Yaşamının tüm amacı şeriat getirip, kısa zamanda ölüp cennete gitmek olanlara gerçek dünyayı ve yasalarını anlatmak travma yaşatır tabi. Her zaman dedim bu herifler tümüyle saplantılı ve ilahi bir gücün neferi olarak görürler kendini.
Bir devleti hiçbir şey yenilik kadar rahatsız etmez: Değişiklik hep kötülüğe ve zorbalığa yol açar. Bir tek parça bozulunca düzeltilebilir: Her şeyin özündeki bozulma ve çürüme eğiliminin bizi ilkelerimizden uzaklaştırmasına da karşı koyabiliriz; ama koca toplumu yeniden kalıba dökmeye, bu kadar büyük bir yapının temellerini değiştirmeye kalkmak, düzeltecek yerde silip süpürmek, ufak tefek kusurları toptan bir kargaşalıkla düzeltmek, hastalıkları ölümle iyi etmek, «Devlet değiştirmekten çok yıkmak isteyen» kimselerin işidir.
Dünyanın birden düzeleceği yoktur; ama insan kendini sıkan şey karşısında o kadar sabırsızdır ki, her ne pahasına olursa olsun ondan kurtulmak ister. Binlerce örnek de gösteriyor ki dünya böyle çabuk iyileşme aramaktan hep zarar görür: Durumunda genel bir iyileşme olmadıkça, bir an dertten kurtulması iyileşmesi demek değildir.
devrimlerden kasıt cumhuriyetin ilanı ise yanlıştır. Çünkü osmanlı son 10 yıllık döneminde her ne kadar kağıt üzerinde imparatorluk olarak görünsede, padişahın yetkileri meclisin aldığı karara uygun olmak zorundaydı. Yani padişahlık tamamen sembolik bir anlam taşıyordu.
ama devrimlerden kasıt diğer devrimlerse yine genellikle yanlış iddadır. Çünkü denildiği gibi harf inkilabı olsun, çok partili rejim olsun çoğu devrim zaten osmanlının son 20 yıllık zaman diliminde iyice düşünülen fakat savaşlar sebebi ile sekteye uğrayan projelerdi.
Fakat şapka ve kıyafet devrimi gibi bir kaç devrim ile birlikte hilafetin kaldırılması olayı, eğitim kitaplarında islamiyet ile ilgili yer alan sözler halkın tepkisini çekmiştir. Bu gibi sebeplerle zamanında atatürk'e destek veren başta askeri , siyasi, bölgesel ve dini liderler yavaş yavaş tepki almaya başlamıştır. Buna en yakın arkadaşları da dahildir.
bunun üzerine kurulan istiklal mahkemeleri ise işi daha da zorlaştırmıştır. Özellikle izmir suikasti sonrası kurulan mahkemede kazım karabekir, ali fuat cebesoy gibi komutanların yargılamalar esnasında suçlanması orduyu en düşük rütbeli subaylardan, üst düze komutanlara akdar rahatsız etmiş bu sebepten suçlamalar düşürülerek kazım karabekir, ali fuat cebesot ve refet bele gibi kurtuluş savaşı komutanları serbest bırakılmışlardır.
Bu gelişmelerden sonra anayasaya atatürk'ü korma ilkesi getirilmiştir. mehmet altan'ın dediği doğrudur, eğer devrimler travmatik etki yaratmamış olsaydı o zaman neden atatürk'ü korumak ile ilgili bir ilke yerleştirilmiştir?
Bunun dışında demokratik cumhuriyet kelimesini pek sevsekte askeri bir cumhuriyet olduğumuz gayet aşikar değil mi? Halkçılık diyerek cumhuriyet kurulmuş fakat yine aynı halka güvenmeyerek bir sürü tedibir alınmış. Bu tedbirleri aşabilecek halkın destekleyebileceği kişiler belirli taraflarca otomatikmen vatan haini ilan edilmiyor mu? Yani kısacası bu ülkede ittihat terakki mantığının devam ettiğini görmemek için kör olmak gerekiyor.
sömurülmeye alışmış bünye özgürlük falan kaldıramaz. o dönemde kimse travma falan geçirmemis ama şimdi geçiren çok.
travmaların yankısı 90 sene sonrasından bazılarını etkiliyor; özellikle kafaları devrimlerin yapıldığı zamandan da geride kalanları, demek gerektiren söz.
kısaca özgürlüğün yakışmadığı, hürriyet kusan insan cümlesidir.
(bkz: alışmadık götte don durmaz)
sulalelerinde atalari cumhuriyet yuzunden travma yasayan insanlarin soylemleridir. sozde bu sekilde rovans almaktadirlar ama bu laflari aslinda ne kadar aciz ve komik olduklarinin gostergesidir.
kendi tarihi içindeki konuları bile bilimsel olarak tartışmaktan aciz faşist toplulugun, içinde atatürk ün ismi gecince hemen saldırması durumudur. travma yaratmasa neden devrim denilsin, taha akyol un güzel cümlesi ile. faşizm entellektüelligi öldürüyor, ama baskı yaptıgı kesimde de inanılmaz bir aydınlanmaya sebeb oluyor, türk tipi faşizmin sonu bundan yakın.
devrimler hakkında yapılan bir yorum bile böylesi reaksiyon sebebi teşkil ederken, bunu diyen adam ağız dolusu küfür yiyip dururken hakikat denecek tek şey bunu diyenin haklı olduğudur.
mesnetsiz tepkiniz suratına tükürdüğünüz adamı haklı çıkartıyor. şunca yazı arasında bunu diyenin anasını sitiyim, ağzına sıçayım, herhalde burayı iran zannetti demekten öteye geçen az yazar var.
[o değil de eğlence anlayışınız tam da sosyoloji konusu]
ne kadar samımı oldugu bılınmez fakat eger objektif bir yorum ise sadece, abartılmaması gereken sozdur. bir gecede dil,kılık-kıyafet degismistir dogal olarak travma olusturmustur. bugun olsa bugunde olusturur, fakat onemlı olan bugun bu travmanın gecmıs oldugunun ve turk tpolumunun bu devrimleri sindirdiginin farkına varmaktır.
dengir mir mehmet fırat söylemlerinden biri daha. travma kelimesini cümle içinde kullanın denilmiş sanırım kendisine. o da aklına gelen ilk cümleyi ortaya... halkın büyük çoğunluğu okuma yazma bilmezken bir gecede değişen alfabe sayesinde (!!!) okur yazar olurken bunun travma sebebi olarak nitelendirilmesi art niyetliliğin en önemli göstergesidir. aydın diye tabir edilen kişilerin de (ingilizce, fransızca gibi dilleri arap alfabesiyle öğrenmediklerine göre) travma yaşadığı söylenemez. kıyafet konusuna gelince bir gece fesle, şalvarla, çakşırla yatan halk sabah uyandığında başında frak, kravat, fötr şapka ile bekleyen ve bunları giymesini isteyen bir zabit mi buldu da travma yaşadı diye düşünmeden edemiyor insan. travma yaşayanlar cumhuriyet rejimi ve laiklik sayesinde halkı koyun gibi güdemeyeceğini anlayan insancıklardır ve o insancıklara da günümüzde hâlâ rastlanmaktadır.
Söz konusu söylem hakkında yüzsüz yakıştırması yapıldığı zaman, bir hafta çaylak olmanıza neden olan tehlikeli açıklama. Ya da bizim şansımıza böylesi geldi bilemiyorum.