de onun yazdığı dilekçe olmasa belki bugün Japonya çok farklı yerlerde olabilirdi. Tabii savaş bağımlısı amerikan yöneticilerini de hesaba katmazsak olmaz.
    8 ...
  6. 2.
  7. ismail yk ve petek dinçöz de sonra insanlık için en tehlikeli üçüncü şeydir kendileri .
    6 ...
  8. 71.
  9. Zayıf bir nükleer bomba atılan noktanın etrafında gözlenen olaylar şunlarmış:

    1 km'ye kadar olan bölgede saatte 800 km hızın üstünde ilerleyen rüzgar ile bütün binalar yıkılır.

    2 km'ye kadar olan bölgede insanlar ölümcül derecede yanarlar. Bu yanma etkisi 3,5 km ye kadar sürer. Yüksek ısı aynı zamanda bölgedeki yanıcı her maddenin yanmasına sebep olur.

    Çok uzaklardan bile patlama alanına bakan kişi kör olabilir.

    Büyük bir bölgedeki tüm elektrikli eşyalar tamamen bozulur.

    Bombanın atıldığı bölgede, büyük oranda kansere ve sakat çocuk doğumuna neden olan radyoaktif kirlilik yıllarca sürer.
    5 ...
  10. 99.
  11. O kadar da tehlikeli değildir.
    Onun vereceği tahribatı 1 mahalle kürt uzun vadede 1000 kat fazlasıyla verebilir.
    5 ...
  12. 27.
  13. (2) Radar dörtlüsü aslında, iki fazlalıklı bir ölçüm sistemi oluşturuyordu; herhangi ikisi hedeflenen patlama yüksekliğini gösterdiği anda, bombanın kuyruk tarafındaki merminin arkasında yer alan klasik patlayıcılar ateşlenecekti. Bu durum düşüşün 43. saniyesinde gerçekleşti; bomba yerden 580 metre yükseklikte, ama rüzgarın saptırması nedeniyle, Aioi köprüsünün 300 metre kadar uzağındaki Shima Cerrahi Kliniği'nin üzerindeyken... Ateşleyici işlevi gören elektron tabancasına giden devre kapandı. merminin sırtındaki patlayıcılar ateşlendi. kimyasal tepkimeler saniyede 8 km hızla yayılıp, saniyenin 10 binde birinde sona ermişti. oluşan sıcak gaz molekülleri, çeperin tümüne ve merminin sırt çeliğine saldırıp , 39 kilogramlık mermiyi yerçekiminin 3000 katı ivmeyle hızlandırdı. Yüzde 1 saniye sonra, mermi saniyede 300 metre hıza ulaşmış ve namlusunun alt ucundaki hedefle buluşmuştu. Hedefin altındaki nötron kaynağının folyosu yırtıldı ve birbirine karışan polonyumla berilyum nötron üretip yaymaya başladı. u - 235 çekirdeklerine çarpan ilk kaynak nötronlarından biri, fisyon (parçalanma) zincirini başlattı. milyonda bir saniye sonra, bombanın işi bitmişti. 64 kg uranyumun yüzde 1 kadarı fisyona uğrayıp, yaklaşık 0,6 gram kütleyi enerjiye çevirdi. 15 kiloton TNT eşdeğeri, 63 milyon joule enerji üretti. Oda sıcaklığındaki 100 bin ton suyu kaynatıp buharlaştıracak kadar...

    Bu enerji 64 kg uranyumu eritip buharlaştırdıktan sonra, hacmi yalıtılmış olsa ve sabir kalsa, 20 milyar santigrat derecenin üzerine ısıtabilirdi. Nitekim, uranyum metali, namlu ve dışındaki her şey, saniyenin kesirinde buharlaştı. Patlama noktası etrafında, iyonlarla elektronların karışımı bir gaz oluşmuştu; güneş benzeri, minik parlak bir plazma. Çılgınca hareket halindeki iyonlar, kah ivmelenip x- ışınları yayıyor, kah da yanlarından geçenbir elektronu yakalıyor ve elektron yörüngeye otururken ışıyordu. Fotonlardan bazıları görünür ışık aralığındaydı; plazma o yüzden, "ateş topu" gibi parlak...

    Gama ışınları merkezden dışarıya doğru her yöne ışık hızıyla yayılıyor, arkadan da nötronlar yola çıkıyordu. Gamalar havadaki çekirdekleri zımbalayıp, yüksek enerji düzeylerine uyarıyor, daha düşük enerjili x-ışınlarının salınmasını zorluyordu. Nötronlar ise, ya yol üzerindeki bir çekirdekle çarpışıp yavaşlamakta, ya da çekirdeğin içine dalıp onu radyoaktif hale getirmekteydi. Ateş topu, etrafındaki havayı da iyonlaştırıp, büyümeye başladı. patlamadan 0,3 saniye sonra, yarı çapı 200 metreye ulaştı. Büyürken yükseliyordu da. Geride bıraktığı alçak basınca hücum eden havanın yerden kaldırdığı toz, koyu renkli ince bir kuyruk eklemişti arkasına; işaret fişeğininkine benzer şekilde, kıvrımlı. 0,5 saniye sonra, yarıçapı 300 metreye ulaşınca, durdu. Plazma yere değmemişti. Ama, yerde olacak her şeyin motoru oldu. merkezindeki sıcaklık bir kaç on milyon santigrad derece ile sınırlı kalmıştı, yüzey 7.000 santigrad derece kadardı. enerjiyi bu ana kadar, fisyonlardan açığa çıkan çok hızlı parçacıklar yaymış, parçalanmayan çekirdekler havada asılı kalmıştı. izleyen çarpışmalarla, onlar da kütle ataletini yenip, harekete geçtiler. Merkezden dışarı yayılan, şok niteliğinde küresel bir ses dalgası oluştu. ses yüksek sıcaklıkta hızlı yayıldığından, dalgası plazma çeperini bir çırpıda yakalamıştı. Ateş topu bir an bulanıklaşıp, sonra tekrar netleşti; sanki bir patlama daha olmuş gibi: "Çifte flaş etkisi"...

