bugün

başlık üstüme kalmış. yoktur öyle bir gerçek. yalandır efenim.
kadir mısıroğlu saçmalıklarından biridir. bu adama göre kendisi dışında herkes komplocudur, siyonisttir ve makbul insan değildir. bunun başka bir örneği de mustafa müftüoğlu'dur.
hmmm beethoven´da babası olarak bildiğimiz johann van beethoven´ın üretimi değildir. küçük ludwig annesi maria magdalena leym´in ilk kocasından olan 3 çocuktan birisidir. şimdi sorarım size bu durum ludwig van beethoven´ın değerini ne kadar küçültür?...diye sorgulamaktan kendimi alamadığım bir saptama.

ayrıeten hiç inanmıyorum öyle olduğuna da, neyse. paşa´yı karalamaya çalışıyosunuz, kardeşim türkiye cumhuriyeti çökse, abd bayrağında yeni bir yıldız olsa bile mustafa kemal paşa´nın değerinden zerre kadar bir şey değişmez. julius ceasar´ın değerinden bir şey yokoldu mu roma imparatorluğu dağıldı, diye?... mustafa kemal paşa konusu da aynen öyle olur. yani türkiye çökecek olursa...çökmesin isteriz gerçi ama...sizler bayağı peşindesiniz o işin...
babası bellediği süzme hainlerin diline doladığı iftiraları baş tacı etmekten, milletini baş tacı eden hakiki değerlerini tanımak, anlamak ve anlatmaya fırsat bulamayan, şuursuz ibnelerin gerçeklik algısından kime ne?
alın gerçeklerinizi, kimin tapulu malı olduğu belli olmayan, yolgeçen hanlığına meyilli, götünüze sokun.
Bir iftiralara tutulmayan ATA'MIZ kalmıştı. Reklam için kişi fark etmez gerçi. Oda oldu.
işgaldeki hali sakın unutma
atatürke dil uzatma sebebsiz
sen anandan yine çıkardın amma
baban kimdi bilemezdin şerefsiz

neyzen tevfik
8 dakikalık video üşenmedim izledim. ortaya şu çıktı, neyse söylemeyeyim. ama şu var ki belki de paşa zamanında uğradığı bu hakarete sinirlenip ülkeyi aldı sonra da her köşeye heykelini diktirdi. olur mu olu valla.
evet arkadaşların bazıları haklı. "her bok bitti sıra atatürk'Ün babasına mı geldi?" diye sormakta haklılar. fakat anlamadıkları şu ki bizi, yani kendi insanını mal bellemiş bir yönetici zihniyeti tarihi istediği gibi eğip bükerek nefes alır gibi vatandaşlarına yalanlar söyleyebiliyor. önemli olan tabi ki mustafa kemal'in babasının kim olduğu değil. burada görülmesi gereken devletlerin tarihi çarpıtarak halkları kandırmakta bir beis görmemesidir. bize "mustafa kemal'in babası ali rıza efendi budur" diye yalan söyeleyenler yeri geldi mi "dersim'de isyan etmişti eşkıya" deyip kıyımlara girişebiliyor. mesela gençliğe hitabe de ismet inönü tarafından kaleme alınmasına rağmen "ata'nın gençliğe hitabesi" diye kakalandı yıllar boyunca. yani sen sana dayatılanı, ezberletileni sorgulamadığın sürece koyun diyerek taşşak geçtiğin insanlardan daha da koyunlaşıyorsun ama farkına bile varamıyorsun.
ali rıza değildir de veli rızadır. o da olmadı kristosyaf, nikılıs mikılıs, illaki birisidir. burada bir hakaret söz konusu değildir. fakat ortada uydurma bir fotoğraf olduğu tarihi bir vakadır.

üstad kadir mısıroğlu, belden aşağı saldıracak biri değildir. dogmacı kemalistlerin ezberlerini bozma anlamında söylemiştir. yoksa oturup adamın anasını babasını araştıracak değildir. ırkçılık kemalistlere yakışır, üstada değil.
tamam la tamam sizin dediğiniz olsun, tamam la babası yok, tamam dinsiz, alkolik, mason, dikdatör tamam, tamam la kurtarmadı ülkeyi, dolmabahçe'de yaydı kıçını oturdu, at binmedi lüküs tomofillerde gezdi tamam. bir siz biliyorsunuz tarihi ibneler, siz gittiniz gördünüz, çetelesini tuttunuz. siz çok doğrusunuz anladık la tamam susun. gidin siz cemaatlerinizle, gizli teşkilatlarınızla, sözde müslümanlığınızla, kadınlara olan o müthiş saygı!nızla rahatça yaşayın, tamam la kadınlara özgürlüğünü atatürk değil marslılar verdi, tamam la tamam susun da motorunuz soğusun azıcık. vatanı bir siz seviyorsunuz anasını satayım ona da tamam, sizin büyükleriniz ölünce servetlerini millete bağışladı, atatürk değil, o vur patlasın çal oynasın yaptı paralarla tamam. siz biliyorsunuz ilimi irfanı, geometri kitaplarını atatürk yazmadı siz yazdınız anladık. adam hem babasız, hem alkolik, hem dinsiz, hem dikdatör, hem sporcu, hem zeki, ama anlaşılan bir kere daha doğsa sizin zekanıza ve tespitlerinize zerre kadar yaklaşamaz, çünkü siz o kadar akıllı, o kadar anası babası belli, o kadar müslüman, o kadar ahlaklısınız!

atamızı rahat bırakın lan a*ına koduklarım! tamam!
Mason dediniz, yahudi dediniz, hristiyan, komünist, dikdatör dediniz yetmedi mi lan rahat bırakın ya yeter dil uzattığınız !
farketmeyecek durumdur padişahlık döneminde kimin eli kimin cebinde zaten belli değildi hepimizin soyunda bir belirsizlik vardır zaten. o dönemlerde herkes önce hanedanın yatağından geçer sonra başkaları ile evlendirilirdi hepinizin büyük büyük ninelerinin bir zamanlar cariye olduğu düşünülürse haklı bile olunsa sorun olmayacak iddiadır.
akillara neyzen tevfik in ünlü siirini getirmistir *
ali veli farkeder mi? yıkık dökük insanlarımızın yaşadığı virane bir ülkenin küllerinden yepyeni bir devlet kurmayı başaran ata nın babası ali olsa ne farkeder veli olsa ne farkeder?

değerli troller, kendinize gelin. bazı konular vardır ki sizin kara trollük mizahınızı kaldıramayacak kadar hassastır ve de değerlidir. *
babası belli olmayanların attığı iftiradır.

(bkz: götüm haber ajansı)

"Zübeyde Hanım'ın Ragıp Bey ile ikinci bir evlilik yapması, ana ile oğul arasında dikkatlerden kaçmayan bir sorun da yaratmıştı. Ragıp Bey, Teselya Yenişehir'den Selanik'e göçmüştü. Eşini yitirmiş, dört çocuğuyla dul kalmıştı. Süreyya ve Hakkı adlarında 2 oğlu ile birinin adı Rukiye olan 2 kızı vardı. Zübeyde Hanım'la evlendiğinde Mustafa ve Makbule kardeşler için psikolojik de olsa bir üvey baba ve üvey kardeşler sorunu baş göstermişti. Makbule bu yeni hayata ayak uydurmakta gecikmemişti ama Mustafa üvey babanın bulunduğu çatı altında oturmak istememişti. ... Atatürk yaşamının sonlarında üvey babasından söz ederken 'Bana karşı çok saygılı davranmış, büyük adam muamelesi etmiştir' diye olumlu bir görüş sergilemişti ama evden ayrılışını Afet inan'a babasını yitiren bir çocuğun isyanı olarak şöyle açıklamıştı: "Anamın böyle bir aile bağı yapmasını takdir ettim. Ancak çocukluk duygum isyandan ibaretti."
Atatürk sessiz bir çocukmuş

Kitaplar düzeltilmeli.

Anneannemin anlattığına göre Atatürk küçükken çok sessiz, kendi halinde bir çocukmuş. Böylesine sakin bir çocuğun ilerde Kurtuluş Savaşı'nı gerçekleştirerek bu kadar büyük başarı sağlamasına anneannem çok şaşırırdı. "Yaptıklarını izlerken onunla daima iftihar ediyorduk, ama çocukken böyle olacağı hiç kimsenin aklına gelmezdi'' derdi.

YUNANLILAR'DAN KALAN EV
Zübeyde Hanım vefat ettikten sonra Atatürk annemi buldurup evlenip evlenmediğini, çocuğu olup olmadığını sormuş. Valiyi çağırmış ve "Ruhiye Hanım'a Yunanlılar'dan kalan bir evi verin'' demiş. izmir'de anneanneme ait bir ev vardı. Biz istanbul'a gelirken bu ev satılmıştı.

DEDEM MEMURDU
Anneannem Ahmet Fevzi Bey ile evliydi. Dedem Anadolu Ajansı'nda memur olan Arnavut asıllı bir beydi. Tek çocuğu benim annemdi, ona da kendi annesinin ismini vermiş: Afet. Biz iki kardeşiz, ağabeyimin ismi de Mehmet Süreyya.

SÜREYYA BEY NASIL ÖLDÜ?
Atatürk'ün üvey ağabeyi yüzbaşı Süreyya Bey'in ölümü hakkında çeşitli söylentiler var. (Ferhat Babür'ün anlattıklarına göre öldürülmüş. Bazı kaynaklara göre de intihar etmiş.)

TARiH KiTAPLARI DÜZELTiLMELi
Bu eksik bilgilerin artık tarih kitaplarında da yerini alması lazım. Üvey babası olması Atatürk'ü küçülten bir olay değil. Babası ölmüş buna rağmen üvey babasının himayesinde okumuş. Onun için bir onur meselesi
Anneannem Atatürk'ün Üvey Kardeşi

Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın eşi Ali Rıza Bey vefat ettikten sonra evlendiği Ragıp Bey'i bilenlerin sayısı çok az. Oysa bu bilgi bazı ansiklopedi ve tarih kitaplarında kısa da olsa yer alıyor. Ragıp Bey'in ilk evliliğinden olan iki oğlu, bir kızı ve Zübeyde Hanım'ın oğlu Mustafa Kemal ve kızı Makbule Hanım, Selanik'teki evde uzun yıllar bir arada yaşamış. işte bu ailenin gün ışığına çıkan anıları... Atatürk, Ragıp Bey'in subay olan en büyük oğlu Süreyya Bey'e özenmiş. iddiaya göre onu askeri okula yazdıran da üvey ağabeyi olmuş. Torun Ferhat Babür'e göre Zübeyde Hanım'a ölene kadar anneannesi Ruhiye Hanım bakmış.
Anneannem Atatürk'ün üvey kız kardeşi Ruhiye Hanım'dı

Atatürk'ün üvey kız kardeşi Ruhiye Hanım'ın anneannesi olduğunu söyleyen 75 yaşındaki Ferhat Babür "Tarih kitaplarında yazılan bilgilerin artık değiştirilmesinin zamanı geldi" diyor.

Atatürk'ün üvey babası olduğunu biliyor muydunuz? Ben yeni öğrendim. ilk duyduğum andan itibaren de şaşkınlık içinde çevremdeki herkese soruyorum, bilen yok. Annesi Zübeyde Hanım'ın, eşi öldükten sonra Atatürk 8 yaşındayken üç çocuklu Ragıp Bey ile evlendiğini, doğduğu iddia edilen Selanik'teki evin aslında büyüdüğü ev olduğunu ve onu askeri okula üvey ağabeyi Süreyya Bey'in kaydettirdiğini... Ayrıntılar uzayıp gidiyor. Tarih de sanki benim için baştan yazılıyor. Anneannesi Ruhiye Hanım, Atatürk'ün üvey kız kardeşi olan Ferhat Babür, anılarını anlattıkça şaşkınlığım artıyor. Ansiklopedilerde tek satır, bazı tarih kitaplarında kısaca yer verilen bu tarihsel bilgileri ilk kez duymanın şaşkınlığını yaşıyorum. Anneannesinin ağzından dinlediği anıları bize aktaran 75 yaşındaki Ferhat Babür, Türkiye'nin ilk atom mühendislerinden. izmir'de doğmuş, daha sonra ailesiyle birlikte istanbul'a yerleşmiş. Onlarla birlikte yaşayan anneannesi Ruhiye Hanım 1943'te 63 yaşında vefat etmiş. Ferhat Bey, yıllarca tarih kitaplarında Atatürk'ün üvey babasından bahsedilmemesine o sanki alışmış. Yine de artık herkesin gerçekleri bilmesi gerektiğini ve tarihteki yerini almasını istiyor. Şimdi söz Ferhat Babür'ün...

ATATÜRK'ÜN ÜVEY BABASI KiM?
Selanik Gümrükler Başmüdürü Ragıp Bey, eşi Afet Hanım'ın genç yaşta ölümüyle 3 çocuğuyla dul kalıyor. Çocukları Süreyya, Hakkı ve Ruhiye. Anneannem Ruhiye en küçük kardeş. (Bazı kayıtlarda Rukiye diye geçse de anneannemin adı Ruhiye'dir.) Anneannemin babası, eşi öldükten sonra bir yıl bekar kalıyor. Atatürk'ün babası Ali Rıza Bey ölüp Zübeyde Hanım dul kalınca 1889 yılında kendisi gibi dul olan Ragıp Bey'le evleniyor.

SELANiK'TEKi EV
Zübeyde Hanım, ikinci kez evlenince Selanik'te, Atatürk'ün 'doğduğu ev' denilen, halbuki doğduğu değil 8 yaşından itibaren büyüdüğü ve subay çıkıncaya kadar gelip kaldığı Ragıp Bey'in evine geliyor. Zübeyde Hanım, kendi çocuklarına biraz daha fazla özen gösterirmiş. Anneannemin ağabeyi Hakkı, Zübeyde Hanım'ı hiç sevememiş.

ÜVEY AĞABEYiNE ÖZENiYOR
Ragıp Bey'in en büyük oğlu Süreyya Bey, babası Zübeyde Hanım'la evlendiğinde subaymış. Atatürk ona özenmiş. Süreyya Bey de onu alıp askeri okula yazdırmış. Süreyya Bey, iddiaya göre Atatürk'e bir de bıçak hediye etmiş, "Gerektiği zaman bunu kullanabilirsin" demiş.

KARDEŞLERiYLE ARASI iYiYMiŞ
Atatürk'ün üvey babası ve kardeşleriyle arası çok iyiymiş. Zaten böyle olmasa Süreyya Bey de onu askeri okula yerleştirir mi? Anneannem de Atatürk'ü çok sevdiğini söylerdi.

EVLiLiK REDDEDiLiYOR
Atatürk subay çıktıktan sonra Zübeyde Hanım ile Ragıp Bey, kendi aralarında çocuklarını evlendirmeye karar vermişler. Atatürk ile benim anneannemi, Makbule Hanım ile de Süreyya Bey'i evlendirmek istemişler. Atatürk subay çıktıktan sonra bir gün evde büyük bir yemek sofrası hazırlanmış. Süreyya Bey, genelde kışlada kalırmış. O gün özel olarak çağrılmış. Herkes bir araya geldikten sonra evlilik fikri ortaya atılmış. Hiçbiri bunu kabul etmemiş. Bu aralarında soğukluk yaratmış.

TÜRKiYE'YE GÖÇ
Atatürk, Selanik'ten ayrıldıktan sonra Lozan Mübadelesi ortaya çıkmış. Bu arada Ragıp Bey, Zübeyde Hanım'dan ayrılmış. Ayrıldıktan sonra zor durumda kalmaması için "Sen Türkiye'ye git, Makbule ve Ruhiye'yi de yanına al" demiş. Hakkı, onlarla gitmeyi kabul etmemiş. Yalnız gitmek istemiş. Ragıp Bey de Selanik'te kalmayı tercih etmiş. Lozan Mübadelesi'ne göre herhangi birinin orada kalma hakkı yoktu artık.

iLK DURAK iSTANBUL
Zübeyde Hanım, anneannem ve Makbule Hanım, Selanik'ten ayrıldıktan sonra önce istanbul'a gelip buradan izmir'e geçiyorlar. Yanlarında tapu da getirmedikleri için mübadelede hiçbir şey alamıyorlar. Zübeyde Hanım Karşıyaka'ya yerleşiyor. Makbule Hanım daha sonra izmir'den tekrar istanbul'a gelmiş. Ben çocukken Konak'ta oturuyorduk. Hemen her hafta bize Zübeyde Hanım'ın kardeşi Emine Hanım ziyarete gelirdi.

ZÜBEYDE HANIM'A ÜVEY KIZI BAKMIŞ
Bir gün kızkardeşi Emine Hanım, anneanneme "Zübeyde Hanım çok hasta, ona senin bakmanı istiyor" demiş. Makbule Hanım, istanbul'da bir polisle evli olduğu için izmir'e gelememişti sanırım. Zübeyde Hanım ölene kadar ona anneannem bakmış. Hatta anneannem "Zübeyde Hanım'ın ağzına zemzem suyunu bile ben vermiştim" demişti.

ATATÜRK'ÜN TELGRAFI
Anneannemin her zaman üzüntüyle bahsettiği bir olay vardı, tabii onu belgelere geçirmek çok zor. Zübeyde Hanım, hasta yatağındayken Atatürk'ü son bir kez daha görmek istemiş. Anneanneme "Aman kızım bir telgraf çeksene" demiş. Anneannem de bir telgraf çekmiş. Atatürk'ten "Çok yoğunum, vatan her şeyden mukaddestir. Sağ kalırsan görüşürüz, kalmazsan allah rahmet eylesin'' yazan bir telgraf gelmiş. Anneannem bu telgrafı Zübeyde Hanım'a söyleyememiş, yırtıp atmış. Bazı tarihçilere göre ise Zübeyde Hanım'a Latife Hanım bakmış. Hatta "Zübeyde Hanım'a Latife Hanım baktığı için Atatürk onunla evlenmiş" şeklinde yazdılar. Bunların hiçbiri doğru değil.

HAKKI BEY NEREDE?
Anneannemin diğer ağabeyi Hakkı Bey, Selanik'ten tek başına istanbul'a gelmiş. Anneannemle bir kez buluşmuştu. O yıllarda Demiryollarında kondüktördü. Daha sonra kendisinden haber alamadık.

Kaynak: Prof. Dr. Şerafettin Turan / Mustafa Kemal Atatürk / Bilgi Yayınev
kişi kendinden bilir işi diyerek ironi yapardım da atam'a kıyamam.

bu gerçeği nereden biliyorsun tatlım diye sorulasıdır.
Yakında gayrimeşru da derler. Bir o eksik kalmıştı.
(#16167013)
dindar olmakla dürüst olmak arasında hiçbir bağlantı bulunmadığını kanıtlayan cahil ve şerefsiz yaratıkların ürettiği rezil iftiralardan birisidir. siyaseti iftira atarak yapana adam denemez ki, müslüman denilsin.
bu iftiraları dillendirenler 9 yaşındaki gelin mevzu bahis olduğunda da coşarlar.
yıllarca ilkokulda bize gösterilen ali rıza efendi resminin yani şu fotonun http://galeri2.uludagsozl...madigi-gercegi_295638.jpg bugün mustafa kemal in babasına ait olmadığı kesinleşmiştir.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Ali_R%C4%B1za_Efendi
herkesi kendi aile ilişkilerindeki gibi sanan kişinin ortaya attığı saçma iddia. senin baban gerçek baban çıkmadıysa biz napalım.
atatürk ün babası ali rıza efendi ola da bilir olmaya da bilir. atatürk yahudi de olabilir orospu çocuğu da olabilir. bunların hiç birisi onun tercihi olmadığı için atatürk ü bu tarz şeylerden dolayı eleştirmek saçma. ha şapka kanunundan dolayı ya da başka bir icraatından dolayı eleştirirsin o ayrı.
iddia sahibinin baba dediği kişinin, babası olmadığı gerçeğinin yanında hiç olan bir gerçek.
--spoiler--
canım, senin senin baban mıdır
ya da senin anan senin anan mıdır
ki bunları söylüyorsun ki?!..
-gibi.
git bi dna testi alda gel!
--spoiler--
not, doğru olmayan önermedir!