    Şok dalgası, ateş topunu geride bırakıp, saniyede 343 metre hızla yoluna devam etti. küresel cephesi yere, önce sıfır noktasında ulaştı. Sonra yerle arakesiti, tozu dumana katarak daire şeklinde yayıldı. Yolu üzerindeki noktaları, yuvarlanan dev gülleler gibi dövüyor ve yeraltındaki katı daha hızlı yayılan sismik dalgalar oluşturuyordu. Binaların temellerini dışarıya doğru sarsan, kesintisiz bir uğultu... Yerin hemen üstünde ise, dalganın yere dar açıyla varan ve geniş açıyla yansıyan cepheleri üst üste bindiğinden, hızın yatay bileşeni ses hızını aşmıştı : Mach dalgası. bu dalga, havanın nemini su zerreciklerine dönüştürerek , mantar sapının etrafındaki koyu renki toz bulutunun dışında , simit şeklinde büyüyen beyazımsı bir bulut oluşturmaktaydı. temelleri, sismik dalgalarla sarsılan binaları, mach dalgası yandan vurup sallıyor, üstten izleyen şok dalgası da bastırıp yerle bir ediyordu. Daire şeklinde, ama görünmez bir hortlak çıkmıştı sanki ortaya. Pür telaş, önüne gelen her şeyi takibi zor bir hızla patlatıp, tozu dumana katarak yayılan bir hortlak...

    Şok dalgası aioi köprüsüne varınca, önce köprüye sonra suya çarptı. Köprü yukarıdan gelen yüklere alışıktı, zar zor dayandı. Nehrin suyu ise yanlara taşıp neredeyse boşalmıştı; köprünün tam altında bir çıkıntısı kaldı. Sudan yansıyan dalga, köprüye bu sefer de alttan çarptı. Aioi işte buna alışık değildi; 30 cm kalınlığındaki beton kaldırımları gökyüzüne fırlarken , çelik kirişler ek yerlerinden yamuldu.

    ABD Hava kuvvetleri diğer bazı kentleri bombardıman etmeden önce, havadan bildiriler atarak, sivil halkı uzaklaşmaları için uyarmıştı. Burada bir şey yapılmadı. Aylardır bombalanmamış olan kentin sakinleri, herhangi bir şeyden kuşkulanmamıştı. Bazıları gökyüzünde süzülen paraşütlere merakla baktılar; "acaba ne atılıyor diye".
    5 ...
  14. 19.
  15. türkiye'de de olduğu sanılan ne yazık ki hiç olmayan güç temsilcisi bir silahtır...
    atom bomban varsa sana kimse bişe yapamaz...
    keşke olsa da kullanmasak öyle cephaneliklerde dursa...

    patladığı anda sıcaklığı güneşin çekirdeğindeki sıcaklığın 4 katına, güneş yüzeyindeki sıcaklığın 13 katına çıkmaktadır. ilk patladığında çıkan ışık gözleri kör etmektedir. 1 (ya da 2) km yarıçaplı dairenin alanındaki her canlı sıcaklıktan bırak yanmayı, erimeyi direkt duman olmaktadır. daha sonra patlamanın şiddetinden gelen bir şok dalgası binaları yıkar ve sıcaktan kurtulmayı başaran insanlar enkaz altında can verir. zaten enkaz altında kalmasa bile şok dalgasından bütün iç organları parçalanır, gözleri yerinden fırlar, tüm kemikleri kırılır. ondan da kurtulduysalar bu sefer radyasyonun etkisinden kanser olup ölürler veya tüm gelecek nesillerinde bozukluklar, kalıtsal hastalıklar meydana gelir. bundan etkilenen kişilerin çocukları torunları keşke hiç doğmasaydık diyecek durumda dünyaya gelirler...

    işte atom bombası budur...
    5 ...
  16. 93.
  17. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1387712/+

    En tehlikesi tsar dır. Diğer bir değişle çar bombasidir. Güneş sıcaklığının yüzde 5 ini barındırdığını biliyor musunuz. Eğer bir insanın üzerinde denenirse kemikleri bile kalmaz buhar olur. Maalesef acı ama gerçek...
    5 ...
  18. 127.
  19. patladığı yerdeki canlıların Saniyeler içinde buharlaşması çok korkunç.
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük